Uzun
zamandır beklenen ve ilgiyle takip edilen İsrail seçimleri tamamlandı. Çıkan
sonuç Netanyahu’nun zaferi. Bu İsrail halkının statükodan memnun olduğunu mu
gösteriyor? Pek değil. Ancak kimi başbakan olarak isterimden çok kimin başbakan
olmasını istemem mantığıyla oy verince yeterince sol veya yeterince sağ olarak
görülmeyen, kazanma şansı düşük olan partiler oy alamadı. Ve bu erken seçim Netanyahu’nun
iktidarının bir referandumuna dönüştü.
Anketlerde
önde görülen Herzog ve Livni’nin Siyonist Birliği halkın 2011’deki çadır
hareketinden beri dile getirdiği hayat pahalılığı, sosyal adaleti öne çıkaran
bir kampanya sürdürdüler. Herzog’un yeterince karizması olmaması, Netanyahu
kadar iyi bir konuşmacı olmaması ve bir bakıma bu yarışta onun karşısında
amatör kalması puanlarını etkiledi. Tabi en önemlisi güvenlik konusunda
yeterince net bir duruş sergileyememesi ona sandalye kaybettirdi Likud karşısında.
İsrail halkı için güvenlik vazgeçilmez ve en öncelikli konu.
İsrail
küçük bir ülke ve her tarafı onu yok etmeye ant içmiş komşularla dolu. Dolayısıyla
hep güçlü olmalı. Halktaki algı bu şekilde. Ürdün ve Mısır ile yapılan barış
anlaşmasını bir kenara bırakırsak Hamas’ın kuruluş beyannamesinde İsrail’i yok
etmek yazılı. Lübnan’ın Hizbullah’ı da var. İran’ın eski cumhurbaşkanı
Ahmedinejad’ın da “İsrail haritadan silinmeli” sözlerini hatırlayınca İsrail
halkı için güvenlik vazgeçilmez ve en öncelikli konu. Bir de buna ortak
hafızaya kazınmış Holokost’u da eklemek gerek.
Yaz
aylarındaki Gazze savaşı unutulmuşken koalisyonu kontrol edemeyen Netanyahu’nun
erken seçime gitme kararı solcular için büyük şanstı. Ancak bunu iyi
kullanamadılar, güvenlikle ilgili net bir duruş sergileyemediler.
Daha
önceki seçimlerde de olduğu gibi bu durumu avantaja çeviren yine Netanyahu
oldu. İsrail’in en büyük güvencesi olan ABD’nin Başkanı Barack Obama ile Netanyahu’nun
ilişkileri belli. Zaten limoni olan bu ilişkileri çöpe atmak pahasına İran
tehlikesine dikkat çekmek için ABD Kongresine gitti. Müthiş konuşmasıyla ayakta
alkışlandı. Obama’yı tatlı sözlerle överek başladı sonra yerin dibine batırdı.
Anketlere
göre bu konuşma Likud’a sandalye kazandırmadı ama seçim sonuçlarına bakılınca
‘dünyanın en güçlü ülkesinin başkanına meydan okumanın’ sonuçlarda bir etkisi
olduğu muhakkak. Rabin meydanında toplanan on binlerce kişi ‘İsrail değişim
istiyor’ diye haykırdı ancak güvenlik kaygısı her şeyin üstüne geçti. Netanyahu
da bunu çok iyi kullandı. İsrail toprakları bir daha bölünmeyecek dedi, benim
başbakanlığımda Filistin devleti kurulmayacak dedi, oy verme devam ederken
Araplar oy veriyor, sağ iktidar elden gidiyor diyerek ayrımcı bir dille nüfusun
%20’sini oluşturan İsrail’in Arap vatandaşlarına karşı sağcıları oy kullanmaya çağırdı.
Netanyahu
kazandı ancak 120 sandalyelik mecliste 61 sandalyeyi elde etmek için koalisyon
yapması şart. Aşırı sağcıların oyları ile seçildi o yönde bir koalisyon kurması
beklenebilir. Burada artık koalisyon matematiği işliyor.
Seçimlerin
bir diğer önemli başarısı ise Arap partilerin ittifakı. Seçim barajının yukarı
çıkarılmasıyla birleşen partiler seçimlerin üçüncü partisi konumunda.
Solcu
bir partinin iktidara gelmesi bölgedeki havayı yumuşatabilir, hemen bir barış
anlaşması gelmese de yerleşim inşaatları durdurularak görüşmelere uygun bir
zemin oluşturulabilirdi. Ancak unutmamak gerekir ki daha önceki barış görüşmelerinde
Arafat’ın reddetmesi, Abbas’ın çekilmesi İsrail halkının ‘barış için toprak’
ilkesine ve barış görüşmelerine olan inancını sarstı.
Anketlere
göre halk hala iki devletli çözümü destekliyor ancak Hamas’ın hedef gözetmeden
attığı roketler ve Filistin Yönetimi ile terörist kabul edilen Hamas arasındaki
birlik hükümeti çalışmaları, Filistin Devleti kurulduğunda Batı Şeria’nın da
bir Gazze’ye dönüşeceği ve İsrail şehirlerinin güvenliğinin ciddi bir biçimde
tehlikeye düşeceğini düşünüyor.
Netanyahu’nun
dediği gibi iki devletli çözümden uzaklaşılması, İsrail’in uluslararası toplum
nezdinde daha da yalnızlaşması demek. Filistinlilerle görüşme masasına oturması
için baskı çoğalır, İsrail ürünlerine boykot kampanyaları artar, Abbas’ın
başlattığı tek taraflı diplomatik adımlarsa daha çok destek ve kabul görür.
Seçim
sonrası Netanyahu’yu ABD Dışişleri Bakanı Kerry arayıp tebrik etti. Obama ise ancak
Netanyahu bu sözlerini geri aldıktan ve iki devletli çözüme inancını
belirtmesinden sonra arayıp kutladı. Bu çok önemli bir nokta çünkü ABD’nin Orta
Doğu politikası iki devletli çözüm üzerine kurulu.
Koalisyonun
kurulması birkaç hafta alabilir. Meydanlarda toplanan halk değişim istese de
Netanyahu ile devam kararı statükonun değişmeyeceğinin önemli bir göstergesi. Yani
yerleşim inşası devam edebilir, İran’ın nükleer programı en öncelikli konu olur.
Filistinlilerle yeni barış görüşmeleri ufukta görünmezken Obama ile Netanyahu da
ilk günden beri devam eden sıkıntılı görüşmelerine devam eder. Türkiye-İsrail
ilişkilerinde bir gelişme ise ancak Türkiye’deki seçimlerden sonra yeniden ele
alınabilir.
Karel Valansi T24 20 Mart 2015
Yorumlar