Ana içeriğe atla

Siber Mermiler

En iyi savaşçı, savaşmadan kazanandır. 
Çinli komutan ve filozof Sun Tzu tarafından iki bin yıl önce yazılan ve günümüzde halen geçerliliğini koruyan Savaş Sanatı’nda anlatıldığı gibi amaç savaş ortaya çıkmadan onu durdurmak ve çatışmayı ortadan kaldırmaktır.
Günümüz Ortadoğu’suna baktığımızda ise, tavsiye edildiği gibi çatışmanın doğasını bilmek ne onu çözmeye ne de ondan kaçınmaya olanak veriyor. İç içe geçmiş çıkarlar ve işbirlikleri, düşmanlık ve rekabet tüm dünya güçlerinin gözlerinin önünde durumu içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Artık Suriye ile ilgili haritalarda kimin nereyi kontrol ettiği ya da çevre ülkelere dağılmış mültecilerle ilgili verilere rastlıyoruz. Bir zamanların güçlü devleti bir daha bir bütün olamayacak durumda. Buradan doğan güç boşluğu hem içerdeki, hem çevresindeki dengeleri alt üst ediyor. (IŞ)İD terörizmin tanımını tamamen değiştirirken, hiç alışık olunmayan bu devlet dışı aktöre karşı verilen mücadelede bolca hata yaparak tecrübe kazanılıyor. Geçtiğimiz hafta ABD Savunma Bakanı Ashton Carter açıkladı; (IŞ)İD’le savaşta bel bağlanan eğit-donat’a Suriye ve Irak’tan yeterli katılım bulunamıyor bile. Doğru zihniyet, ideoloji ve savaşma kapasitesine sahip aday sayısı beklentinin çok altında. Öte yandan Suriye, Irak, Yemen’de oluşan vekâlet savaşları yeni işbirliklerini su yüzüne çıkarıyor. Kimin kiminle yatağa girdiğini bir magazin programı seyredermişçesine şaşkınlıkla takip ediyoruz.
Bu savaşın bilinen yüzü. Bir de arka planda devam eden bir savaş daha var. Çok daha tehlikeli, çok daha savunmasız kalınan. Takip edenler sorguluyor; ya yeni bir Pearl Harbor yaşandıysa ama bu sefer kimsenin haberi olmadıysa?

Siber savaştan bahsediyorum. Ya da siber terörizm diyelim biz buna. Böylece tehlikenin boyutu daha anlaşılır olur. Devlet, şirket, hacker veya herhangi bir yalnız kurt tarafından her an bir saldırı gerçekleşebilir. Cep telefonundan kullandığımız mail programına, müptelası olduğumuz her şey bize karşı bir silaha dönüşebilir. Savaş meydanı yok, maliyeti düşük, takip etmek veya suçluyu tanımlamak ise hiç kolay değil. Görünmeyen ve sinsi saldırılar bunlar. Amaç bilgi toplamak, sabotaj veya yanlış bilgi aktarmak. Nihai hedefse zarar vermek, kargaşa yaratmak. Tıpkı bir terör saldırısı sonrasında inandığın güvenlik kalkanının kâğıttan bir kule gibi devrildiğini görmek gibi. Teknoloji ışık hızıyla ilerlerken, ihtiyaç duyulan aşı veya panzehri zamanında üretmekse oldukça güç. Uluslararası hukuk ve normlarsa yeterli değil.
İlk siber silah olarak bilinen ABD-İsrail yapımı Stuxnet, İran’ın nükleer çalışmalarına ciddi anlamda zarar vermişti. İran’ın cevabı ise gecikmemiş, Amerikan finans kurumları ile Suudi Arabistan petrol şirketleri siber saldırıya uğramıştı. Yeni açıklanan Clearsky raporuna göre İran, 16 ülkedeki güvenlik firmaları ile Ortadoğu ve İran çalışan akademisyenlerin bilgisayarlarına erişti. Hem de “Gazeteciyim sizinle röportaj yapmak istiyorum” diye mail atarak! İran bu konuya çok ciddi bir bütçe ayırıyor. İran’ın başlıca hedefi İsrail de, siber teknolojide dünya devleri ABD, Rusya ve Çin’e yetişmekte.
ABD’de personel idare bürosundan eski ve yeni 14 milyon istihbarat ve askeri görevlinin ev adresinden göz rengine kadar tüm bilgilerinin çalınması, nükleer görüşmelere katılan İran delegasyonunun kaldığı üç otelin bilgisayar sistemine sızılması, Angela Merkel’in meclis bilgisayarından telekonferans isteği yollanması, Hillary Clinton’un pasaport bilgilerinin açıklanması, Türkiye’de gov uzantılı devlet kurumlarına ait maillerinin spam kutusuna yönlendirilmesi son bir ayın öne çıkan siber saldırıları.
Ortadoğu’daki savaşsa elektronik ordularla farklı bir boyutta devam ediyor. Fransız kanalı TV5Monde, nisan ayında siber saldırıya uğradı. Saatlerce (IŞ)İD propagandası yaptı, Fransız asker ve polislerin bilgilerini tüm dünyaya yayınladı. Fransa’nın Ortadoğu politikası, Rusya’nın bu saldırısını tetikledi.
Suudi Arabistan’ın Yemen’deki aktif rolü ise karşılığını siber dünyada buldu. Yemen Siber Ordusu, dışişleri bakanlığına ulaştı, vize başvurusunda bulunanların listesini ve ülkeyi ziyaret eden Amerikalıların adlarını açıkladı. 
Suriye’de ise siber uzay önemli bir savaş alanı. Esad, muhaliflerin e-maillerine ulaşarak onları tutukladığı gibi, askerlerin nerelere konuşlanacağı bilgilerine ulaştı. Suriye Elektronik Ordusu ise savunma bakanlığına sızdı, Amerikan devlet kurumlarına ve BBC, Reuters, CNN, El Cezire gibi medya kuruluşlarına saldırdı.
Sun Tzu iyi bir liderin, düşmanın zayıf yönlerini tanımak için, onu zaman zaman denemesi gerektiğini söyler. Birçok siber saldırı, istihbarat ve sabotaj kadar o ülkenin altyapısını da test eder. Siber güvenlik ise devletlerin günümüzdeki zayıf halkası. Süper güç ABD’yi konvansiyonel savaşta yenemeyecek olan aktörler siber teknoloji ile ciddi hasara uğratabilir. En önemlisi de itibarının zedelenmesi. 
30 Haziran yaklaşıyor. Nükleer bir İran olasılığından İsrail’in veya anlaşmaya sadık kalmaması durumunda ABD’nin Tahran’a karşı askeri bir operasyon düzenlemesi pek kolay değil. Ancak savaş hukukunun ve BM’nin olmadığı bir ortamda, İran’a karşı yeni bir siber saldırı düzenleyerek ekonomisini çökertmeleri veya nükleer tesislerini etkisiz hale getirmeleri uzak bir olasılık değil. Ne de olsa tüfek ve roketlerin yerini siber mermiler alırken, siber uzay modern toplumların en değerli hazinesi haline geldi.

Karel Valansi OBJEKTİF 24 Haziran 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri