Ralfi Kanyas ile
tanıştırmak istiyorum sizleri. Çok özel bir genç. 22 yaşında hem medya iletişim
üçüncü sınıfta okuyor hem de Hürriyet Ege’de muhabir olarak çalışıyor. 16
yaşında karşıdan karşıya geçerken bir arabanın çarpmasıyla hayatı değişiyor. Tekerlekli
iskemleye bağlı kalmanın tüm zorluklarına rağmen hayata daha da sıkı tutunuyor.
Başta zorluk çekse de önce ailesi sonra da arkadaşları ona güç veriyor ve engel
tanımaz oluyor. Şimdi hem katıldığı gönüllü çalışmalarla, hem de gazete
yazılarıyla engellilerin hayatında bir fark yaratmaya çalışıyor. Geleceğin
başarılı gazetecisini şimdiden tanıyın istedim.
Karel Valansi
Kaza bir milat oldu sanırım senin için. Kazadan öncesini ve sonrasını anlatır mısın?
1988 doğumluyum. 24 Kasım 2004’te geçirdim kazayı. On altı yaşındaydım, Lise 1’de okuyordum. Kaza geçirince liseyi bıraktım. Bir süre sonra akşam lisesine devam ettim ve oradan mezun oldum. Şimdi İzmir Ekonomi Üniversitesi Medya İletişim Bölümü’nde okuyorum. Kaza günü yayalara yeşil ışık yandığında karşıdan karşıya geçiyordum, bir araba çarptı. Çok hızlıydı. Ağır derecede yaralandım. Çarptıktan sonra kaçtı ama etraftakiler plakayı almışlar bulduk sürücüyü. Ancak ceza almadı.
Şalom Dergi Aralık 2012
Karel Valansi
Kaza bir milat oldu sanırım senin için. Kazadan öncesini ve sonrasını anlatır mısın?
1988 doğumluyum. 24 Kasım 2004’te geçirdim kazayı. On altı yaşındaydım, Lise 1’de okuyordum. Kaza geçirince liseyi bıraktım. Bir süre sonra akşam lisesine devam ettim ve oradan mezun oldum. Şimdi İzmir Ekonomi Üniversitesi Medya İletişim Bölümü’nde okuyorum. Kaza günü yayalara yeşil ışık yandığında karşıdan karşıya geçiyordum, bir araba çarptı. Çok hızlıydı. Ağır derecede yaralandım. Çarptıktan sonra kaçtı ama etraftakiler plakayı almışlar bulduk sürücüyü. Ancak ceza almadı.
Neden ceza
almadı?
Sürücünün
çok durumu yoktu. Kanıt da yoktu. Avukat dedi ki uzun sürecek, uğraşacaksınız ama
doğru dürüst ceza da almayacak. Çünkü kanıt olmayınca ceza verilmiyor kolay
kolay.
Görgü tanığı
kanıt sayılmaz mı?
Bir
görgü tanığı vardı, öğrenciydi. Savcılarla olay mahalline gittik, kazanın nasıl
olduğunu olay yerinde anlatacaktık. O dönem psikolojim çok bozuktu, kimseyi
görmek, dinlemek istemiyordum. Görgü tanığına gitsin dedim. Çok sinirliydim. O
konuda kafam hala karışık. Böyle davranarak bozmuş olabilirim olayı diye
düşünüyorum. Sonunda işin peşini bıraktık böylece sürücü ceza almadı. Bu kadar
biliyorum.
Kaza gününe
dönersek…
Kaza
sonrası önce devlet hastanesine gittim. Orada yeterli teçhizat olmadığı için 9
Eylül Hastanesi’ne gittik. Kazada omurilikte T 7-8 bölgelerinin zedelendiği ve
sağ kolumun kırıldığı söylendi. Makropaj tedavisi için İsrail Tel Hashomer’deki Sheba Medical
Center’a gittim. Burada bir ameliyatla koldan alınan doku sırtımda omuriliğe
nakledildi. Bu deneme gibi bir şeydi, denedik ama olmadı. İki Amerikalı vardı
onlarda işe yaradı, hissiyatları biraz daha gelişti. Bir ay orada kaldık. Fizyoterapiye
başladım, daha sonra İzmir’de devam ettim. Arkadaşlarımla hiç görüşmedim o sıra
evden çıkmıyordum. Bazı arkadaşlarım evden hiç çıkmam diye düşünüyorlardı o
dönem sanırım.
Tıptaki
gelişmeleri takip ediyor musun, iyileşme şansın var mı?
İyileşme
şansı hep var diyorlar çünkü sinir kopmamış sadece zedelenmiş. Gelişmeleri takip
ediyoruz. Özellikle Rusya’daki kök hücre tedavisini. Geçen sene gittiğimiz çok
iyi bir doktor bize dedi ki “Ruslar iyi niyetli ama kök hücre tedavisi ancak benim
kızımın torununa yetişir.” İsviçre’de Zürih Üniversitesi’nde bir araştırma
devam ediyor, kök hücre aşısından bahsediliyor. Onu araştırıyoruz ancak
internet forumlarında hissiyatı azaltabilir diye okudum.
Fizik tedaviye
devam ediyor musun?
Fizik
tedaviye devam etmiyorum, bir fark olmayınca bıraktım. Bir arkadaşım var 40
yaşında Hakkari’de gazi oldu, tekerlekli sandalye basketbol takımında aynı
takımdaydık. O “Eğer bir his olursa zaten bacaklarını güçlendirirsin” dedi. Ben
de aynı fikirdeyim. Bir de zaten çok aktifim. Araba kullanıyorum. Arabaya bin,
arabadan çık, okul, dersler, iş. Devamlı hareketliyim. Ortezle yürünüyor ama bununla
ilgilenmek için pek de vakit yok okul ve işten.
Ortez dediğin
nedir?
Ortez
ile yürüyorsun yani zorlayarak. Kalçanı da hareket ettiriyorsun. Ama ben kronik
olunca hayata devam ettim, bu tür şeyleri boşladım biraz. (Ortez, işlevini kısmen veya tamamen kaybetmiş uzuvların performansını arttırmak ve daha fazla kullanılabilir hale getirmek
amacıyla vücuda takılan yardımcı cihazlar. İyileşme prosesine yardımcı olur ya da
kronik durumlarda tutarlı bir destek sağlayarak eklemi rahatlatır.)
İlk başta evden
çıkmıyordun, sonra nasıl katıldın hayata?
Kaza
sonrası arkadaşlarım toplanıp beni ziyarete geldiklerinde birçok kez yanlarına
çıkmadım. Beni göremeden geri gittikleri oldu. Bir de kardeşim İzzet hepsine
saldırıyordu. Kardeşim sekiz yaş küçük benden. O dönemden çok etkilendi. Herkes
benimle ilgilenmek zorunda kaldığından kendini yaramazlık yaparak gösteriyordu.
Hala herkes İzzet’in o zamanki yaramazlıklarını anlatır.
Nasıl sokağa
çıkmaya başladın?
Kendimi
zorladım. Ben çıkmaya başlayınca insanlar benim eve hapsolmayacağımı anladı. Erkekler
biraz daha çekingendi, kızlar daha istekliydi. Cafe’lere gitmeye başladık. Çok
zorladım kendimi. Bazen eve dönüyordum hemen. Garipti, olay çok yeniydi,
alışamadım önce. Sonra çıkmaya, ayak uydurmaya karar verdim. Çünkü hiçbir zaman
alışamıyorsun. Tekerlekli sandalyeye alışmak diye bir şey olduğunu sanmıyorum,
ayak uyduruyorum sadece. Önceleri insanların bana bakmasına çok takıyordum. Bir
gün bir kadın Alsancak’ta bana para vermek istedi, kabul etmedim. Gerçi şimdiki
aklımla reddetmez alırdım parayı ama o zaman gururuma yediremedim. Sandalyedeyim
diye muhtacım demek değil ki.
Arkadaşlarının
sana karşı davranışları değişti mi?
Ergenlik
dönemimde çok arkadaşım yoktu. Lise zamanı kopukluğu vardı kaza öncesindeki
dönemde. Ama onlarla yeniden samimi olmaya başladım. Onlar da bana karşı hassas
davrandılar diye düşünüyorum. Çocukluk arkadaşıydık sonuçta.
Yahudi Cemaati’nden
herhangi bir yardım geldi mi?
Maddi
yardıma ihtiyacımız yok, cemaatten öyle bir beklentimiz de yok. Manevi olarak
hal hatır sormak anlamında babamların arkadaşları geldi ziyarete sadece. Kardeşimle
bu sene yeniden sinagoga gitmeye başladık, kazadan sonra tüm bunlardan
kopmuştum. Cemaatten Alsancak Sinagogu’na asansör yapılmasını istedim ancak yapılmadı.
Çok basamak var, her gitmek istediğimde yardım istemek zorundayım. Artık sadece
Karataş’a gidiyoruz. Orada daha az merdiven var. Her hafta gidemesem de
bayramları kaçırmıyorum.
Sporu çok
sevdiğini basket oynadığını söyledin…
Evet
basketi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde oynadım, tekerlekli basketbol
takımında. Her gün antrenman vardı sabah sekizde. Profesyonel anlamda lisanslı oyuncuyduk.
İlk sene üniversiteyi kazanamadım. İkinci sene kazandığımda basketi bırakıp okula
önem verdim, ikisini aynı anda yürütemedim.
Basket dışında
neler yapıyorsun?
Tenis
oynamaya başladım. Tenisi seviyorum ama üstüne fazla düşemedim. Fena
oynamıyorum sanırım, turnuvalara çağırıyorlar gidip oynuyorum.
Gezmeyi bir de
Çeşme’yi çok seviyorsun…
Evet
gezmeyi seviyorum. Bir de zorlamayı seviyorum istediğim yerlere gidebilmek
için. Çeşme’de her yere giderim. Ancak iki sene önce ünlü bir gece kulübüne
gittiğimde beni içeri almadılar, “Engellileri almıyoruz” dediler.
Böyle bir kural koyamazlar
ki!
Bilmiyorum
çok kalabalıktı diye herhalde. Sonraki sene yine denedim, o zaman girdim
içeriye. Böyle şeyler başıma geliyor, alıştım takmıyorum fazla. Genelde
Paparazzi’ye çok giderim. Sahibi çok iyi biri. Zorlandığımı görünce rampa
yaptırdı. Her gittiğimde sohbet ederiz.
Hürriyet Ege’ye
nasıl başladın?
Yazın
staja başladım. İlk hafta yazı işleri müdürü ile engellilerin sorunları
hakkında sohbet ettim. “Çek resimleri getir” dedi. Hem Çeşme’de hem Alsancak’ta
dedektif gibi annemle gezdik ve uygun olmayan yerlerin resimleri çektik. Bankamatik,
bozuk yollar gibi yerlerin resimlerini çekip yazı yazdım. Bu haberle daha
stajın ilk haftasında manşete çıktım gazetede.
Köşe yazarları
da seninle ilgili yazılar yazdılar, ilki temmuz ayındaydı sanırım…
O
başlangıç, ilk haftamdaki bir yazı. Ondan sonra bana bir bölüm ayırdılar, kendi
yazılarımı yazıyorum. Staj sırasında bir gün Bölge Temsilcisi Deniz Bey yanında
Fatih Çekirge ile beni odasına davet etti ve “kadrolu ve maaşlı çalışmak ister
misin?” diye sordular. ‘Engelsiz muhabir’ fikri çok hoşlarına gitti, ben de
kabul ettim. Şimdi cumartesi günleri
bir sayfam var. Haftada bir tam gün okula gidiyorum diğer günler hem işe hem
okula gidiyorum. Cumartesi de işe gidiyorum.
Okulda iyi
misin? Yetişebiliyor musun ikisine de?
Yetişiyorum.
İdealim gazeteci olmak, olacağım da. Habercilik bölümünü seçtim üniversitede.
Üniversitenin aylık gazetesi ‘Univers’i biz üçüncü sınıflar hazırlıyoruz, hocalarımızın
eşliğinde. Engelsiz İzmir Konferansı ile ilgili bir haber hazırladım. Okulun
engelliler için uygun olmayan yerleri hakkında yazdım. Şimdi de sokakta yaşayan
insanların hayatı ile ilgili röportaj yapıyorum.
Engelsiz İzmir
Konferansı’nda neler konuşuldu?
Bir
arama konferansıydı, Ali Poyrazoğlu moderatördü. Engelsiz İzmir Kongresi adlı
bir kongre yapılacak 2013’te onun ön çalışmasıydı. O konferanstan sonra
gönüllüler toplantısına çağrıldım. Her hafta bu toplantılara katılıyorum. Henüz
bir bildirge yayınlanmış değil ama yöneticiler çok istekli. “Fikir üretin,
projeyle gelin, sunum yapın” diyorlar.
Engelli hakları
konusunda bir yasa var mı?
Bu
sene çıkacaktı çok sevinmiştik. Ancak üç sene daha ertelendi. Bu sene çıksaydı,
ceza almamak için her işletme bazı önemli noktalara dikkat etmek zorunda
kalacaktı. Ama bu konuda yeterince hazırlık olmadığı için ertelendi. Çıksa
hayatımız kolaylaşacaktı.
Tek başına
İstanbul’a geliyorsun. Kendi yaşadığın çevrede, bildiğin yerlerde bir şekilde
halledersin ama İstanbul gibi farklı bir şehirde nasıl hallediyorsun?
Tanımadığım
yerlerde de hallediyorum. Ben öyle şeylerde çok rahatımdır. İstinye’den
Taksim’e kendim gidiyorum, metroya biniyorum, taksiye biniyorum, her şeyi
yapıyorum. Bir otobüse binmiyorum İstanbul’da o kadar. Nişantaşı’na cafe’ye
oturmaya gidiyorum. Asmalımescit’in kalabalığına bile girdim. Yurtdışına da tek
başıma gittim. Her zaman yanımda bir çantam var. Tüm ihtiyacım olan medikal
malzemeler yanımda.
Medikal malzeme
dediğin nedir?
Göğsümün
altından itibaren hissetmiyorum. Bu yüzden idrar torbası taşıyorum. 3 saatte
bir alarm kuruyorum sonda takmak için. Ona göre su, çay, kahve içiyorum. Kola veya
içki içeceksem prezervatif sonda diye bir şey var direkt idrar torbasına
bağlıyorum. Çünkü bunlar daha çabuk idrar getiriyor, kaçırtabiliyor. O yüzden
diyet yapıyor gibi kontrol etmem lazım. Büyük tuvalete her sabah çıkıyorum. Hep
bu düşünce var kafamda kontrol edebilmek için, o yüzden çok rahat değil. Ama bu
da bir zorunluluk. Önemli bir sorun engelli tuvaleti olmaması. Bazen kapı açık
kalıyor ama sorun etmiyorum erkekler tuvaletinin içinde olduktan sonra. Bazen
tuvalete bile giremiyorum. Engelli tuvaleti zaten hiçbir yerde yok. İstanbul bu
konuda berbat. Engelli tuvaleti yok, normal tuvalet dar ve üst katta bazen. Güzel
bir cafe açmış ama bu konuyla alakaları bile yok. Yoksa mekan uygun, engelli
tuvalet yapılabilecek yer var.
İzmir daha mı
iyi?
İzmir
daha iyi değil. Ama İzmir’de gittiğim yerler belli olunca çözümlerimi de
biliyorum. En uygunu Starbucks. Alsancak’ta oturuyorum. Bazen eve bile
gidiyorum tuvalet için. Tüm Türkiye’de engelli tuvaleti yok. Bir alışveriş
merkezlerinde var, bir de havaalanında.
Yollar da kötü
değil mi?
Beşiktaş
gibi dik yokuş olmadığı sürece her yerden giderim. Arnavut Kaldırımları benim
en büyük düşmanım. Bir de kapanlar. Parke yollar iyi döşendi mi problem yok.
Yaya yolları çok rahat. Nişantaşı’nda gezmeyi seviyorum, kalabalık ama
hallediyorum.
Kaza sonrasında
bazı şeyler hayatında zorunlu olarak değişti. Duyguların, hayata bakış açın, ideallerin
değişti mi?
Gazeteci
olmayı hep istiyordum o yüzden o bakımdan sorun yok. Görsel iletişim tasarıma
girdim ÖSS’de ilk sene. Sonraki sene bir daha sınava hazırlandım bir sene
kaybettim ama medya iletişim’e girdim. Bir hocamla konuştum “Muhabir olman zor
belki ama olursan sıra dışı olur” diyerek beni cesaretlendirdi. Ben de zorlamak
istedim. Kendi kendine geldi devamı.
Hayatından
memnun musun? Ailenle arkadaşlarınla ilişkilerin, iş hayatın, okul hayatın?
Memnunum.
Kendi başıma eve geçmeyi düşünüyorum. Ben tekerlekli sandalyede biri gibi
düşünmüyorum ben yürüyen biri gibi düşünüyorum. Hiç bir şey olmamış gibi
yaşamaya çalışıyorum. O yüzden her yere gidiyorum. Arkadaşlarım var.
Komplekslerim de yok çok sıkılırsam tek başıma da çıkar kahvaltıya giderim.
Eskiden de
böyleydin di mi?
Eskiden
o kadar değil aslında.
Cesarettir tüm
bunlar…
Belki
de, ama Alsancak’ta herkes alıştı sanki bana. Kimse bakmıyor artık. Ya da ben
baktıklarını hissetmiyorum. Eskiden çok sinirleniyordum, cesaretim kırılıyordu
dönüyordum eve. Şimdi hissetmiyorum bile. Bazı şeyleri sindirdim.
Alışverişini
kendin mi yapıyorsun?
Kıyafet
dersen merakım yok kredi kartımı anneme veriyorum o bana alıyor. Teknolojik
şeyleri takip ederim kendim alırım. Araba kullanıyorum. Tek başıma inip
biniyorum arabadan. Kendi kendime yetiyorum.
Hedefin ne?
Hedefim
Hürriyet Gazetesi’nde kadrolu olarak çalışmak. Bu yaşta kadroya girmek benim
için çok önemli. Hürriyet’ten kesinlikle kopmak istemiyorum.
Sonrasında hangi
konuya eğilmek istiyorsun?
Uygun
gördüler engellilerle ilgili yazmaya başladım. Benim ilk başta öyle bir
düşüncem yoktu. Spora çok meraklıyım. Bu konuda yazmak isterim. Futbolu takip
ederim. 7 yaşımdan beri Fanatik Gazetesi’ni takip ederim.Şu an engellilerle
ilgili yazıyorum. Ben de çok çektiğim için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Yazı yazmayı
seviyor musun?
Seviyorum.
Özellikle şiir yazmayı. Engelliler şiir yarışmasına katıldım ikinci oldum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2006’da ‘3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ için düzenlediği
bir yarışmaydı. 750 TL para ödülü kazandım. Küçükken de ilkokulda anneler günü
için şiir yazmıştım orada da birinci olmuştum. Hala şiir yazıyorum.
Sevgilin var mı?
Sevgilim
olsun istiyorum ama tekerlekli sandalye bir dezavantaj. Kızlarım belli
kriterleri oluyor. Normalde de zor konular. Ama kızlar biraz daha olgun, daha
bilinçli olurlarsa daha da kolaylaşır sanki. Mesela o bahsettiğim kırk yaşında
tekerlekli iskemledeki arkadaşımın kız arkadaşı var 30 yaşında. 22 yaşından
sonra da büyümeye devam ediyorsun. O yüzden bu konuda umutluyum. Eninde sonunda
olacak eminim.Şalom Dergi Aralık 2012
Yorumlar
Dergideki dengeli, cesaret verici yazından ötürü kutlarım. Hassas dengeleri çok güzel işlemişsin.
Sevgiler,
Tilda Levi
Sevgiler
Karel