Ana içeriğe atla

Türk halkına göre İsrail bir numaralı tehdit

Kadir Has Üniversitesinin hazırladığı ‘Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması’ 27 Mayıs´ta yayınlandı. Araştırmanın en çarpıcı verisi halkın lider Türkiye algısı ile Türkiye´den beklentilerin birbiriyle çelişiyor olması. İsrail ise bu sene tehdit sıralamasında ABD´yi geçerek ilk sıraya yükseldi.



Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezinin hazırladığı ‘Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması’ sonuçları yayınladı. 17-28 Nisan 2015 tarihleri arasında, 26 ilde 18 yaş ve üzeri 1000 kişi ile görüşülerek yapılan araştırma, Türk dış politikasına yönelik halkın bakış açısını ortaya koyuyor.
Türk halkı müdahaleden yana değil
Katılımcılar Türkiye’yi İslam (yüzde 45,5) ve Ortadoğu (yüzde 20,3) ülkesi olarak tanımlıyor. Avrupa ülkesi diyenler ise yüzde 26,4. Türkiye’nin Müslüman ülkelere örnek ve rol model (yüzde 68,1) olabileceğini düşünenlerin oranı bir hayli fazla. Ortadoğu konusunda ise, Türkiye bölgesel bir güç (yüzde 38,8) ve lider devlet (yüzde 21,5) olarak tanımlanıyor. Arap Baharı sonrası bölgeyi en çok etkileyen ülke olarak da Türkiye (yüzde 15,6), ABD’den (yüzde 18,4) sonra ikinci sırada gösteriliyor.
Ancak ülkenin en önemli gündem maddesi olarak tanımlanan Suriye konusunda halk Türkiye’nin tarafsız kalmasını ve herhangi bir müdahalede bulunmaması (yüzde 31,6) istiyor. Uluslararası toplumla beraber hareket etmesini isteyenler (yüzde 14,9) de bir hayli fazla. Benzer bir durum IŞİD konusunda da dikkate çarpıyor. Katılımcılar IŞİD’i bir terör örgütü (yüzde 85,1) olarak tanımlıyor. IŞİD Türkiye’ye karşı bir tehdit (yüzde 65,4) olarak algılansa dahi, bu örgüt ile ilgili gelişmelerin uzaktan takip edilmesi (yüzde 46,6) isteniyor. Türkiye’nin Arap-İsrail sorununa hiçbir şekilde müdahil olmamasını isteyenlerin (yüzde 39,1) oranı da hayli yüksek. Bu cevaplar Türkiye’ye biçilen liderlik ve bölgesel güç tanımları ile ciddi bir çelişki içinde.

Suriye konusunda mülteciler ön plana çıkıyor. Mülteci kabulüne son verilmeli, daha önce gelmiş olanlar da ülkelerine geri gönderilmeli (yüzde 36,3) diyenler bu konuda çoğunluğu oluşturuyor. Gelecek mültecileri sınırlandıracak bir üst limit olmalı (yüzde 19,5) diyenler ve daha önce gelenler kalsın ancak yeni mülteci alınmasın (yüzde 15) diyenler bir araya geldiğinde Suriyeli mültecilere karşı oldukça olumsuz bir algı olduğu ortaya çıkıyor.
Dış politikada yalnızlık
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı algısı bu araştırmada da ortaya çıkıyor. Türkiye’nin yakın dostu yoktur cevabı yüzde 38,9 ile en ön sırada yer alıyor. Geçen seneki gibi Azerbaycan (yüzde 37,5) en dost ülke olurken, onu çok gerilerden KKTC (yüzde 8,9), Bosna-Hersek (yüzde 6), ABD (yüzde 5,9), Pakistan (yüzde 2,9) takip ediyor. Ortadoğu ülkelerinden Suudi Arabistan (yüzde 2,8) ve İran (yüzde 2,3) ise listenin en sonuna girebiliyorlar ancak.
Türkiye’ye en büyük tehdit olarak İsrail (yüzde 42,6) gösteriliyor. ABD (yüzde 35,3) ise bu sene ikinciliğe düşüyor. Türkiye ile bir sınırı bulunmayan bu ülkelerden sonra, Türkiye’nin yanı başında dört yıldır iç savaş yaşayan Suriye (yüzde 22,1) tehdit olarak üçüncü sıraya yerleşiyor. Bu ülkeleri Türkiye’nin diğer komşuları Ermenistan (yüzde 20,3), İran (yüzde 14,8) ve Irak (yüzde 10,9) takip ediyor. Bu tabloya göre Türkiye’nin ana tehdit kaynağı Ortadoğu’dan ve komşularından geliyor.
Türkiye’nin dostunun olmadığının düşünüldüğü araştırmada Türkiye’nin dış politikasını tek başına yürütmesi gerektiği (yüzde 22) cevabı şaşırtıcı olmuyor. Eğer dış politikada bir işbirliği gerekirse bunun Müslüman ülkeler (yüzde 19,5), Azerbaycan (yüzde 18,7), Türki Cumhuriyetler (yüzde 16,2), ABD (yüzde 12,6) veya Rusya (yüzde 9,4) ile yapılması tercih ediliyor. Din ve kimlik bu seçimlerde önemli bir tercih unsuru olarak dikkati çekiyor.
Din ve kimlik önemini arttırdı
Din ve kimlik uluslararası birlik üyelikleri konusunda da ön plana çıkıyor. AB üyeliğinin alternatifi olarak ilk sırada Türk Birliği (yüzde 27,7) daha sonra İslam Konferansı Örgütü’nde rolünü arttırmak (yüzde 14,2) geliyor. NATO-ABD işbirliğini geliştirmek isteyenler yüzde 13,1 oranında kalırken, Rusya ile stratejik işbirliği (yüzde 11,2) ve Şangay İşbirliği Örgütü (yüzde 4,9) dikkat çekiyor. AB konusunda ise genel bir kararsızlık var. Türkiye AB’ye üye olsun (yüzde 42,4) diyenler ile olmasın (yüzde 36,9) diyenler arasındaki fark çok büyük değil ancak geçen seneye göre kararsızların oranı (yüzde 14,1’den yüzde 20,7’ye) yükseliş gösterdi. Katılımcıların yüzde 68’i AB’yi Türkiye’ye karşı samimi bulmuyor, üyeliğinin engellendiğini (yüzde 72,5) düşünüyor, bunun sebebi olarak da Türkiye’nin din ve kimlik farklılığını (yüzde 46,2) gösteriyor.
Türkiye’nin NATO ilişkilerini sürdürmesi konusunda geçen seneye göre küçük bir düşüş yaşanmış olsa da, yüzde 67,1 ile NATO üyeliği destek görüyor. Önceki yıllarda yapılan araştırmalara da bakıldığında NATO üyeliğine verilen desteğin 2010 yılından itibaren artan oranda desteklendiği görülüyor.
ABD olumsuz algılanıyor
ABD stratejik (yüzde 25,5), askeri müttefik (yüzde 14,4) ve dost ülke (yüzde 5,8) olarak görülürken aynı zamanda en önemli tehditlerden biri (yüzde 35,3) olarak tanımlanıyor. Türkiye-ABD arasında işbirliğinin varlığı kabul edilirken (yüzde 69,8), bir sorun olduğu (yüzde 40,7) da dile getiriliyor. ABD algısı genelde olumsuz. ABD, sömürgeci (yüzde 27,1), güvenilmez (yüzde 18,1), düşman (yüzde 6,5) ve çıkarcı (yüzde 0,2) olarak tanımlanıyor. Türkiye-ABD işbirliğinin daha çok ekonomik (yüzde 41,8) ve askeri alanda (yüzde 38,8) sürdüğü belirtiliyor. İki ülke arasındaki başlıca sorunlar ise terörle mücadele (yüzde 25,3), İsrail-Filistin sorunu (yüzde 17), Ermeni iddiaları (yüzde 15,7), insan hakları (yüzde 12), Suriye (yüzde 11,8), İncirlik Üssünün kullanımı (yüzde 10,8) olarak sıralandı. İlişkilerde Suriye konusu geçen seneye nazaran önemini arttırdı.
İsrail en büyük tehdit
Ana tehdit unsuru olarak tanımlanan İsrail’i dost olan görenler sadece yüzde 0,4. Bu konudaki ilginç bir veri ise Arap-İsrail konusunda geliyor. Arap-İsrail sorununa Türkiye’nin hiçbir şekilde karışmaması (yüzde 39,1) veya tarafsız arabulucu rolü üstlenmesi (yüzde 33,6) tercih ediliyor. Bu da gündemin önemli maddelerinden birini oluşturan İsrail ve Filistin sorununa rağmen halkın bu soruna müdahil olmak istemediğini gösteriyor.
Cumhurbaşkanının dış politikada artan etkisi
Araştırmanın bir diğer çarpıcı sonucu ise dış politika kararlarında cumhurbaşkanının artan etkisi. ‘Dış politika kararlarını dışişleri bakanlığı (yüzde 57,1) alır’ deniyor ancak hükümet ve cumhurbaşkanı bu konuda yüzde 28,4 ile ikinci sırada duruyorlar. Başbakan ise geçen sene yüzde 30,7’den yüzde 20,5 geriliyor.
Sosyal ağların artan gücü
Katılımcılar bilgiye televizyon, internet, gazete ve sosyal ağlardan ulaşıyorlar. Ancak bilgiye ulaşımdaki bu tercihlere rağmen medya kuruluşlarına duyulan güven sosyal çevre, akademik yayın ve internet haber portallarına duyulan güvenin gerisinde kalıyor.
‘Değerli’ yalnızlık
Araştırma sonucunda Türkiye’nin kendini yalnız, çevresi düşmanlarla çevrili hissettiğini ve hiç dostu olmadığı algısının halen gücünü koruduğunu görüyoruz. İşbirliği gerektiğinde ise din ve kimlik tercihlerde ön plana çıkıyor. Katılımcılar statüsü yüksek, güçlü ve lider bir Türkiye görme arzu etmelerine rağmen aynı Türkiye’nin bölge sorunlarından uzak kalmasını istemekte. Türk halkının askeri müdahaleye karşı, barış yanlısı tutumu Ortadoğu’da bir maceraya girilmesini engelliyor ancak yalnızlık hissi en belirleyici özelliği oluyor.
Araştırma sonuçlarına İlişkin grafikler için lütfen tıklayınız.

Karel Valansi Şalom Gazetesi 3 Haziran 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları ...

Ofra Bengio: “Her terör saldırısının ardında İsrail-Filistin çatışması yok”

İ stanbul’u ziyaret eden Profesör Ofra Bengio ile dünyayı sarsan Paris terör saldırılarını, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri, 1 Kasım seçimlerini, barış sürecinin geleceğini ve Türkiye-İsrail ilişkilerini konuştuk. Düşüncelerini Şalom okurları için paylaşan Bengio, Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu Tarihi bölümünde profesör ve Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev alıyor. Rusya’nın askeri olarak Suriye denklemine dahil olması, tüm ilgili ülkelerin hesaplarını alt üst eden bir gelişme oldu. Rusya neden şimdi harekete geçti? Rusya Suriye’deki güç boşluğunun giderilmesi gerektiğini düşündü. ABD, IŞİD ile savaşma konusunda kendine düşeni yerine getirmiyordu. Obama bazı kırmızı çizgiler belirledi ancak bunları uygulamadı. İkinci olarak, Esad rejiminin sallantıda olduğunu gördü. Öte yandan kimsenin durdurmadığı IŞİD ilerleyip toprak kazanıyordu. Bu durum, Rusya’ya Baas rejimini korumak için gerekli mazereti verdi. Üçüncü olarak, Rusy...