Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İsrail’in doğalgaz kartı ve Türkiye (1)

Bir zamanlar doğalgazı Mısır’dan ithal eden ve Sina’da boru hatlarına karşı düzenlenen her sabotajda soğuk terler döken İsrail, 2009’da Tamar, 2011’de de ondan çok daha zengin Leviathan doğalgaz kaynaklarını keşfettiğinden beri, dünyanın büyük enerji oyuncuları arasında gösterilmeye başlandı. İsrail’i enerji açısından bağımsız hale getirecek, ekonomik olarak da rahatlatacak çok önemli bir gelişme bu. Haaretz’de yayınlanan bir habere göre, doğalgazın önümüzdeki yıllarda İsrail’deki elektrik üretiminin yüzde 80’inin, sanayinin yüzde 90’ının, trafiğe çıkan araçların yüzde 40’ının enerji ihtiyacını karşılayacağı bekleniyor. Sadece bu tablo bile doğalgazın İsrail ekonomisini çok ciddi bir biçimde değiştirecek güce sahip olduğunu göstermekte. Üç dileğinden biri gerçekleşmiş olan İsrail, öncelikle kendi enerji ihtiyacını karşılayacak. Verilere göre önümüzdeki en az 50 yıl için arzı kendi ihtiyacını aşacak. Kabineden aldığı onay ile rezervlerinin yüzde 40’ını ihracata ayıran İsrail, ekonomi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü: İris ile Eran temsili düğün töreni ile yeniden evlendi

Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinlikleri kapsamında bu sene Neve Şalom Sinagogu’nda temsili bir Yahudi düğünü düzenlendi. İris ve Eran’ın düğünü açıklamalar eşliğinde gerçekleşirken, gazetemizin fotoğraf editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân içinde Musevilik’ adlı sergisi de yer aldı 26 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu’nu dolduran farklı kesimlerden misafirler, on beş gün önce evlenen İris ve Eran’ın temsili düğün törenini izlemek için bir araya geldiler. Sinagogun girişinde Şalom Gazetesi Fotoğraf Editörü Alberto Modiano’nun ‘Zaman ve Mekân İçinde Musevilik’ adlı sergisi gelenleri karşıladı. İlgi ile gezilen sergide sanatçı, İstanbul Yahudi Cemaati’nin dini ritüellerini fotoğraflar aracılığıyla anlatıyor. Yahudilerin günümüz Türkiye’sinde örf ve adetlerini tanıtan fotoğraflar, Sefarad, Aşkenaz ve İtalyan Yahudilerinin dini yaşam döngüsünü konu alıyor. Gerçek bir düğün törenini öncesinde olduğu gibi genç kızlar gelenleri şeker dolu bonboniyerlerle karşıladılar ve anı

Nice 30 yıllara Mario Levi!

Yazarlıkta 30. yılını kutlayan Türk edebiyatının önemli ismi Mario Levi için, ders verdiği Yeditepe Üniversitesi’nde bir sempozyum düzenlendi. Yazar, eleştirmen, akademisyen ve çevirmenlerin Mario Levi’nin yazarlığını ve eserlerini anlattığı toplantı sonrasında, Mario Levi’den duygularını bizlerle paylaşmasını rica ettim. Yazarlar için yazmak ve okumak birbirinin içine geçmiş, hayatlarının büyük bölümünü kapsayan, bazen dünyadan soyutlanıp o romanın geçtiği zaman ve mekâna takılı kaldıkları, bazen de gerçek dostları yerine yarattıkları kurgu karakterlerle gündüz ve gecelerini geçirdikleri, her şeyi bir yana bırakıp adeta evlilik bağı gibi bir bağla sıkıca bağlandıkları bir yaşam biçimi. İstanbul aşığı, yemek tutkunu, Türk edebiyatına bu coğrafyada yaşayan azınlıkların özellikle de Yahudilerin sesini, ezberlenmiş klişelerin ötesinde tanıtmış bir yazar Mario Levi. Levi, yazarlığının 30. yılını, yeşil mürekkepli dolmakalemi ile başladığı serüvenindeki inci yıldönümünü kutluyor bu

Sosyal medyada nefret söylemi

Medyada ayrımcılık ve nefret, geçtiğimiz hafta Boğaziçi Üniversitesi’nde tartışıldı. Hrant Dink Vakfı’na bağlı nefretsoylemi.org’un düzenlediği panelde, akademisyen Gavan Titley ve nefret söylemi ile mücadele eden bir vakfın başkanı olan Ronald Eissens’in konuşmaları konuya ışık tuttu. H rant Dink Vakfı ve Friedrich Naumann Vakfı, 23 Ekim perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi’nde   “Medyada Ayrımcılık ve Nefret: Sosyal medya, farklılıkların temsili ve ayrımcılıkla mücadele”  başlıklı bir panel düzenledi. The National University of Ireland, Maynooth Medya Çalışmaları bölümünden Gavan Titley ve The International Network Against Cyber Hate ve Magenta Foundation’ın kurucularından Ronald Eissens’in konuşmacı oldukları panelin moderatörlüğünü Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden İdil Engindeniz yaptı. Gavan Titley konuşmasında, nefret söyleminin sosyal medyada nasıl hareket ettiğine ve bu söylemin politik ve sosyolojik anlamlarına değindi. Hangi söylemlerin nefret söylemi

Değişen Beyoğlu, Kaybolan İstanbul Gazete Oniki'de

Haftalık gazete Oniki, Şalom'da yayınlanan Değişen Beyoğlu, Kaybolan İstanbul adlı yazımı kendi sayfalarına taşıdılar... Gazete Oniki 31 Ekim 2014 http://www.gazeteoniki.com/degisen-beyoglu-kaybolan-istanbul.html

Değişen Beyoğlu, Kaybolan İstanbul

İstanbul’un kalbinin attığı Beyoğlu’nda ardı ardına kapanan tarihi mekânlar, beraberlerinde eski İstanbul’u, yaşanmışlıkları, anıları, toplumsal hafızayı da götürüyorlar. Şehir modernleştikçe tekdüze ve sıradanlaşırken bunca zaman değişime direnen dükkânlar halktan aldıkları destekle ayakta kalma çabalarını sürdürüyorlar. Bunlardan bir tanesi de 78 yıldır aynı tarihi binanın girişinde bulunan ve yıl sonuna kadar dükkânı boşaltması istenen Kelebek Korse Mağazası Tünel’den Galatasaray’a doğru yürürken hemen sağ kolda, kırmızı tentesinin yarı yarıya örttüğü bir dükkân dikkatinizi çeker. Biraz yaklaştığınızda, isminin asılı olduğu yukardan sarkan siyah bir levhanın gölgesinde, ürünlerin bugünlerde görmeye alışık olmadığımız bir biçimde sergilendiği, fiyatlarının beyaz not kâğıtlarına yazılarak üstlerine tutuşturulduğu bu vitrin, çok eskilerde kalmış bir zamanı dondurmuşçasına sizi şaşırtarak karşınıza çıkar. Graffitilerle süslü kepenk ise, uzun zamandır el değmemiş gibi duran vitrin

Denklemin göz ardı edilen tarafı: Esad

Bu noktaya nasıl geldik? Sorması kolay cevaplaması zor bir soru. Hatalı varsayımlar, yanlış kararlar, uzun vadede sonuçları hesaplanamayan adımlar, tahmin edilemeyen sonuçlar… İşte tüm bunların sonucu bugün (IŞ)İD karşımıza dikiliyor ve her şeye rağmen halifelik aracılığıyla kendine özgü devlet kurma planını yüzümüze baka baka uygulamaya devam ediyor. Türkiye’nin, sınırına dayanmış bu tehlikenin bilincinde olmadığını söylemek hatalı olur. Ankara’nın isteyeceği son şey, Suriye’deki iç savaştan beslenerek büyüyen, bölgeyi Orta Çağ karanlığına dönüştürme pahasına kendi ideolojisini yaymaya çalışan, vahşi bir devlet dışı aktörün komşusu olması. Ancak, Suriye’deki herhangi bir gelişmenin en önce Türkiye’yi etkileyeceğinin de farkında. Konu sadece İD tehlikesi de değil; ülkenin sınır güvenliği, hassas Kürt denklemi, mülteci sorunu söz konusu olan. Batı basınında ‘Türkiye’yi NATO’dan kovalım’a kadar uzanan makaleler çıkarken, Ankara’nın aldığı kararların ardında Batı’ya karşı güvensizliğ

IŞİD’e bir de bu gözle bakın: Korku imparatorluğu

Kalabalık ve gürültülü bir lokantanın duman altında kalmış sıkışık masalarının arasından hızla geçen siyah pardösülü ve fötr şapkalı beş adam, etrafa aldırış etmeden barın arkasındaki gizli kapıdan alt kata indiklerinde düşman ailenin toplantı yapan fertlerini, giysilerinin altında sakladıkları makinelilerle gözlerini bile kırpmadan taradılar. Masanın altına saklanan bacağından vurulmuş bir kişiyi ise özellikle sağ bırakarak "Git ve anlat burada olanları," deyip çekip gittiler. Klasik bir mafya filmi sahnesi az önce anlattığım. Geride suç mahallinde yaşananları dehşetle anlatacak bir tanık bırakmak, diğer grupların gözünü korkutmak, yaratılan bu korku ile caydırıcılık sağlamak, liderliğe oynamanın altın kuralıdır çoğu zaman.   (IŞ)İD'in elinde rehin tutulan İngiliz gazeteci James Cantlie'nin "Örgüt hakkındaki gerçekleri anlatıyorum," dediği videoyu seyrederken veya seks kölesi olarak tutulan Yezidi kadınların kendi cep telefonları ile Batı basınına verd

New York’ta bir yıl sonra

Yılın beklenen anı geldi. Birleşmiş Milletler’in New York merkezi, 69’uncu genel kurul toplantısı ve İklim Zirvesi için bir araya gelen dünya liderlerini ağırlıyor. Yeşil mermer ve yemyeşil halılarla kaplı salonda genel kurul üyelerine hitap eden liderlerin ortak konusu (IŞ)İD, ortak çağrısı ise mücadele oldu. Barış umutları pek kalmadığından olsa gerek, hiçbir lider gerçek anlamda barışçıl yollardan, diplomasiden söz etmedi. Oysa tam bir yıl önce, yine bu salondaki konuşmalarda iyimser bir hava ve umut hâkimdi. Diplomasi altın çağını yaşıyordu. Suriye ile olan kimyasal silah krizi askeri bir müdahale olmaksızın halledilmiş, ABD ile İran’ın Suriye konusundaki bu yakınlaşmasının nükleer görüşmelere de yansıyacağı görüşü ağırlık kazanmıştı. ABD, Ortadoğu’dan uzaklaşmak bir yana, İsrail ile Filistin arasındaki tarihi sorunu ikili ve doğrudan görüşmelerle çözebilmek için gönüllü hatta taraflardan daha istekli ve motiveydi. Irak ise Amerikan askerlerinin geri çekildiği, eskide kalmış bir