Bu üçüncü sayfa haberini farklı kişilerin ağzından anlat: Bir gece tüm ev uyurken iki küçük çocuklu kadın minibüsçüyle kayboluyor.
Gelir düzeyi yüksek olmayan bir bölgede, hala mahalle kültürü ile yaşayan bir semtte geçiyor olay. Herkesi bir bakkala topladım ve başlasın dedikodular :) Gerçekten çok eğlendim yazarken!
İçeri koşar adımlarla giren Lale doğruca tezgaha yaklaşıp annesinin ezberlettiği siparişleri nefes almadan saymaya başladı:
Gelir düzeyi yüksek olmayan bir bölgede, hala mahalle kültürü ile yaşayan bir semtte geçiyor olay. Herkesi bir bakkala topladım ve başlasın dedikodular :) Gerçekten çok eğlendim yazarken!
İçeri koşar adımlarla giren Lale doğruca tezgaha yaklaşıp annesinin ezberlettiği siparişleri nefes almadan saymaya başladı:
-
Günaydın
Hilmi amca! Annem yolladı; bir Pınar süt, 1 litre ayçiçeği yağı, bir baldo
pirinç Reis marka olsun, bir Pril, bir deeee 1 kilo şeker ve üç ekmek. Hesaba
yazsın dedi, cumaya babam halledermiş. Bana da bir çiklet yazar mısın amca?
Bakkal
Hilmi parmaklarının üzerinde yükselerek tezgahın arkasından konuşan kıza
gülümseyerek baktı ve istediği çikleti uzattı.
-
Hadi
bu benden olsun. Pedere söyle daha geçen haftaki hesabı kapatmadı. Az bekle
Nesrin ablanın siparişini bitiriyim seninkine de başlarım. Önce şurda biraz
otur sıranı bekle tamam mı kızım?
“Güler’in
kızı bu. Aynı anası gibi saygısız. Hiç bakıyor mu sağına soluna, sıra var mı
yok mu, ondan önce gelen var mı? Ne gezer” diye içinden geçirdi Nesrin küçük
kızın köşedeki tabureye oturmasını seyrederken. Sabah kötü başlamıştı, oğlanla
kavga etmişlerdi durup dururken. Oğlu –geri kafalı- demişti ona. Çok kızmıştı
ona ama biraz da hak vermişti. Yaşlanmıştı artık. Daha bir sinirli, daha bir hiçbir
şeyi beğenmez olmuştu. Başka bir gün olsa bu sevimsiz kızı bir güzel haşlardı
önüne geçmeye kalktığı için. Ama bugün keyfi yoktu uğraşacak. Dikkat etmeye
çalışıyordu sözlerine, hareketlerine. Bir gencin daha, hele Güler’in on dört
yaşındaki bu geveze kızının ona kötü bir şey söylemesini istemiyordu. Bakkala
dönüp siparişini vermeye devam etti.
-
Eveeeet
Hilmi Bey, bana oradan yarım kalıp yağlı koyun peyniri de verdin mi benim işim
biter.
O
sırada Lale oturduğu yerden kalkarak sokakta bir sağa bir sola telaşla koşturan
Ali’yi gösterdi bakkaldakilere. Ali gerçekten dedikleri kadar değişmiş o günden
sonra. Bir haftadır sürekli karısını gördüler mi diye sorar dururmuş gelip
geçene. Ali’yi gören Nesrin bakkala dönerek,
-
Yazık
oldu şu Ali’ye. Kendi halinde bir adamcağızdı. Bir de şimdiki haline bak ne
hallere düştü. Bir haftadır işe bile gitmez olmuş. Gece gündüz sokakta onu
arıyor. Sanki geri getirebilirmiş gibi.
-
Ben
de çok üzülüyorum gördükçe bu halini. İşinde gücünde, kendi halinde bir adamdı.
Ne kumarı vardı ne de affedersin çapkınlığı. Ama o karı öyle mi? Bakmadı iki
küçük çocuğu olduğuna kaçtı hemen itin tekiyle.
-
Adam
beğenmiş Ayşe’yi. Tabi, güzel kadın. Ama sıkılacak, zevkini alacak bırakacak sonra.
Ne yapar Ayşe o zaman bi başına? On dokuz yaşındaki adamın ne işi var yirmi
altı yaşında evli çocuklu kadınla? Duyduğuma göre çok peşinden koşmuş Mustafa
Ayşe’nin.
-
Mustafa
kim yahu?
Diyerek
sözünü kesti Bakkal Hilmi.
-
Yeni
minibüsçü işte. Mahalleye geldi geleli hep yolunu gözlermiş. Yağız delikanlı,
uzun boylu, çok hoş bir genç. Hele sokağa çıksın, tüm genç kızlar camın önüne
geçiyor onu görebilmek için. Kaç kızın hayallerini süslüyor bir bilsen…
-
O
beş kuruşsuz minibüsçü mü hayalleri süslüyor? Bırak Allah aşkına! Evi yok,
parası yok, tahsil desen o da yok. Hiçbir işten anlamıyor diye uzak bir
akrabası rica etmiş de almışlar bu işe. Çok kaytarıyormuş üstelik. Ne sabah
vaktinde gelirmiş, ne de yolculardan paraları düzgün toplarmış. O gün de işe
gelmeyince pek şaşırmamışlar duraktakiler. Nasılsa gecikmek huyu demişler,
birazdan gelir sanmışlar. Saatler geçip ne yeni minibüsçü, ne de minibüs ortada
görünmeyince almış başlarını bir telaş. Mahalleliye sorunca öğrenmişler olan
biteni. Meğer bir süredir gizli gizli görüşüyorlarmış. Kadın, “Ya kaçıp gidelim
buralardan ya da beni bir daha göremezsin,” deyince adam düşünmüş taşınmış
kabul etmiş. Plan yapmışlar. Gece yarısı herkes uykudayken Ayşe almış bohçasını
çıkmış gitmiş arkasına bakmadan. Çocukları almamış ama düğünde takılan
bilezikleri yanında götürmeyi unutmamış kaltak af edersin.
Nesrin
şaşkınlıkla bakkalın sözünü kesti,
-
Olur
mu canım? Kim anlatıyor böyle yalan yanlış şeyleri? Mustafa hep peşindeymiş
Ayşe’nin. Ama Ayşe hiç yüz vermiyormuş. Çok rahatsız etmeye başlamış, her yerde
karşısına çıkar olmuş. Üstelik “Kocana aramızda bir ilişki var derim,” diye
tehdit etmeye başlamış. Ayşe de koca korkusundan ağzını açamıyormuş. Evden çıkamaz
olmuş. O gece Mustafa Ayşe’nin yalnız olduğunu öğrenmiş, nasıl öğrendiyse
artık. Gece vakti dikilmiş kapısına. “Ya benle gelirsin, ya da tüm mahalleyi
ayağa kaldırırım,” demiş. Ayşe direnmiş ama yediği tokatla sersemlemiş. Mustafa
öylece Ayşe’yi sırtladığı gibi minibüse atmış. Kızı kaçırmış zorla anlayacağın
gözü dönmüş herif. Tüm bu olanları da arkadaşıma o sırada sokağın oradan geçen
bir akrabası anlatmış.
-
Hadi
ya! Boşuna günahını aldım Ayşe’nin desene
Dedi
Hilmi bakkal. “Bence yine de aralarında bir şey vardı. Yoksa neden elin adamı
kadın kaçırsın? Öyle diil mi ama?”
O
sırada söze karışan Lale, “Amca ya bari bir gofret de ver, beklerken patladım
burada,” dedi.
-
Tamam,
tamam bekle azıcık
Diyerek
peynirlerin bulunduğu buzdolabına yöneldi Hilmi. Bakkalla Nesrin hesap işlerine
daldıklarında tekrar söze girdi Lale,
-
Benden
duymuş olmayın ama Ayşe abla anneme anlatmış. Kocasının ilgisizliğinden,
parasızlığından bıkmış. Ayşe abla’nın temizlikten kazandığı para, bir de o patronlardan
gelen kullanılmış eşya ve giysilerle dönüyormuş ev. Ali abi eve hiç para getiremeyince
Ayşe abla utana sıkıla biraz erzak çalmış çalıştığı evlerden birinden. Ama çok
ağrına gitmiş yıllardır ekmek yediği evden hırsızlık yapmak. Gece herkes
uyuduktan sonra toplamış eşyalarını ve köye annesinin yanına gitmiş. Minibüsçü
de Ayşe’nin akrabasıymış. Kaçıp izinsiz evlendi diye ailesi affedince
çocuklarını da yanına alacakmış. Yaaa…
Bakkal Hilmi, Nesrin Hanım ve Lale
sözleşmiş gibi gözlerini dükkanın dışında dalgın dalgın dolaşan ve her gelip
geçene karısını görüp görmediklerini soran Ali’ye çevirdiler. Acaba kim gerçeği
söylüyor diyerek birbirlerini dikkatlice süzdüler. O sırada hızla bakkala giren
küçük bir oğlan çocuğunun “Amcaaaa yumurta var mı?” diye sormasıyla
düşüncelerinden kurtulup hayatın gerçeğine döndüler yeniden.
Yasak
aşk kanlı bitti
İstanbul’un gecekondu
mahallelerinden Küçük Armutlu’da yaşanan yasak aşk kanlı bitti. İki çocuğunun
annesi A.Ç.’nin aynı mahallede minibüs şoförlüğü yapan M.K. ile ilişkisini
öğrendikten sonra cinnet geçiren koca A.Ç.’nin iki sevgiliyi öldürdüğünden
şüphe ediliyor. İkilinin cesetlerini hiçbir yerde bulamayan polis soruşturmanın
kapsamını genişleterek şüpheli davranışlarda bulunan kocayı tutukladı. “Karıma
ne olduğunu bilmiyorum,” diyerek suçunu inkar eden kocanın sorgusu sürüyor. AA
Yorumlar