Ana içeriğe atla

Project Runway’in gizli silahı Michael Kors


“Moda dünyasında bir gün varsın, bir gün yoksun”  sözü tanıdık geliyor mu?
“Auf wiedersehen” günlük hayatına girmeye başladı mı?
“New York’a gidince Mood’a uğrayıp kumaşlara dokunsam, hiç olmazsa oradan bir düğme alsam” diyor musun?
‘Her genç kızın rüyası Singer dikiş makinası’ sloganı eski bir reklamdan çok daha fazla şey ifade etmeye başladıysa, sokakta gördüğün her kıyafeti dikim kalitesinden fermuar seçimine kadar inceler buluyorsan kendini, sen de bir ‘Project Runway’ esirisin demektir!


Digiturk’un Show Plus kanalında ekranlara gelen Project Runway, ABD’de 2004 yılından beri yayınlanan, her sezonda yetenekli, yaratıcı, azimli tasarımcıların katıldığı bir moda yarışması. Her hafta verilen göreve uygun tasarım yapan yarışmacılar, kâğıt-kalem üzerinde çizdikleri hayallerini hayata geçirmek için kumaş seçiminden kıyafet dikimine, aksesuar seçiminden modelin saç ve makyajına hatta podyumdaki yürüyüşüne kadar en ufak detayla ilgilenip, tüm bunları zamana karşı bir yarış içinde tamamlamak zorunda. Görevler de öyle göründüğü kadar kolay değil. Yarışmacılardan lise öğrencisi kızlar ve annelerini memnun edecek mezuniyet elbisesinden kadın güreşçi kıyafetine kadar farklı türde kıyafet tasarlamaları talep edilirken, malzeme olarak bazen kumaş, bazen hurda, bazen geri dönüşümlü malzeme, bazen de marketten satın alınabilecek ürünler gibi sıra dışı malzemeler kullanmaları ve ne olursa olsun estetik anlayışlarını kaybetmemeleri isteniyor. Yarışmacılar ünlü markalar veya dergi kapakları için tasarım yaparken, ilhamlarını bazen New York sokaklarında, bazen de müzede sergilenen sanat eserlerinde arıyorlar.
Ünlü model Heidi Klum’un sunduğu, Tim Gunn’un moda danışmanlığı yaptığı yarışmada, tasarımcı Michael Kors ve Vogue editörü Nina Garcia daimi jüri üyeleri olarak yer alıyor. Vera Wang’den Diane Von Furstenberg’e, Nathalie Portman’dan Sarah Jessica Parker’a kadar birçok ünlü isim de konuk jüri üyesi olarak programa renk katıyor.
Jüri üyelerinden Michael Kors, yanık teni, hep siyah giyinmesi, rahatlığı ve güler yüzü ile programda dikkat çekiyor. Heidi Klum’un her bölümde Amerika’nın en iyi tasarımcısı olarak tanıttığı Kors’un her tür eleştiriye verebilecek esprili bir cevabı var. Hep yanık tenli olması ile ilgili sorulara kumsal aşığı olduğunu belirterek cevap veren Kors, “birinin Valentino’nun bayrağını taşıması lazımdı” demeyi de ihmal etmiyor. Hep siyah giyinmesini eleştiren bir yarışmacıya ise zamanında moda uğruna olabilecek her türlü çılgınlığı kendi üzerinde denediğini 80’li yıllara ait fotoğraflarını çekinmeden göstererek kanıtlıyor. Her daim kullanılabilecek parçaların çok daha işlevsel olduğunu anladığında siyah t-shirt, siyah blazer ceket, siyah kaşmir kazak kullanmaya başladığını anlatıyor.

 “Reality şov mu? Televizyonda moda mı? Bu programı ancak moda ucubeleri, eşcinseller ve Heidi Klum’un bacaklarını görmek isteyen erkekler seyreder!”

Bu sözler ilk teklif edildiğinde jüri üyeliğini reddetmeyi düşünen Michael Kors’a ait.
Yarışma sırasında, özellikle de beğenmediği kıyafetlere yaptığı yorumlarla kızdırmak veya üzmekten çok şaşırtıp güldürüyor yarışmacılarla seyircileri. Kors bu programda başarılı bir stand up sanatçısını seyrediyormuş izlenimini uyandırıyor ve ilginç benzetmelerle süslü yorumlarıyla en ciddi ortamı bile yumuşatabiliyor.

“Bluz gerçekten çok güzel, etek ise… çöpe at beni diyor, dürüst olalım”
“Bu kıyafetleri görünce kendimi seks kulübüne gitmiş Papa gibi hissediyorum”
“Bu, cenazeye katılmış bir Fransız hizmetçisi”
 “Scarlett O’Hara perdeleri yırtıp elbise yapmıştı, senin mankeninse yatak çarşaflarını üstüne sardı ve sokağa fırladı”
 “Tatlı Shirley McClaine’e benzemiş, altın kalpli bir fahişeyi canlandırdığı haline”
“Eğer ceketi yünlü kumaştan yapmamış olsaydın, bana Xanax verdin ve uyuyakaldım diyecektim”

Amerikan Olimpiyat kafilesi için kıyafet tasarlanmasının istendiği hafta yarışmacıların biri sporla alakası olmayan geniş kenarlı bir şapka ile puantiyeli bir kokteyl elbisesi tasarladığında ne diyeceğini bilemeyen Nina Garcia’nın şaşkın halini gören Michael Kors gülümseyerek “aradığın kelime meshuggener, Yidişte aklını yitirmiş demek”  diyerek güne damgasını vurmuştu. Bir başka yarışma gününde ise “bizde bir deyiş vardır” diye söze giren Kors yarışmacının fazla süslü, abartı tasarımı için en uygun kelimenin Yidişteki ongepotchket olduğunu söyleyivermişti.
Ünlü tasarımcının televizyondaki rahat hali ve özgüveni çocukluğunda reklam yıldızı olmasından kaynaklanıyor. Küçük yaşlarda “ya modacı ya artist olacağım” diyen Kors, kozmetik markası Revlon’un yüzü olan alışverişkolik Yahudi bir anne ile İsveçli bir babanın oğlu. Oğluna kendi arkadaşı gibi yaklaşan annesi o beş yaşındayken tekrar evlendiğinde isterse Karl Anderson, Jr. olan ismini değiştirebileceğini söyler. O da en çok sevdiği iki isim olan Michael David’i seçip annesinin yeni kocasının soyadı olan Kors’u alır. Annesi gelinliğinin tasarımını yapması için Michael’a izin verirken, büyükannesi de onu drama derslerine götürür.
Çocukluğunda birçok reklam filminde oynayan Michael, daha sonra modada karar kılıp New York’ta iki yıl bu konuda eğitim gördü. Cher, Diana Ross, Barbra Streisand gibi dönemin yıldızlarının günlük kıyafetlerini satın aldığı Lothar’s adlı butikte vitrin düzenleyici olarak çalışan Kors, 19 yaşında bu butik için kıyafet tasarlamaya başladı. 21 yaşına geldiğinde ise kendi adını verdiği koleksiyonu büyük mağazalardan Bergdorf Goodman’da satılmaya başlanmıştı bile. O dönemde New York Magazine’de çalışan Vogue’un efsanevi editörü Anne Wintour’u ikna ederek koleksiyonunu gösteren 23 yaşındaki Kors, onun desteğini de alarak adını geniş kitlelere duyurmaya başladı. 1997’den 2003 yılına kadar Fransız modaevi Celine’in baş tasarımcısı olarak çalışan Kors daha sonra kendi markası üzerinde yoğunlaşarak erkek giyiminden ayakkabıya, çantadan parfüme birçok farklı sektörde adını duyurdu. Rahatlığın ön planda olduğu, kaliteli kumaşlar kullanarak klasik parçalar yaratan Michael Kors sadelik, şıklık ve zariflikten ödün vermeden ufak detaylarla kıyafetlerini farklılaştırıyor. Gerçek insanlar için gerçek kıyafetler tasarlayan tasarımcı, aynı zamanda fiyatını da makul seviyede tutmayı başarabiliyor. Basit parçalarla iddialı parçaları bir arada kullanan Kors ilhamını Jacqueline Kennedy, Gwyneth Paltrow ve Ali MacGraw gibi isimlerden alıyor. Moda dünyasında 30. yılını tamamlayan Kors, 2010 yılında aldığı Amerikan Moda Tasarımcıları Konseyi CFDA Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile bu ödüle hak kazanan en genç modacı oldu. ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michele Obama’nın Beyaz Saray tarafından yayınlanan ilk resmi portresi için seçimi de Michael Kors imzalı siyah, sade ama kesimi ile dikkat çekici bir elbise oluyor. Modacı uzun süredir beraber olduğu, şirketinin başkan yardımcılığını yürüten Lance LePere ile 2011’de dünya evine girdi.
Michael Kors hayranlarına ufak bir notum daha var. Ankara’daki Anıtkabir Müzesini gezerken oldukça şaşırabilirsiniz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kişisel eşyalarına işlenmiş olan MK amblemi ile Michael Kors markasının logosu aynı!

Karel Valansi
Şalom Dergi Haziran 2012

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri