Lolita,
Hayatımın ışığı,
Kasıklarımın ateşi.
Günahım, ruhum,
Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır,
Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır.
Lo-lee-ta
Şalom Dergi Şalom Gazetesi giren her evde, ayrıca D&R ve Remzi'lerde
Hayatımın ışığı,
Kasıklarımın ateşi.
Günahım, ruhum,
Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır,
Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır.
Lo-lee-ta
Lolita veya tam adıyla
Lolita, Beyaz Irktan Dul Bir Erkeğin İtirafları,
Vladimir Nabokov’un 1955 yılında yayınladığı en bilinen romanı. Yayınlandığı
dönemde büyük olay yaratan roman, günümüzde çocuklara yönelik cinsel istismar
konusunda duyarlılığın artmasıyla tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Sinir
bozukluğu nedeniyle sayısız kez sanatoryuma yatan orta yaşlı bir edebiyat
profesörünün kötü bir boşanmayla biten evliliğinin ardından kitap yazmak üzere
küçük bir kasabaya yerleşmesi ile başlıyor roman. Dul Charlotte Haze’in 12
yaşındaki kızından etkilenen, kendi deyimi ile aşık olan Humbert’ın sırf bu
nedenle evde bir oda kiralaması, daha sonra anne ile evlenmesi, annenin
ölümünden sonra ise üvey baba/sevgili olarak kızın hayatında yer alması
anlatılıyor romanda.
Humbert
Humbert’ın (ilki ismi, ikincisi soyadı) en büyük hastalığı ergenlik çağındaki
küçük kızlara olan tutkusu. ‘Supericikleri’ olarak adlandırdığı kızlar genelde
10-14 yaşları arasında. Humbert’in bu sapkınlığı huzursuz etse de, romanın ilk
sayfalarından itibaren yakalandığını bilmek ve bir jüriye savunma yapıyor olması
okuyucuyu bir nebze rahatlatıyor.
Bu
kızların büyüyen hallerinden tiksintiye varan derecede iğrenen Humbert,
doktorların teşhisine göre bir homoseksüel. Ancak o ilk aşkı yaşadığı Annabel’in
13 yaşında aniden ölmesini ileriki yaşlardaki küçük kız tutkusunun sebebi
olarak gösteriyor. Lolita’da hayalindeki Annabel’i gören Humbert, ona tutkuyla
bağlanıyor. Lolita’yı elde etmek için her şeyi göze alan Humbert sonunda
emeline ulaşıyor. Suçu biraz da Lolita’ya yükleyip zaten bakire olmadığını ve
oteldeki sevişmeyi onun başlattığını söylemesine rağmen, Humbert romanın
sonlarına doğru Lolita’nın çocukluğunu çaldığını itiraf ediyor.
Lolita’nın
yaratıcısı Nabokov
1899
yılında Saint Petersburg’da zengin bir Rus ailenin en büyük çocuğu olarak doğan
Vladimir Nabokov, Rusça dışında İngilizce ve Fransızcayı da ana dili gibi öğrendi.
Nabokov’un babası önemli bir gazeteci, avukat ve devlet adamıydı. Bolşevik
isyanının ardından ülkeyi terk etmek zorunda kalan aile önce İngiltere’ye daha
sonra da Berlin’e yerleşti. Babasının farklı biri sanılarak öldürülmesinden çok
etkilenen Nabokov’un acısı birçok eserine de yansıdı. Kitap karakterlerinden
birçoğunu öldürmeyi tercih eden Nabokov, Lolita’da Humbert’ın çocukluk aşkından
komşuya, eski eşinden Lolita’nın sevgilisine hatta ana karakterlere kadar
herkesi bir hastalık veya kaza ile öldürmeyi tercih etti.
1925
yılında sevgilisi Rus Yahudisi Vera Slonim ile evlendi ve 1934’te tek çocukları
Dimitri doğdu. Almanya’da artan antisemitizm nedeniyle Vera işten çıkarılınca
Nabokov’lar 1937’de Almanya’dan ayrılıp Amerika’ya gitmeye karar verdiler. ABD’de
üniversitede ders veren, kitap yazan ve hobisi olan satranç problemi hazırlama
ile kelebek avcılığına önem veren Nabokov, hayatının son yıllarını İsviçre’de
lüks bir otelde geçirdi. 1977’de vefat eden yazarın mezarı Montreux şehrinde
bulunuyor.
Kelebeğin sırrı
Lolita’yı
eşi ve en büyük yardımcısı Vera ile kelebek peşinde şehirden şehre yaptıkları
bir yaz yolculuğu sırasında yazar Nabokov. Bu nedenle İletişim Yayınları’ndan
çıkan Türkçe çevirisinin kapağında yazarı kelebek avlarken gösteren bir
fotoğraf ve dev kelebek resmi bulunuyor.
Kitabı
okurken en rahatsız edici yön günümüz ahlak anlayışına aykırı olmasına ve
kesinlikle yanlış olduğunun bilinmesine rağmen okuyucunun Humbert ile empati
kurabilmesi. Bu aynı zamanda yazarın anlatımındaki büyük ustalığını gösteriyor.
Romanı
okurken kahramanın küçük kızlara olan tutkusu şehirli modern insan için
rahatsız edici boyutta olsa da, kitap porno sayılabilecek pek bir öğe
taşımıyor. Konu itibariyle birkaç erotik motif bulunsa da birçok eleştirmeni
için Lolita edebi bir başyapıt. Samuel Schuman’a göre Nabokov Gogol, Dostoevsky
ve Kafka gibi bir sürrealist, Lolita ise iğneleyici ironiye sahip bir roman.
Esin kaynağı
İlk
romanlarını Rusça yazan ancak daha çok okura ulaşabilmek için ana dili yerine
İngilizceyi tercih eden Nabokov, bu dile de çok hakim. 1955 Amerika’sında
kitabını yayınlayacak yayınevi bulamayan Nabokov, bu emeline ancak Fransa’da
kavuşuyor. Amerika’da ancak 1958’de yayınlanan roman ilk üç haftada 100 bin
satış rakamına ulaşarak Rüzgar Gibi Geçti’nin rekoruna ulaşıyor.
Amerikan
baskısı için yazdığı sonsözde Nabakov, Lolita romanından çıkarılacak bir ders
olmadığını özellikle belirtir. Yazar ayrıca roman için ilhamı bir gazete haberinden
aldığını söyler. Yapılan bir deneyde aylarca süren uğraşılar sonrasında bir
maymun bir resim çizmeyi becerir, ancak çizebildiği resim kafesinin demir
parmaklıkları olur.
Edebiyatçılara
göre ise Nabokov, Alman yazar Heinz von Eschwege’nin 1916 yılında yazdığı
Lolita adlı öyküsünden ve 1948 yılında 5 dolar çaldığı için 50 yaşındaki
tamirci Frank La Salle’ın kaçırdığı ve 21 ay boyunca farklı eyaletlerde
sakladığı 11 yaşındaki Florence Horner’ın acı hikayesinden etkileniyor. Yazarın
kitabında da bir cümleyle bahsettiği bu gerçek hikayeden esinlendiği tahmin
ediliyor.
Lolita’nın ismi
Vladimir
Nabokov, başarılı romanının kilit karakterine uygun ismi büyük bir uğraş ve
araştırma sonrası bulduğuna eminim. Geleneksel bir İspanyol ismi olan ve
‘acılar’ anlamındaki Dolores isminin kısaltılmış hali olan Lola’dan küçültme
eki ile türemiş Lolita. Dolores aynı zamanda Meryem Ana’ya verilmiş isimlerden
biri. Bu ismi seçerek bu küçük kıza duyduğu sevgiyi hem kutsal, hem yasak
olarak nitelerken, onu hem sevdiğini, hem de acıdığını anlatıyor. Orta sınıf
bir Amerikan ailesinin kızlarına bu ismi verebilmesi için de Meksika
seyahatlerinden ve o kültüre hayranlığından bahsediyor ilk sayfalarda.
Lolita fenomeni
Romanın
ardından ‘Lolita’ bir pop kültür fenomeni haline geldi. Lolita dendiği anda ekose
etekli, saçları iki yandan ayrılmış liseli kız tiplemesi geliyor aklımıza
hemen. Yaşına göre erken gelişmiş, çekici, baştan çıkarıcı, seksi genç kızlar
için kullanılıyor bu kelime her dilde. Nabokov da bu durumun kendi sorumluluğu
olduğunu kabul ediyor ve artık kimsenin kızına Lolita ismini koymadığını, daha
çok evcil hayvanlarda bu isme rastladığını söylüyor bir röportajında.
Kubrick Lyne’e
karşı
Kitaptan
çevrilen iki önemli film var. Biri 1962 yapımı Stanley Kubrick’in kendi
yorumunu kattığı siyah-beyaz Lolita’sı. Bir diğeri ise Adrian Lyne’nin kitaba
sadık kaldığı 1997’de çevirdiği Lolita. İki yönetmen de ikilinin beraber
kalmasının ana sebebi olan yetimhane/hapishane korkusu üzerinde fazla
durmazken, romandaki pasaklı, yağlı saçlı, pis tırnaklı Lolita’yı güzel ve
çekici yapmayı tercih ettiler. Jeremy Irons’ın başrolde oynadığı Lyne’in
filminde Dominique Swain cilveli ve başarılı bir Lolita portresi çizerken,
Kubrick filmindeki Quilty’yi oynayan Peter Sellers’in oyunculuğu mükemmel.
Quilty ile Lolita’yı yakınlaştıran ve birlikte plan yapmalarını sağlayan
tiyatro oyunu kitapta sahnelenmeden Lolita ve Humbert yeni bir yolculuğa çıkmışlardı.
Ancak Kubrick filminde Lolita’yı tiyatroda oynattı hatta annesi Charlotte ile
Quilty’nin şehirdeki bir dansta karşılaşıp sohbet etmelerini de sağladı. Romana
kendi yorumunu katıp bazı bilinmezleri başarıyla birleştiren Kubrick’in filmi
benim favorim.
Humbert iyi mi,
kötü mü?
Lolita
hakkında Nabokov’un aldığı en büyük eleştiri anlatımın hayli sübjektif olduğu,
olayı anlatan Humbert’ın içtenliğiyle okuyucunun sempatisini kazanmaya
çalıştığı ancak Lolita karakterine derinlemesine inmeyip bir seks objesi olarak
bıraktığı yönünde oldu. Romanın sırf Humbert’ın gözünden aktarılmasına tepki
olarak olayları Lolita’nın gözünden anlatan birçok devam kitabı yazıldı. 1995
yılında Lo’nun Günlüğü’nü yazan Pia
Pera aynı hikayeyi Lolita’nın gözünden anlatıyor. Kim Morrissey Lolita’yı Düşleyen Adamlar İçin Şiirler
kitabında ise bir günlük tutan masum ve yaralı Lolita’ya olayları şiirlerle
anlattırıyor. Amerikalı aktör Steve Martin 50
yaşında Lolita adlı öyküsünde hayatı boyunca erkekleri tavlayan bir kadının
komik portresini sunuyor. Emily Prager Robert
Fishbite ile Nabokov’un romanını ve günümüz Lolita simgesini eleştiriyor.
Ünlü İtalyan düşünür ve yazar Umberto Eco ise 1959 yılında yazdığı Granita adlı kısa hikayede Humbert’ın
İtalyan versiyonu olan kendi adı Umberto Umberto’nun yaşlı Granita’ya olan
tutkusunu mizahi bir dille anlatıyor.
Şarkılarda
Lolita
Birçok
şarkı ve şarkıcı da Lolita’dan etkilendiler. Bunların arasında en
önemlilerinden Celine Dion 1987 yılında Lolita,
Trop Jeune Pour Aimer (çok genç sevmek için) derken, Suzanne Vega Nine
Objects Of Desire albümünde Lolita
adlı bir şarkıyı seslendirdi. Marilyn Manson ve Meksikalı şarkıcı Belinda
romanın müziklerini önemli ölçüde etkilediğini söylerken her ikisi de
Kubrick’in film afişinde kullandığı kalp şeklindeki gözlüğe şarkılarında yer
verdiler. Manson Heart Shaped Glasses
şarkısı, Belinda ise Lolita şarkısı
ile romana olan hayranlıklarını dile getirdiler.
Kubrick’in
kalp şeklindeki güneş gözlükleri, bu tarihten sonra basılan kitapların da
kapağını süsledi. Ancak bu kapağın Lolita romanının gerçek ruhunu
yansıtmadığını düşünen mimar ve bloger John Bertram Lolita kapak yarışması
düzenledi. Bertram ayrıca 1955’ten bu yana 37 ülkede yayınlanmış 185 Lolita
kitap kapağını da bir araya getirdi. Bertram, tüm kapakları bir kitapta toplamayı
plnalıyor.
İlham perisi
Lolita
Birçok
esere ilham veren Lolita’nın Woody Allen’ı etkileyip 1979’daki Manhattan filminin esin kaynağı olduğu
düşünülürken, 1999 yapımı Amerikan Güzeli
filminde de Lolita’ya göndermeler var. Lolita birçok farklı esere de esin
kaynağı oluştu. Konusunu Nabokov’un eserinden alan çizgi film, müzikal, tiyatro
oyunu, tek kişilik gösteri, bale, opera bulunuyor. Lolita ayrıca özellikle
Japonya’da popüler olan bir giyim tarzı oluşturmuş durumda.
Time
Dergisi’nin ‘1923-2005 Arasında Yayınlanmış En İyi 100 İngilizce Eser’ arasında
bulunan Lolita, Modern Library’nin ‘20. yüzyılın En İyi 100 Eseri’ arasında üst
sıralarda. ‘Tüm Zamanların En İyi 100 Kitabı’ arasında da gösterilen Lolita, Le
Monde’un ‘Yüzyılın En İyi 100 Kitabı’ listesinde de bulunuyor.
Karel Valansi
Şalom Dergi Şubat 2013 sayısı Şalom Dergi Şalom Gazetesi giren her evde, ayrıca D&R ve Remzi'lerde
Yorumlar