Ana içeriğe atla

İstanbul’da Holokost’u anmak

Karel Valansi ve Zülfü Livaneli

Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (International Holocaust Remembrance Alliance, IHRA) dönem başkanlığını üstlenen Macaristan, İstanbul Kadir Has Üniversitesi ve Neve Şalom Sinagogunda iki günlük bir etkinlik düzenledi. Yarı akademik bir panel ile Holokost ve Holokost eğitimi tartışılırken, Budapest Klezmer Band gibi önemli Macar müzik toplulukları müzik dinletisi sundular.


Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (International Holocaust Remembrance Alliance, IHRA) dönem başkanlığını üstlenen Macaristan, Holokost ve Holokost eğitimi üzerine, 7-8 Ekim tarihlerinde İstanbul’da iki günlük bir etkinlik organize etti. Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsünde gerçekleşen ilk günkü etkinliğe Hahambaşısı Rav İsak Haleva, Macaristan Büyükelçisi Gabor Kiss, İsrail Ankara Maslahatgüzarı Amira Oron, Macaristan İstanbul Başkonsolosu Balazs Hendrich, İsrail İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen, İsrail İstanbul Başkonsolos Yardımcısı Shira Ben Tzion’un yanı sıra Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh ve Yahudi cemaatinin ileri gelenleri katıldı.
Macaristan İstanbul Başkonsolosu Balazs Hendrich konuşmasında bu etkinliğin gerçekleşmesinde katkıları olanlara teşekkür etti ve bir gün önce hayatını kaybeden, Komünist dönem sonrası Macaristan’ın ilk cumhurbaşkanı olan Arpad Goncz onuruna bir dakikalık saygı duruşuna davet etti.
Dışişleri Bakanlığı IHRA delegasyonundan Gül Büyükerşen Oral konuşmasında Türkiye’nin Holokost’un bir daha tekrarlanmamasına verdiği önemi dile getirdi. “Türkiye ırkçılık, ayrımcılık, antisemitizm, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi ile savaşmaya kararlıdır” diyen Oral, 2015 yılında Türkiye’nin Holokost ile ilgili yaptığı anma ve etkinliklere değindi. 27 Ocak’taki Uluslararası Holokost Anma Günü’ne TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile Kültür Bakanı Ömer Çelik’in katıldığını hatırlatan Oral, şubat ayında da ilk defa Struma gemi faciasının devlet nezdinde anıldığını ekledi. Bu tür anmalara önümüzdeki yıllarda da devam edeceklerini belirten Oral, restore edilerek mart ayında kapılarını açan Edirne Sinagogunun açılışına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın katıldığını dile getirdi. Türkiye’nin Rodos Büyükelçisi Selahattin Ülkümen’in Nazi işgali sırasında birçok Yahudi’nin hayatını kurtardığını ancak kendi eşini Almanların elçiliği bombalaması nedeniyle kaybettiğini anlatan Oral, ‘Türk Pasaportu’ filminin izlenmesini tavsiye etti. Türk Yahudilerinin ülkenin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Oral, ülkenin kurtuluşunda, Çanakkale ve Sarıkamış’ta savaştıklarının ve bilim ile ülkenin gelişmesinde payları olduğunun altını çizdi. Oral konuşmasını, “Türkiye, savunmasız ve ezilen kişiler için güvenli bir liman olmaya devam edecektir” diyerek sonlandırdı.
Kadir Has Üniversitesinden Doç. Dr. Ahmet K. Han konuşmasında empati kurmanın önemi üzerinde durdu. Han, Nurenberg mahkemelerinde görev alan Amerikalı psikolog Gustave Gilbert’in bulgularını paylaştı. Nazi liderlerinin sergilediği insanlık dışı vahşetin sebebi Gilbert’e göre empati eksikliği. Kurbanları insan olarak görmüyorlardı, insanlık dışı bir alt varlık olarak algılıyorlardı. Bu araştırma normal dediğimiz kişilerin nasıl canavara dönüşebileceklerini göstermesi açısından oldukça önemli. Han, “İnsanoğlunun en önemli vazifesi böyle bir trajedinin yeniden tekrarlanmasını engellemek ve her zaman empati kurmaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Macaristan Büyükelçisi Gabor Kiss, II. Dünya Savaşı sırasında Macaristan’ın kendi vatandaşlarını koruyamadığını itiraf etti. “Tarihten öğrendiğimiz bir şey varsa o da antisemitizmin vakit kaybetmeden teşhis edilmesinin şart olduğudur” diyen Kiss, Macaristan Yahudi Cemaati hâlâ var olduğu için şükranlarını sundu. Kiss, antisemitizmi hoş görmemenin vicdani görevleri ve sorumlulukları olduğunun altını çizdi.
İsrailli Tarihçi Prof. Gideon Greif, 71 yıl önce, tam etkinlik günü olan 7 Ekim’de başlayan Birkenau ayaklanmasını anlattı. Gaz odalarında ve krematoryumlarda çalışan ve günde 10 bin ila 20 bin ölü gören, yakan, temizleyen bu kişilerin, orada bulunan mahkûmlar arasında en şansız grup olduğunu belirten Greif, buna rağmen bu kişilerin ayaklanmasının bize bir şey anlattığını hatırlattı; en son umut ölür. Bunun da bize Nazi kadar güçlü diktatörlüklerin bile sonsuza kadar süremeyeceğini gösterdiğini belirtti.
Türk Musevi Cemaati Başkanı İshak İbrahimzadeh, nasıl ve neden ölüm sonrası bir hayat yaratmayı, niye yeniden doğuşu seçtiğimiz konusunda Yahudi bir bakış açısıyla kişisel düşüncelerini paylaştı. “Holokost’tan 70 yıl sonra halen bugün, İshak’ın insanlığın gaz odalarında kurban edildiğini bilerek, yarattığı darbeyi hafızalarımızda,  acısını ise kalbimizde hissediyoruz” diyen İbrahimzadeh, “Her ne kadar hepimiz Auschwitz’te ölmüş olsak da, inancımız hayatta kaldı. Ancak böylelikle, yeniden cehennemin karanlığında çocuklarımız için umut dolu mesajlar yaratabilecek kıvılcımları bulduk. Tarihimiz, yaşadığımız trajediler yüzünden çok sayıda yara aldı, ancak bu süreçte bizler, hiçbir zaman karanlıkların içinde dahi yaşama sevincimizi ve yaşama olan bağlılığımızı kaybetmedik, sürgünlerde bile Tanrı’mızın şarkılarını söyledik. İnancımız, kadere razı olmayı kabul eden bir inanç değildir. Risk almayan bir hayat tarzını da seçmedik.” Günümüzde mültecilerin yaşadığı acılara dikkat çeken Cemaat Başkanı şu soruyu sordu: “Holokost’un insani mesajını içtenlikle kavradığımızı, bugün ‘Bir daha asla’ diyebilen bir dünyada yaşıyor muyuz?” İbrahimzadeh sözlerini “Holokost’un öğretilerini kavramaya çalışırken, günümüzde çekilen acılara duyarsız kalmadığımızdan ve acılar sırf kendi huzurumuz açısından bir tehdit oluşturmaya başlayıp, kapımıza dayanıncaya kadar beklemediğimizden emin olalım” diyerek tamamladı.
Etkinlik yarı akademik bir panel ile sürdü. Moderatörlüğünü Zülfü Livaneli’nin yaptığı interaktif panelde Kadir Has Üniversitesinden Salih Bıçakcı, Bilgi Üniversitesinden Mehmet Ali Tuğtan, Yıldız Teknik Üniversitesinden Esra Danacıoğlu, ENKA Okulları Adapazarı’ndan James McMillan konuşmacı olarak katıldılar.
Doç. Dr. Salih Bıçakcı, devam edebilmek için bazen unutmanın faydalı olduğunu dile getirdi. Holokost’un insan kokan bir hikâye olduğunu söyleyen Bıçakcı, sorunun ötekileştirme olarak alınması gerektiğini belirtti. Ayrımcılığın insanları diğerinin gözünde Kafka’nın Gregor Samsa’sı gibi insanlıktan çıkardığını belirten Bıçakcı, ‘ötekini’ tanımak gerektiğini vurguladı.
Yardımcı Doç. Dr. Mehmet Ali Tuğtan, Soykırım Müzesi Yad Vaşem tecrübesini paylaştı ve insan hayatını merkeze koymanın gerekliliğini hatırlattı. Prof. Dr. Esra Danacıoğlu, II. Dünya Savaşı sırasında Filistin’e varamayan Mefkure, Struma ve Salvador gemilerini hikayelerini paylaştı. James McMillan, Holokost eğitimine erken yaşta başlanması gerektiğini vurguladı ve Türkiye’nin ancak üniversite çağında Holokost eğitimi verdiğini hatırlattı. Zülfü Livaneli, sanatın Holokost eğitimi için önemli olduğunu söyledi. Birçok kişinin kitabı Serenad’ı okurken ağladığını ve yaşanan acılarla kendini özdeşleştirebildiğini anlatan Livaneli, bunun her gün televizyonlar aracılığıyla şiddete maruz kalan ve alışan kişilere ulaşmanın yolu olduğunu belirtti. Holokost’un unutulmamasının gerektiğini belirttikten sonra İsrail Devlet eski Başkanı Şimon Peres’in kendisine anlattığı bir hikâyeyi paylaştı: “Rabbi sormuş güneşin doğduğunu nasıl anlarsın diye. Birçok cevap gelmiş. Ancak Rabbi demiş ki ancak siyah bir adam ile beyaz bir adam birbirlerine günaydın dediği zaman sabah olduğunu anlarsın.” Soru ve Cevap bölümünde, Auschwitz Kampını ziyaret eden ENKA Adapazarı öğrencileri izlenim ve duygularını paylaştı.
Panel sırasında, Macaristan’da çocuk şarkılarıyla ünlü Kaláka Topluluğu, kurucuları Gryllus Kardeşler’in ‘Bir Zamanlar Küçük Bir Yahudi Varmış’ adlı müzik parçalarını seslendirdiler. İsrailli karikatürist Michel Kichka’nın ‘İkinci Kuşak – Babama Söyleyemediklerim’ kitabı tüm davetlilere dağıtıldı. Holokost kurtulanı bir babanın oğlu olan Kichka, Holokost gölgesinde yaşadığı çocukluğunu çizgi roman olarak anlatıyor. Etkinliğin ilk günü La Casa Catering’in hazırladığı yemek ile sona erdi.
Etkinliğin ikinci gününde dünyaca ünlü Budapest Klezmer Band, Neve Şalom Sinagogunda bir konser verdi. Grup dinleyenleri Orta ve Doğu Avrupa’nın artık var olmayan neşeli zamanlarına geri götürdü. O zamanlarda, geleneksel Yahudi müziği toplumun kültürel yapısının bir parçasıydı. 
İki günlük etkinlik süresince Rudolf Klein’in kitabına dayanan ‘1782 ile 1944 arasında Orta ve Doğu Avrupa’da Yapılan Sinagogların Mimarisi’ adlı resim sergisi ile Türk Musevi Cemaati eski Başkanı Sylvio Ovadya’nın özel gravür koleksiyonu ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudi Giysileri’ sergilendi.
Macaristan, Mart 2015’te İngiltere’den devraldığı Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın (IHRA) dönem başkanlığını Mart 2016’ya kadar üstlenecek ve daha sonra görevini Romanya’ya teslim edecek. Macaristan başkanlığı dönemince antisemitizme karşı olan savaş, Holokost eğitimi ve bilinçlendirilmesinin yanı sıra IHRA’nın görünürlüğünün güçlendirilmesi üzerine çalışacağını açıkladı. Türkiye IHRA’da halen gözlemci ülke konumunda ve tam üye olmayı talep ediyor.

Karel Valansi Şalom Gazetesi 14 Ekim 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları ...

Ofra Bengio: “Her terör saldırısının ardında İsrail-Filistin çatışması yok”

İ stanbul’u ziyaret eden Profesör Ofra Bengio ile dünyayı sarsan Paris terör saldırılarını, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri, 1 Kasım seçimlerini, barış sürecinin geleceğini ve Türkiye-İsrail ilişkilerini konuştuk. Düşüncelerini Şalom okurları için paylaşan Bengio, Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu Tarihi bölümünde profesör ve Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev alıyor. Rusya’nın askeri olarak Suriye denklemine dahil olması, tüm ilgili ülkelerin hesaplarını alt üst eden bir gelişme oldu. Rusya neden şimdi harekete geçti? Rusya Suriye’deki güç boşluğunun giderilmesi gerektiğini düşündü. ABD, IŞİD ile savaşma konusunda kendine düşeni yerine getirmiyordu. Obama bazı kırmızı çizgiler belirledi ancak bunları uygulamadı. İkinci olarak, Esad rejiminin sallantıda olduğunu gördü. Öte yandan kimsenin durdurmadığı IŞİD ilerleyip toprak kazanıyordu. Bu durum, Rusya’ya Baas rejimini korumak için gerekli mazereti verdi. Üçüncü olarak, Rusy...