Ana içeriğe atla

Karel Valansi: Erdoğan Gazze'ye gidecek ama İsrail'in bilgisi ve onayı ile...

Karel Valansi, Şalom gazetesi dış politika yazarlarından. Türkiye-İsrail heyetleri arasında yaşanan süpriz Zürih görüşmesinin ardından Erdoğan'ın Gazze'ye gideceğini o söyledi. NOKTA'ya konuşan Karel Valansi "Evet Erdoğan gidecek" diyor. Ama hemen değil: "Önümüzdeki günler demek fazla iddialı olur.

Türkiye’nin üç şartından ikisi yerine geldiğinde geriye Gazze ablukası kalıyor. İsrail ablukayı kaldırmayacağını açıkça ifade ettiğine göre Türkiye için sınır geçişlerini hafifletmesi Ankara için yeterli olacak mı buna bakmak lazım. Yani Türk malları Gazze’ye rahatça geçerse, Türk müteahhitleri Gazze’nin yeniden inşasında aktif rol oynarsa Cumhurbaşkanı Erdoğan Gazze’ye bizzat gidip Türkiye’nin katkısını göstermek isteyecektir. Üstelik uzun zaman önce gideceğim dediği Gazze’ye de gitmiş olacak."
Peki böyle bir ziyaret nasıl ve hangi yoldan gerçekleşecek? Karel Valansi'nin bu soruya verdiği yanıt şöyle: "Bu ziyaret gerçekleşirse İsrail tarafından Gazze’ye gireceğini tahmin ediyorum, Mısır ile ilişkiler malum. Bu ziyaret İsrail’in bilgisi ve onayı ile gerçekleşir kesinlikle. İsrail karar verirken Gazze’ye yabancı bir liderin geçişine izin verip vermeyeceğini tartacaktır. Çünkü bu güne kadar İsrail sınırından hiç bir lider Gazze’ye geçmedi. Erdoğan’ın ziyareti gerçekleşirse bu bir ilk olacak. Katar emiri Mısır sınırından Gazze’ye girmişti."

"GÖRÜŞMELER MAVİ MARMARA’DAN BERİ SÜRÜYOR"
Karel Valansi, Gazze’ye yönelik "kara ambargosu"nun zaten gittikçe zayıfladığını söylüyor. Ancak "deniz ambargosu" güvenlik kaygıları nedeniyle sürüyor. Valansi, ambargo konusunda şunları söylüyor: "İsrail’den Gazze’ye malzeme geçişleri artmış durumda. Günde 700 kamyon inşaat malzemesi sınırdan geçiyor. Bunların önemli bir kısmı da Türkiye’den geliyor. Bu bakımdan bir iyileşme var. Bölgede sessizlik hakim olduğu sürece bu geçişlerin daha da kolaylaştırılacağını tahmin ediyorum." Valansi'ye göre Zürih görüşmesi aslında bir süpriz değil. Görüşmeler Mavi Marmara'dan beri zaten sürüyordu. Valansi'ye göre henüz üzerine anlaşılmış bir taslak yok: "Dışişleri yetkililerinin de söylediği gibi Mavi Marmara’dan beri görüşmeler sürüyordu. Yaz başında Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile İsrail Dışişleri Direktörü Dore Gold’un Roma’da buluştuğunu biliyorduk ancak içeriği gizliydi. Bu sefer Zürih’teki görüşmeler basına sızdığı için detayları biliyoruz. Ancak henüz üzerinde anlaşılmış bir taslak yok. Bu nedenle bu aşamada basına yansımasından hoşnut olmadıklarını tahmin ediyorum."
TÜRKİYE NE KADAR TUTARLI?
Daha önceki "İsrail terörist bir devlettir", "İsrail eninde sonunda kendi döktüğü kanda boğulacaktır" açıklamalarına rağmen Türk hükümetini İsrail ile aynı masaya oturdu. Peki Türkiye'yi bu masaya oturmaya iten ivme ne? Valansi bu soruyu şöyle cevaplıyor: "Bu söylemin daha çok iç politikaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Bu tür söylemlerin kamuoyu nezdinde yarattığı hasarın kolay telafi edilemeyeceğini de eklemem gerek. Önemli bir İsrail karşıtlığı mevcut. Bu durum Yahudi karşıtlığına da dönüşmüş durumda. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun da dediği gibi iki ülke arasındaki görüşmeler sürüyordu. Ancak Orta Doğu’daki son gelişmeler buna hız ve ehemmiyet kazandırdı. Başta Rusya’nın Suriye’ye girişi, İran’ın meşru bölge lideri olarak geri dönmeye hazırlanması ve son olarak Rusya ile yaşanan uçak krizi bunların belli başlıları. Jeopolitik gerçekler baskın gelince iki ülke arasında normalleşme çalışmaları da hız kazandı diyebiliriz. Diplomatik ilişkilerin donduğu bir dönemde karşılıklı ticaretin tarihi rekorlara gitmesi, içinde bir paradoksu barındırıyor. Bu da aslında tam anlamıyla bir kopma olmadığını gösteriyor. Suriye savaşı nedeniyle Türkiye’nin Arap ülkelerine yönelik ticaretini İsrail limanlarını kullanarak devam ettirebildiğini de unutmamak gerek. Askeri anlaşmalar ve turizm bu durumdan kötü etkilendi, öte yandan ticaret artarak çoğaldı. Değişmeyen tek şey, Filistin konusunun ilişkilerdeki belirleyiciliği oldu."
"ARURİ KARARINDAN HAMAS DA MEMNUN!"
Son dönemlerde iddia edilen konulardan biri de Hamas ve İsrail'in "ortak düşman" IŞİD yüzünden birbirlerine yakınlaşması. Peki bu doğru mu? Valansi, yakınlaşmadan çok, şartlar izin verdikçe ateşkesi devam ettirme durumu var diyor: "Çünkü İsrail Gazze’de olan her şeyden Hamas’ı sorumlu tuttuğunu açıkladı. 2012 yılı sonunda Mısır aracılığıyla elde edilen ateşkes sonrası İsrail ile Gazze sınırında uzun sayılabilecek bir sakinlik dönemi yaşandı, 2014 yazına kadar. Hamas ateşkesi sürdürmek için azami gayreti sarf ediyor, roket atışlarına engel oluyordu çünkü Suriye konusunda İran ile ayrılığa düşmüş, Mısır’da Mursi devrilince bölgede yalnızlaşmıştı. Gazze’de yaşanan ekonomik sorunlar, halkın memnuniyetsizliği, İslami Cihat gibi örgütlerin yükselmesi Hamas’ın iktidarını tehdit ediyordu.
Şu anki durum da benzer, ateşkes sürdürülmeye çalışılıyor. Bu listeye son Gazze savaşında tünellerin bir kısmının imhası, Hamas’ın mühimmatını kaybetmesini ve IŞİD tehlikesini de ekleyebiliriz." Zürih anlaşmasının dışarıya sızan maddelerinden biri de Hamas temsilcisi Aruri'nin sınır dışı edilmesi mevzusu. Valansi, Aruri'nin sınır dışı edilmesinden bizatihi Hamas'ın da memnun olduğunu söylüyor: "Türkiye ile İsrail arasındaki Zürih görüşmesinin detayları basına sızdığında, Hamas liderlerinden olumlu mesajlar geldi ve Türkiye’nin Hamas’a yönelik duruşunu değiştirmeyeceğini söylediler. Süreci yakından takip ettiklerini tahmin ediyorum. Öte yandan Batı Şeria’da Hamas askeri güçlerini koordine eden Aruri’nin güçlenmesi anladığım kadarıyla diğer liderleri rahatsız ediyordu. 2014 yazında üç İsrailli çocuğun kaçırılmasında rol oynayarak istenmeyen Gazze savaşına sebebiyet veren Aruri’nin Türkiye’den çıkarılması gücüne büyük darbe indirecek. Bu bakımdan alınan karar Hamas liderleri açısından olumlu gözüküyor. Batı Şeria’da iktidarı elinde tutan El Fetih de bu durumdan memnundur. İsrail ise böylece bıçaklı intifadanın önünü kesmek istiyor."
GAZ PROJESİ BİRAZ BEKLEYECEK
Yeni süreçte ortaya atılan iddialardan birini de Yeniçağ yazarı Ahmet Takan köşesine şöyle taşımıştı: "Ateş çemberinde kıstırılan Türkiye'ye Avrupa Birliği Suriyeli mültecilerin Türk topraklarında tutulması için yalnızca parasıyla rüşvet vermedi. 2'de gizli madde dayattı; 'İsrail ile ilişkilerini düzelteceksin', 'Kürt sorununu istediğimiz gibi çözeceksin'...  Ancak Alansi bu iddiaya biraz uzak duruyor: "Mülteci konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan Avrupa Birliği’nin İsrail ile ilişkilerini düzelt diye bir şart koyacağını sanmıyorum. Son verilere göre 1 milyon mülteci -bunun da 800 bini deniz yoluyla Türkiye’den- Avrupa’ya geçti. Bu sorunu en kısa yoldan halletmeye çalışacaktır. Peki ya İsrail-Türkiye-Avrupa boru hattı? Karel Valansi'ye göre bu proje biraz bekleyecek: "Boru hattının gerçekleşmesi için öncelikle iki ülke ilişkilerinde diplomatik normalleşme gerekiyor. Ardından bu uzun vadeli stratejik işbirliği için güvenin yeniden oluşturulması gerekiyor. Bu nedenle bir çırpıda olabileceğini sanmıyorum. Öncelikle büyükelçilerin ofislerinde görevlerine başlamalarını beklemeliyiz."
Nokta Dergisi 27 Aralık 2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları ...

Ofra Bengio: “Her terör saldırısının ardında İsrail-Filistin çatışması yok”

İ stanbul’u ziyaret eden Profesör Ofra Bengio ile dünyayı sarsan Paris terör saldırılarını, Suriye ve Irak’taki gelişmeleri, 1 Kasım seçimlerini, barış sürecinin geleceğini ve Türkiye-İsrail ilişkilerini konuştuk. Düşüncelerini Şalom okurları için paylaşan Bengio, Tel Aviv Üniversitesi Ortadoğu Tarihi bölümünde profesör ve Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev alıyor. Rusya’nın askeri olarak Suriye denklemine dahil olması, tüm ilgili ülkelerin hesaplarını alt üst eden bir gelişme oldu. Rusya neden şimdi harekete geçti? Rusya Suriye’deki güç boşluğunun giderilmesi gerektiğini düşündü. ABD, IŞİD ile savaşma konusunda kendine düşeni yerine getirmiyordu. Obama bazı kırmızı çizgiler belirledi ancak bunları uygulamadı. İkinci olarak, Esad rejiminin sallantıda olduğunu gördü. Öte yandan kimsenin durdurmadığı IŞİD ilerleyip toprak kazanıyordu. Bu durum, Rusya’ya Baas rejimini korumak için gerekli mazereti verdi. Üçüncü olarak, Rusy...