Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Terör

Irak Savaşını televizyonlar aracılığıyla naklen seyretmenin şaşkınlığını yaşayanlar hatırlar. Bu bir ilkti. Savaş oturma odamıza kadar girip kısa bir süreliğine ete kemiğe bürünmüştü. . Ancak daha sonraları gerçekliğini kaybetmiş, bir nevi bilgisayar oyununa dönüşmüştü; alçalan uçaklar, vurulan hedefler. Bir diğer ilki 11 Eylül saldırılarında yaşamıştık. Saldırı tüm dünyanın gözü önünde cereyan ediyormuşçasına, olduğumuz yerde kalakalmış, televizyon ekranında Amerikan hedeflerinin, oldukça aşina olduğumuz sembol binaların vuruluşlarını ve yok edilişlerini seyretmiştik. El Kaide'nin ismi bu dev prodüksiyon terör saldırısı ile ölümsüzleşirken, yıkılan İkiz Kuleler de bir dönemin bitişini simgeliyordu. Modern demokrasinin dokunulmazlık inancını, dünyanın süper gücü Amerika'nın da terörden kaçamayacağını anlatıyordu. Üstelik adına yaraşır büyüklükte bir eylemle. Oysa süper güç olduğu için asıl ABD'nin bunun geleceğini öngörmüş olması gerekiyordu. Ortadoğu'daki radikal

İnternetsiz hayat da neymiş?

İnternetin hayatımızı nasıl etkilediği, değiştirdiği ile ilgili tonlarca yazı bulabilirsiniz. Hatta internetin zararları, bunun bir bağımlılık olduğu hakkında da bir sürü yazı, makale, araştırma mevcut. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren tabletler veya akıllı telefonlarla tanıştıklarından, gelişimlerinin vazgeçilmez bir parçası haline gelen bu aletlerin onları nasıl etkileyeceği de ayrı bir araştırma konusu olarak tartışılıyor. Benim ancak lisede bilgisayar, üniversitede cep telefonu sahibi olduğumu, internet ve cep telefonsuz hayatın da var olabileceğini duyan oğlum, büyükbabasının evinde bir zamanlar buzdolabı yerine tel dolap olduğunu, anneannesinin börek pişirmek için adanın fırınına tepsilerini teslim ettiğini duyduğu kadar şaşırıyor. Aile toplantılarındaki sahne ise, bir çoklarımızın evinde tekrarlanandan farklı değil. Herkes elinde bir cep telefonu, sanal ortamdaki paralel evrende yaşamını sürdürüyor. Güldüğü, eleştirdiği, tartıştığı konular hatta sosyal hayatını bile bu p

Terör saldırısının kurbanları önce insan...

Yemek yemeyi sever misiniz? Bazıları için bu bir tutkudur. Yeni tatlar tatmak, farklı aromalarla tanışmak, her şeyin tazesine ulaşmak, yeni lokantalar denemek, aşçıları ile dost olmak, halk ile yemek sohbeti yapabilmek. Bu aynı zamanda bir ülkeyi, farklı kültürleri tanımanın en doğal yoludur. Öyle ya her ülke, hatta her yöre farklı şekillerde pişirir, üstelik her yemeğin, her sofranın bir öyküsü, yaşayan bir belleği vardır. Seyahat ile yemek tutkusunu birleştiren tematik turlar turizmcilerin yeni gözdeleri, bahsettiğim gurme turlar da bunlardan biri. İstanbul’u sadece müzeleri ile değil daha içinden, daha samimi bir şekilde tanımak için gelen bir turist grubunun da amacı buydu. Dünyanın hatırı sayılır mutfaklarından Türk mutfağını yakından tanımak, kurallarını ve özelliklerini öğrenmek, çarşı-pazarını gezip en taze meyve, sebze ve baharatlarıyla tanışmak ve en otantik lokantalarından sokaktaki simitçisine Türk halkının yemek zevkini öğrenmekti amaçları. Ama bu turistik gezi cumartes

Turkish-Israeli reconciliation talks, Turkish public reaction

Israel and Turkey have reached an understanding on the outlines of an agreement to begin restoring full diplomatic relations after five years since Mavi Marmara raid during which Israeli marines killed 10 passengers on board. It was from the international press that the Turkish public learned about bilateral talks in Zurich. According to the understanding, Turkey and Israel will restore full diplomatic relations and exchange ambassadors. Israel would pay $20 million as compensation to the families of the victims of Mavi Marmara and Turkey would drop criminal charges it has filed against Israeli officers. The agreement is boosted with the possibility of building the long desired pipeline to bring natural gas from Israel to Turkey. What was astonishing in the deal was the absence of the issue of the Gaza blockade which was one of the three conditions of the Turkish side besides apology and compensation and the new condition from Israel; to expel Hamas leader Saleh al-Arouri who is bel

Alışmayacağız

Ankara’nın Kızılay Meydanında yaşanan terör saldırısı, 35 masum insanın canına mal oldu. Türkiye bir kez daha terör trajedisini yaşadı. TÜRKİYE’NİN kalbine bir kez daha ateş düştü. Şalom Gazetesi 16 Mart 2016 http://www.salom.com.tr/haber-98514-alismayacagiz.html

Obama’nın Ortadoğu mirası

ABD’nin ilk siyahi başkanı, Irak Savaşının ne kadar hatalı olduğunu vurgulayarak göreve başladığında ondan beklenti çok yüksekti. Omuzlarına hemen bir Nobel Barış Ödülü eklenen Obama, dünya tarihine iz bırakmak istiyordu, ama sadece teninin rengi ile değil. Dünyaya barış getiren, savaşları bitiren, efsanevi bir başkan olmak istiyordu. Ne de olsa önemli bir önyargıyı yıkıp geçmişti başkanlık seçimini kazanarak. Savaşları bitiren başkan Dış politikasını da bu yönde kurguladı. Devraldığı Irak ve Afganistan savaşlarını bitirmek, Amerikan askerlerini evlerine, ailelerine kavuşturmak ana hedeflerinden biriydi. Irak Savaşı ve etkileri Obama’nın dış politikasında belirleyici oldu. “On yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ Irak işgalinin sonuçlarını yaşıyoruz” demekte haklıydı ve bunu tekrarlamamak için elinden geleni yapmaya kararlıydı. ABD’nin gücünün limitleri olduğunu, dünyanın jandarması olmadığını belirtmesi, bölgedeki lider ülkeleri de sorumluluk almaya zorlaması, bu anlayışın so

‘Holokost ve Türkiye’ iki farklı etkinlikle tartışıldı

İstanbul bu hafta sonu Holokost ile ilgili iki etkinliğe sahne oldu. Cumartesi akşamı DurDe tarafından düzenlenen ‘Holokost ve Türkiye: Geçmişten Günümüze Antisemitizm’ panelinde Pınar Dost Niyego’nun moderatörlüğünde, Corry Guttstadt, Nora Şeni ve Rita Ender tarafından tartışılırken, pazar günü ‘Anne Frank - Günümüz için bir tarih’ sergisi açıldı. Anne Frank’ın hayatını anlatan bir belgeselin yanı sıra Pınar D. Niyego’nun Holokost, Hatırlama/ Hafızalaştırma ve Eğitim konulu sunumu kalabalık bir izleyici grubu tarafından takip edildi. Geçtiğimiz hafta sonu Taksim’de bulunan Cezayir Lokantası iki önemli etkinliğe ev sahipliği yaptı. İlki cumartesi akşamı DurDe tarafından düzenlenen ‘Holokost ve Türkiye: Geçmişten Günümüze Antisemitizm’ adlı panel idi. “İnsanlığa karşı işlenen en büyük suçlardan biri olan Holokost’un yıldönümü olarak kabul edilen Auschwitz’in kurtarılmasının üzerinden 71 yıl geçmiş olmasına rağmen katliamlara kaynaklık eden ırkçı, milliyetçi ve antisemit fikirlerin

Türkiye-İsrail arasında son kavşak

Liderlerin olumlu açıklamaları, basına sızan ikili görüşmeler bir süredir Türkiye ile İsrail arasında ilişkilerin normalleşmesi için yapılan çalışmalarının arttığını gösteriyor. Birçok maddenin çözüme ulaştığı bilgisi gelirken, her iki tarafın uzlaşmacı tutumu, uzun süredir iki ülkenin ilişkilerini donduran Mavi Marmara olayının geride bırakmaya artık hazır olunduğunu gösteriyor. En baştan başlayalım. Arka arkaya seçimleri kazanıyor, ülkenin bugününü ve geleceğini şekillendiren önemli kararlara imza atıyor ve halkın desteğini de alıyorsanız, bu doğru yoldur deyip ajandanızda büyük değişikliklere gitmez, benzer şekilde devam edersiniz. Ancak bölgenizde bildiğiniz bütün doğrular değişmişse, sınırlarınızda artık bir devlet değil IŞİD, Hizbullah gibi terör örgütleri cirit atıyorsa, yanı başınızda süren savaşların zararlarını doğrudan yaşıyor, tehlike artık sınırlarınızı aşıp ülkenin tam kalbinde yaşanıyorsa, bu yeni gerçeğe ayak uydurmaktan başka bir çareniz kalmıyor. Üstelik Ortadoğ

Varlık Dergisi: “Duvarlar örüldüğü gibi yıkılır da. Yeter ki duvar arkasındaki seslere kulak kabartılsın.”

Türkçe edebiyat dergileri arasında köklü geçmişe sahip olan ve 1933 yılından beri yayın hayatını sürdüren Varlık Dergisi, Mart sayısında gazetemiz yazarlarından Karel Valansi ve Riva Hayim ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Aydın Çam imzasıyla yayınlanan ‘Duvarın Arkasındaki Sesler’ başlıklı söyleşide, medya ve nefret söylemi bağlamında kültürlerarası iletişim konuşuldu, Türkiye’deki antisemitizm masaya yatırıldı. “Medya, bir öfke seline kapılmış̧ sürüklenip gidiyor adeta. Yakıcı bir öfke bu; akla ket vuruyor. İnsanı insan yapan temel değerleri unutuyor; en yakınımızdakilere, kendimize bile yabancılaşıyoruz. Bu yanlışın içinde doğruyu bulmak, bir doğruya tutunmak mümkün olmuyor. Bu noktada doğrunun –aslında ona hiç erişemesek bile–, ancak sorgulamayla elde edilebileceğini düşünerek sormak, soruşturmak gerekiyor. Medyanın – genellikle ve çoğunlukla– nefret ettiği insanlarla birlikte soruşturmak...” diye anlatıyor Çam Türkiye’deki durumu ve yazarlarımızın sesini duyurarak, o görünmez d

Yitirilen bir gülümseme, gerçek olan bir hayal: YANKI

Ölüm bir son mudur? Korkunç bir cinayete kurban giden Yankı Özkan Yıldırır’ın adı artık Heybeliada’da bir okul kütüphanesinde yaşıyor. İ ki sene önce bu günlerde, korkunç bir cinayet gazete sayfalarını süslüyordu. Bir kadın eşi ile pazar gezmesinden dönerken evinin önünde pusu kurmuş kayınpederi tarafından öldürülmüştü. Sebebi ise eşine şiddet uygulayan kayınpedere karşı kayınvalidesinin tarafını tutmasıydı. Kayınvalidesine bu haklı desteğini canı ile ödemişti genç kadın.