Okullarda ara tatili yaklaşırken hâlâ programınızı yapmadıysanız ve bu iki haftayı dolu dolu yaşayabileceğiniz bir destinasyon arıyorsanız, size San Diego’yu tavsiye ederim. İstanbul’dan direkt uçuş olmaması veya uzun uçak yolculuğu gözünüzü korkutmasın. Yıl boyu süren güzel havası, uçsuz bucaksız plajları, büyük metropollerin karmaşasından uzak olması, bu güzel şehre aşık edecektir sizi. Lakabı ‘Amerika’nın en iyi şehri’ olan San Diego benim için İstanbul’dan sonra yaşamak isteyebileceğim tek şehir. Bakalım sizi de kandırabilecek miyim?
San Diego sevgim, yıllar önce ablamın ailesiyle Amerika’ya taşınmasıyla başladı. Los Angeles gibi bir metropol varken, hele Hollywood ve Disneyland’a komşu yaşamak varken çok da üzerinde konuşulmamış, bilindik bir hikâyesi olmayan bu şehri seçmeleri başta çok şaşırtmıştı beni. Ancak bu düşüncelerim San Diego’yu tanımaya başlamamla tamamen değişti.
San
Diego’nun Money Dergisi tarafından ‘ABD’nin en iyi yaşanılan beşinci şehri’
seçilmesi bir tesadüf değil. Pasifik Okyanusu’na kıyısı olan San Diego’nun
dikkati çeken en önemli özelliği yıl boyu süren güzel havası. Ne aşırı sıcak yazları
ile bunaltıyor, ne de soğuk kışları ile donduruyor. Tüm yıla bakıldığında
ortalama sıcaklığı 21oC olan bu şehre kışın bile gitseniz yanınıza
bir hırka alıp çıkabilir, şanslıysanız denize bile girebilirsiniz. Yazları ise
upuzun plajları, güzel kumsalları ile okyanusun keyfini dilediğinizce
çıkarabilirsiniz.
ABD’nin 8. büyük şehri
‘Altın Eyalet’ Kaliforniya’nın bu güzel şehri, iklimi ve denizi dışında birçok özellik barındırıyor. Bir sanayi şehri olarak bakıldığında havacılık, elektronik ve gemicilik sektörleri oldukça gelişmiş. Ayrıca San Diego büyük bir liman ve Amerikan donanmasının önemli bir üssü. ABD’nin, University of California, San Diego State, Electronic Technical Institute ve Scripps Institution of Oceanography gibi önemli üniversiteleri bu şehirde bulunuyor.
San Diego her ne kadar Kaliforniya’nın ikinci, ABD’nin sekizinci büyük şehri olsa da, bu büyüklüğü hissetmiyorsunuz. 1,4 milyonluk nüfusuna rağmen San Diego, sakinliği ile küçük bir sayfiye kenti izlenimini uyandırıyor.
1800’lü yıllarda kurulan şehir, Kaliforniya eyaletinin ilk ve kurucu şehri kabul ediliyor. San Diego nüfusunun yüzde 3’ü Yahudi. Şehirde çoğu Latin Amerika kökenli 89 bin Yahudi yaşıyor. Yaş ortalaması 35 olan şehirde Asyalılar nüfusun yüzde 15’ini oluştururken, zencilerin nüfusa oranı ise sadece yüzde 7.
Meksika’ya yakınlığı ve Latin Amerika göçmenlerinin nüfusun yüzde 28’ini oluşturması şehri çift kültürlü bir hale getirmiş. İngilizce kadar İspanyolca da geçerli bir dil. Amerikalılar özel sınır plakalı araçları ile uygun fiyatları nedeniyle Tijuana marketlerinden alışveriş yaparken, Meksikalılar da sınırı geçerek işlerine gidip dönüyorlar. Meksikalı gençler San Diego üniversitelerine kabul edilmenin hayalini kurarken, Amerikalı gençler ise alkol kullanımındaki 21 yaş sınırı nedeniyle cumartesi gecelerini Tijuana barlarında geçiriyorlar.
Bir günde hem
kar, hem deniz, hem çöl
San
Diego’da aynı gün içinde hem denize girebilir, hem dağda kayak kayabilir, hem
de çölde kamp kurabilirsiniz. En fazla bir saatlik araba yolculuğuyla Pasifik Okyanusu’na,
Cuyamaca Dağları’na, Borrego Çölü’ne, hatta Meksika’ya bile gidebilirsiniz. Anza-Borrego, çöl yaşamını, hayvan ve bitkilerini tecrübe ederek tanıyabileceğiniz bir yer. Burada kamp kurabilir, karavanla konaklayabilir, safari turuna çıkabilirsiniz. Yeter ki yanınıza içme suyu almayı unutmayın.
Kayak kaymak isterseniz, Big Bear, Mountain High, Snow Valley, Mammoth ve Mount Baldy San Diego’luların en çok tercih ettikleri kayak merkezleri.
Parıltılı
incecik kumlar
San
Diego’nun en önemli özelliği bir su şehri olması. Okyanusa olan geniş kıyısı
hem bu alandaki bilimsel çalışmaları, hem de plajların çeşitliliğini arttırmış.Eğer romantik bir kaçamak yapmak istiyorsanız Coronado Beach’e gitmelisiniz. Bu eşsiz plaj, sahile vuran tembel dalgaları, bembeyaz, parıltılı ince kumu ile büyüleyici bir görüntü oluşturuyor. Kumun içinde bulunan mika minerali bu plajı altın parıltısıyla sarmalarken, Travel Channel tarafından Coronado’yu ‘ABD’nin en iyi plajları’ listesinin üst sırasına taşıyor. Hotel Del Coronado, kırmızı-beyaz Viktorya tarzı mimarisiyle yarımadada dikkati çeken ilk yapı. Rudolph Valentino, Charlie Chaplin ve Marilyn Monroe gibi ünlülerin uğrak yeri olmuş olan bu otel, ABD’nin on dokuzuncu yüzyıla ait en büyük ahşap yapısı. Coronado’ya modern bir köprü ile karayolundan veya Downtown’dan kalkan feribotlarla, şehir manzarasını içinize çeke çeke gidebilirsiniz.
Genelde çocuklu ailelerin tercih ettiği Mission Beach denize girmek için iyi bir seçim. Mangal yerleri, spor alanları ile çevrili Mission Beach’in yanındaki Belmont Park’ta roller coaster’lara binip neşeli saatler geçirebilirsiniz.
Gençler için ise tek adres; Pacific Beach. Ablamın “serseriler var” diyerek beni uzak tutmak istediği bu plaj upuzun kumsalı, plaja paralel yürüyüş yolu, küçük ev ve barları ile bir Amerikan gençlik dizisi setinden hayata taşınmış kadar renkli, eğlenceli ve hareketli. ‘Parti şehri” olarak da tanımlanan bu bölgede daha çok üniversite öğrencileri ve ablamın bahsettiği ‘plaj müdavimleri’ yaşıyor. Voleybol fileleri bulunan plajda en popüler eğlence ise nal fırlatma. La Jolla’da bulunan ve adını petrol milyarderi William Black’ten alan Black’s Beach ise ABD’nin en büyük çıplaklar plajı. Torrey Pines Beach olarak da bilinen bu plaj dünya nüdist ve natüristlerin favori buluşma noktalarından biri.
Hayvanlar alemi
Her
ne kadar “çok hayvanat bahçesi gördüm” deseniz de San Diego Zoo kaçırılmaması gereken yerlerin başında geliyor.
Dünyanın en çok bilinen ve en büyük hayvanat bahçelerinden biri olmasının
dışında ‘kafessiz sergileme’ tercih eden öncülerden biri San Diego Zoo. 1916
yılında kurulan hayvanat bahçesi, günümüzde 4 binden fazla hayvanı ve 800’den
fazla türü barındırıyor, hayvanların doğal yaşamlarını devam ettirebilecekleri
farklı bitki ve ağaç türlerine de ev sahipliği yapıyor. Amerikan eğlence parkı gezme mantığı burada da işliyor. Girişte verilen haritada hem tüm hayvanların evleri, hem de gösterilerin saatleri belirtilmiş. Bu saatlere dikkat ederek hiçbir şeyi kaçırmadan parkın keyfini çıkarabilirsiniz. Kapıdan girdiğinizde sizi karşılayan güzel ama bir o kadar da kötü kokulu flamingoların sağında bulunan otobüslerle hayvanat bahçesini rehber eşliğinde gezebilir veya solunda bulunan teleferikle parkı havadan bir uçtan bir uça geçebilirsiniz. Parkın en önemli özelliği tüm hayvanların vahşi hayattaki ortamlarına uygun bir şekilde sergilenmiş olmaları. Doğal ortamlarında beraber yaşayan hayvanlar, o bölgeye ait bitki ve ağaçlarla birlikte sergilenirken kafes yerine görünmez bariyerler veya cam ile sınırlandırılıyorlar.
Kutup ayılarından kartallara, pandalardan kaplanlara yüzlerce ilginç hayvanı yakından görme hatta çiftleşme ve günlük hayatlarını gözlemleme fırsatı sunmasına rağmen, hayvanat bahçesinde en çok sevdiğim ve çocuklarımın da en çok zaman geçirmeyi sevdikleri yer Children’s Zoo. Küçük bir çiftlik olarak tasarlanan bu bahçede kuzuları, keçileri, kazları, tavşanları besleyebilir, pony ve domuzları kızdırmadan sevebilir, yerdeki samanları toplayabilir, bu küçük çiftlikteki işlere yardım edebilirsiniz.
San Diego Zoo’nun içinde bulunduğu Balboa Park ABD’nin en önemli kültür parkı. Geniş bir alana yayılmış olan parkta sanat müzesi, doğa tarihi müzesi, uzay müzesi, şehir müzesi, bilim merkezi ve tren maketi müzesi bulunuyor.
Eğer hayvanları gerçekten doğal yaşamlarında görmek istiyorsanız Safari Park’a gitmelisiniz. 2600 hayvan vahşi yaşamlarını bu parkta sürdürüyorlar. Hayvanat bahçesinin aksine hiçbir sınırlayıcı çit bulunmayan Safari Park’ta ister ciple, ister otobüs veya ginger’la gezebilir, şanslıysanız tüm hayvan türleri ile karşılaşabilirsiniz. Burada hayvanlarla birebir ilgilenebilir, kurslara katılabilir, bir hayvanı evlat edinebilir, gece kamp bile kurabilirsiniz. Parkta ayrıca San Diego’ya ithal edilen hayvanlar için bir karantina bölgesi ve dünyanın en büyük veterinerlik hastanesi bulunuyor.
Okyanus şehri
La
Jolla’da bulunan Birch Aquarium
farklı balık türlerini sergilemek ve bilgi vermek dışında, çocukların birçok
bilimsel deneyi yapabilecekleri interaktif bir ortam sunuyor. Akvaryumun
bahçesinde bulunan öğretici oyun ve deneylerden çocukları ayırabilmek neredeyse
imkânsız. La Jolla, sahili ve olağanüstü manzarası kadar, güzel sokakları ve dükkânlarıyla da keşfedilecek bir semt. Çok şık restoranlar olmasına rağmen benim favorim taco’larıyla ünlü Puesto Mexican Street Food. Sahilde karşınıza çıkan Children’s Pool koyu ve burada dinlenen fok balıklarını yakından görmek heyecan verici.
La Jolla’dan Downtown’a geçtiğimizde tüm San Diego’da en çok zaman geçirmeyi sevdiğim yere geliyoruz; Seaport Village. Küçük ve çok orijinal dükkânlardan oluşan bu küçük kasaba deniz kenarında kurulmuş ve tüm körfezin görülebileceği bir manzaraya sahip. Farklı dünya mutfaklarına özgü fastfood lokantalarının sıralandığı eski bir İspanyol köy meydanını andıran avlusunda canlı müzik dinleyebilirsiniz. Deniz kenarındaki restoranlar ise daha şık ve genelde balık ürünleri ağırlıklı. Sahil boyunca farklı sanatçıların eserlerini görebilir veya gösterilerini seyredebilirsiniz. Çimenlik bölümde rengarenk uçurtmalar havada süzülürken, küçük taşları üst üste koyarak yaptığı heykellerle şaşırtan bir sokak sanatçısı tüm ilgiyi çekiyor. Sahil yolundan hem Coronado Köprüsü’nü görebilir, hem de aralıkla mart ayları arasında gümüş renkli balinaların göçlerinin rahatlıkla izlenebildiği Point Loma’ya ulaşabilirsiniz. 1895 yılında el yapımı at ve arabalardan oluşan ve hâlâ çalışan tarihi dönmedolap ise güzel bir detay. Gökdelenleriyle şehrin modern yüzü olan Downtown’u gezmek için birçok seçenek var ama benim için en eğlencelisi Seal Tour. Seaport Village’dan yola çıkan bu yüksek otobüs 90 dakikada hem Downtown’u ve şehrin tarihini anlatıyor, hem de denize girdiğinde otobüsten bir gemiye dönüşerek körfezi ve denizaslanlarının üreme ve yaşama alanlarını yakından gösteriyor. Viktorya tarzı binaları ve gerçek gaz lambalarıyla Gaslamp Quarter’da alışveriş ve sanat sokağına girmiş oluyorsunuz. Eğer baseball severseniz San Diego Padres’in yeni stadyumu Petco Park da Downtown’da bulunuyor.
Sahildeki Denizcilik Müzesi ilginç ancak özellikle Vietnam ve Körfez Savaşı’nda görev almış USS Midway’i gezmek eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Amerikan donanmasından emekli eski askerlerin gezdirdiği Midway uçak gemisi, 2004’te müze olarak yeni görevine başladı. Farklı bir dünya düzeninin hüküm sürdüğü gemiyi gezerken, gemici düğümünden bir denizcinin ne kadar zamanda yıkanması gerektiğine kadar birçok bilgi ile donatılırken, bir denizcinin tüm gününü inceleyebilme ve yaşam koşullarını en ince detayına kadar tanıma şansı yakaladım. Her şeyin bir kuralı, her suçun bir cezası, her alet, araç ve personelin belirli bir yeri, herkesin bir görevi olması, gemideki her şeyin bir fabrika gibi düzenli yürümesini sağlıyor. Bu ahenk ve disiplin Amerikan donanmasının en önemli gücü olmalı diye düşünürken günümüz çıkartma gemilerinin gelişen teknoloji ile neler yapabileceğini hayal bile etmek kolay değil.
Eğlence
parkları
Seaworld, 1964 yılında kapılarını açtığından beri San Diego’nun en önemli eğlence
parklarından biri. Eğitilmiş balina, fok, denizaslanı ve yunus şovları kadar
köpeklerin yaptığı şov da görülmeye değer. Seaworld’un en ünlü misafiri ise
Shamu adındaki katil balina. Akrobat ve profesyonel yüzücülerin yaptığı Blue
Horizons şovunu kesinlikle kaçırmayın. Şovlarda en ön sıralarda oturmamanızı
tavsiye ederim çünkü tüm balina ve yunusların en büyük zevki seyircileri
ıslatmak. Her ne kadar ıslanmak zevkli olsa da, tüm günü ıslak giysilerle balık
gibi kokarak geçirmek pek keyifli olmuyor. On yaşının altında çocuklarınız varsa gitmeniz gereken yer Legoland. Los Angeles’a yakın Carlsbad kasabasında bulunan bu eğlence merkezinde her şey legodan yapılma. Burada Lego fabrikasını gezebilir, legodan hayvanlarla safari veya gemi turlarına katılabilirsiniz. Miniland USA ile küçük bir Amerika turu atabilir, Dino Island ile dinozorların, Castle Hill ile şövalyelerin, Pirate Shores ile korsanların lego dünyalarına girebilirsiniz. Çocuklar legodan yapılma mini hastane, itfaiye, okul gibi alanlarda eğlenebilir, lego araçları kullanarak trafik kurallarını öğrenebilirler. Legoland dışındaki Sea Life Akvaryumu ve Legoland Su Parkı’nda eğlenebilir, hatta yakında açılacak Legoland Hotel’de konaklayabilirsiniz.
Alışveriş
Carlsbad’a kadar gelmişken Carlsbad Premium
Outlet’e uğramalısınız. Tijuana sınırındaki Las Americas da
gidilebilecek bir diğer outlet merkezi. San Diego’daki çoğu alışveriş merkezi
açık hava olduğundan yağmurlu günlerde gidilebilecek en iyi seçenek Plaza
Bonita. Fashion Valley ve Otay Ranch Town Center keyifle
alışveriş yapılacak merkezler.
¡Qué viva México!
Los
Angeles ile Tijuana arasında yer
alan San Diego’dan ülkenin en güney ucuna doğru ilerlerken gözünüze sınır
ötesinde bulunan farklı bir ülkenin ilk görüntüleri ve dalgalanan dev Meksika
bayrağı takılıyor. Amerika’nın düzenli, planlı, kusursuz şehircilik
anlayışından sonra Meksika’nın en problemli şehirlerinden Tijuana’ya geçmek
ciddi anlamda bir kültür şoku yaşatabilir. Arabayla son ‘Last exit to USA’
tabelasını geçtikten sonra bir anda kendinizi eski bir vahşi batı kasabasında
buluyorsunuz. Geçişte pasaport kontrolü olmaması yüzünden Amerika’nın nerede
bittiğini, Meksika’nın nerede başladığını tam olarak algılayamasanız da, filmlerde
tüm suçluların Meksika’ya nasıl kolayca kaçabildiğinin sebebini ilk elden
öğreniyorsunuz. Tijuana’da dolaşırken San Diego’nun zenginliğini geride bıraktığınız en önemli gerçek olarak karşınıza çıkıyor. Şehir merkezindeki dükkânlar genelde turistlere yönelik hediyelik eşyalar satıyor. Birçok yerde Meksika’nın ikonik şapkası ‘sombrero’ ile resim çektirebileceğiniz bir eşek veya at arabası bulabilirsiniz. İnanılmaz güler yüzlü olan Meksikalıların tatlı dillerine rağmen sözlerinde pek durmadıklarını unutmamanız gerekiyor. Tijuana merkezinde çok zaman kaybetmeyip Rosarito’da sahile kıyısı olan balık lokantalarından birinde öğle yemeği yemenizi tavsiye ederim. Zenginlerinin yazlık evlerinin sıralandığı bu bölgedeki lokanta fiyatları Amerika’ya nazaran oldukça ucuz. Meksika mutfağının sadece taco ve fajita’dan oluşmadığını, zengin bir balık kültürü de olduğunu görüp şaşırabilirsiniz. Giriş olarak balık salatası ‘ceviche’yi mutlaka deneyin ve acının bu mutfakta tuz kadar rahat kullanıldığını unutmayın. Birçok lokantada bulunan Mariachi’ler eski halk şarkılarını söyleyerek misafirleri eğlendirirken, Meksikalıların her ortamda dans ettiğini görünce şaşırabilirsiniz. Burada muhteşem gün batımının keyfini çıkarabilirsiniz, ancak San Diego dönüşünde pasaport kuyruğunun uzun olabileceğini unutmayın. Dönüş yolunda taze Hindistan cevizi alıp arabada bir ziyafet çekmeyi unutmayın.
Los
Angeles
San Diego’dan kolaylıkla kuzeye, Los Angeles’a
gidebilirsiniz. Los Angeles’taki Disneyland’a San Diego’dan günü birlik
gidip dönebilirsiniz ancak Disneyland’ı gezmek için bir gün kesinlikle yeterli
değil. Bu tatilde kendinize verebileceğiniz en güzel hediye ise San Diego’dan
Los Angeles’a sahile paralel yolu kullanarak gitmek. Her ne kadar amaç Los
Angeles’e varmak olsa da, 1 numaralı çevre yolunu kullanmak bu yolculuğu unutulmaz
kılacaktır. Pasifik sahilinde sıralanan Orange County’nin sahil şehirlerini
görebilir, beğendiklerinizde durup gezebilirsiniz. Plajlar, sahil evleri,
sörfçüler, küçük dükkân ve lokal restoranlarla dolu bu beldeyi görmeden
Kaliforniya’yı tam tanımış sayılmazsınız. Sahildeki Laguna Beach, Newport Beach
ve Huntington Beach benim favorilerim. Santa Monica’ya vardığınızda kesinlikle
çevreyi gezmelisiniz. Herkesin yanık tenli ve fit olduğu bu şehirde spor bir
yaşam biçimi olarak kabul edilmiş. Santa Monica’yı geride bırakırken Malibu, Los
Angeles yolunda ulaşacağınız son sahil şehri.
San Diego’da daha da fazlası da var!
San Diego’da geleneksel sporlar dışında Woodson
Dağı’na tırmanabilir, Julian’da maden araması yapabilir, Scripps’de dalabilir,
Torrey Pines Gliderport’da skydive yapabilir, Del Mar Coast’da sıcak hava
balonu ile gezebilir veya Guadalupe adasında beyaz köpek balıklarıyla birlikte
dalabilirsiniz. San Diego ile ilgili anlatacak daha çok şey var. Ancak bundan
sonrasını San Diego tatilinizi tamamladıktan sonra sizlerden bekliyorum. J
Yorumlar