Kendisine uygulanan uluslararası yaptırımların artması üzerine İran, Hürmüz Boğazı’nı geçişlere kapatmakla tehdit etti. 1982 yılında BM kararı ile uluslararası bir boğaz olarak tanımlanan Hürmüz Boğazı, Umman Denizi’ne bağlanan ve dünya petrol ticaretinin yüzde 40’ının transfer edildiği stratejik bir geçit. Sert tepkiler üzerine, Umman Denizi’nin kontrolü ellerinde olduğu için böyle bir ihtiyaçları olmadığını belirten İran, geri adım atsa da bu önemli bölge ile ilgili kaygıları arttırdı.
İran’ın nükleer çalışmalarını tüm diplomatik çabalara rağmen durdurmaması, uluslararası yaptırımların artması ile sonuçlanıyor. AB, İran’a karşı petrol ambargosu uygulamayı planlıyor. ABD ise yabancı firmaların İran Merkez Bankası ile iş yapmasını yasakladı, ancak bu İran’dan petrol satın almanın tek yolu.
İran’ın bu tehdidini dünya petrol piyasası sakin karşılarken, İran’da yaptırımların etkisini gösterdiği açıkça görülüyor. İki haneli rakamlarda seyreden enflasyon ve işsizlik verileri, Ahmedinecad’ın yakıt ve elektrik için verilen devlet sübvansiyonlarını kaldırmasıyla daha da kötüleşti. Riyal’in dolar karşısındaki değeri ise birkaç ayda yarı yarıya düştü. İran ekonomisi için en büyük tehlike petrol fiyatlarının düşmesi. 2012 tahminleri petrol/varil fiyatının 100 dolar olacağını öngörse de, petrolün 80 doların altına düşmesi durumunda İran’da istikrarı sağlamak oldukça güçleşecek.
İran uluslararası tepkilere rağmen Hürmüz Boğazı’nı kapatırsa hem kendi ithalat-ihracatını baltalar hem de dünya petrol piyasasını kötü etkiler. Boğazın geçişlere kısmi veya tam kapatılması alternatif ve daha uzun yolların kullanılmasını zorunlu kılar. Yol masrafı artarken, bu durum petrol fiyatlarına da yansır. Bu gelişme Çin ve Rusya’nın hep reddettikleri BM yaptırımlarını kabul etmelerini sağlayabilir. Ancak İran, ABD ve dünyaya savaş açma niyetinde değil. Söylediği gibi boğazı kapatırsa birkaç gün içinde başta ABD olmak üzere birçok ülkenin müdahalesi ile açılacağını biliyor. İran’ın amacı bu tür spekülasyonlarla petrol fiyatlarının düşmesini engellemek.
Nükleer çalışmalarına karşılık uygulanan ekonomik yaptırımlarla İran’ın önemli bir gelir kaynağı olan ham petrol ihracat gelirinin kısıtlanması amaçlanıyor. Ancak İran Körfezi’nden ithal ettiği petrole bağımlı olan Çin’in ithalata devam etmesi karşılığında İran önemli indirimler teklif edebilir, böylece gelir elde etmeye devam edebilir. Çin de durumundan memnun, İran’la ilgili yaptırımlara karşı çıkmaya devam edebilir. Bir diğer avantajlı ülke ise Rusya olabilir. İran petrolüne alternatif olabilecek Rusya, nükleer çalışmalardaki işbirlikleri nedeni ile bu avantaja rağmen İran’a yaptırım uygulanmasına karşı çıkmaya devam edebilir.
ABD’nin düşündüğü ‘işlenmiş petrol ihracatına ambargo’ olasılığı ise İran’ı harekete geçirdi. İhtiyacı olan işlenmiş petrol ürünlerinin yüzde 40’ını ithal eden İran, kendi ham petrolünü işlemek için çalışmalara başladı.
Her ne kadar petrole bağımlılığın azaltılması ve alternatif enerji kaynaklarının kullanımı gerekiyorsa da petrol, günümüzde politik kararların etrafında şekillendiği önemli bir hammadde. Petrol fiyatlarının düşürülmesi ve İran petrolüne bağımlılığın azaltılması için farklı bölgelerde petrol çıkarılmasına hız kazandırmak ve alternatif güzergâhlar üzerine projeler üretilmesi gerekiyor.
Dünyanın en büyük beşinci ham petrol ihracatçısı olan İran çok güçlü bir ülke ve İslam Cumhuriyeti olarak kurulduğu yaklaşık otuz yıldır hep bir çeşit ambargo ile yaşamaya alışık. Suriye’de işe yarayan yaptırımlar İran’da ters tepebilir. Yaptırımların sertleştirilmesi İran’ı nükleer faaliyetlerinden vazgeçirmediği gibi bunu milli bir davaya da dönüştürebilir. Ekonomik darboğaz ve uluslararası izolasyon İran’a Hürmüz Boğazı’nı kapatmaktan çok daha fazlasını yaptırabilir. Bu durumda Batı ülkelerine, İran’ı tekrar müzakere masasına oturtarak nükleer projesi ile ilgili taleplerini İran’ın kabul edeceği, dünya barışının da korunacağı bir teklif ile sunmak ve orta yolu bulmak kalıyor.
Karel VALANSİ - GÜNDEM
Şalom Gazetesi 04 Ocak 2012
Yorumlar