Mavi Marmara,
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri derinden etkileyen bir dönüm noktası
olarak yerini ve önemini korumaya devam ediyor. Hatırlarsanız, IHH’nın organize
ettiği ve Gazze ablukasını kırmak amacıyla yola çıkan Özgürlük Filosuna ait
olan Mavi Marmara gemisi, İsrail’in uyarılarına rağmen Gazze’ye doğru yol
almaya devam etmişti. 31 Mayıs 2010 günü İsrail, Gazze’ye uyguladığı deniz
abluka sahasına 64 mil uzakta Mavi Marmara gemisine bir operasyon düzenlemiş,
toplamda on Türk vatandaşı (sonuncusu daha sonra hastanede) hayatını kaybetmiş,
Türk ve İsrailli 50’ye yakın kişi yaralanmıştı.
Türkiye önce
özür ve tazminat daha sonra da Gazze ablukasının kaldırılmasını talep etmiş,
buna karşılık İsrail ise Hamas’ın Türkiye’deki faaliyetlerinin sonlandırılması
ve İsrailli askerlere karşı açılan davaların düşürülmesini istemişti. İki ülke
temsilcileri tarafından o tarihten itibaren kapalı kapılar ardında devam eden
görüşmeler devam ederken elle tutulur tek gelişme Mart 2013'te ABD Başkanı
Barack Obama'yı ağırlayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun telefonla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a özür mesajını iletmesiydi.
İki taraf
arasındaki görüşmeler geçtiğimiz sene sonu hız kazanırken, 6 yıllık uzun bir
sürecin ardından Mavi Marmara olayını ilişkilerinde geride bırakacak anlaşmaya
en nihayetinde bu yaz imza attı. İsrail Güvenlik Kabinesi haziran sonunda
Türkiye ile normalleşme anlaşmasını kabul ettiğinde, anlaşmasının İsrailli
mimarı Joseph Ciechanover, “Ödemeye değer bir bedel,” olarak tanımladığı anlaşmanın
kabul edilişinden duyduğu mutluluğu gizlemiyordu. Normalleşme anlaşmasının
hemen ardından Zorlu Enerji dahil bir heyet İsrail’i ziyaret etmiş ve bu
konudaki işbirlikleri için fikir teatisinde bulunmuşlardı. Uzun süredir boş
kalan büyükelçilik pozisyonu için her iki ülkede de isimler tartışılırken, en
prestijli pozisyonlardan biri olan Ankara için İsrail’de birçok önemli ve
bilindik isim seçilebilmek için kıyasıya bir mücadele yürütmeye başladılar.
15 Temmuz darbe
girişimi nedeniyle gecikme yaşansa da Türkiye de “Tazminata İlişkin Usul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısını” 20 Ağustos
TBMM Genel Kurulunda kabul etti ve karar 1 Eylül’de Resmi Gazete’de yayınlandı.
Anlaşmanın meclisten sorunsuz geçebilmesi için Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu liderliğinde bir heyet muhalefeti ziyaret etmişti o dönem ancak CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu desteklediği anlaşmayı bu hafta yaptığı bir
konuşmada eleştirerek “Ülkenin itibarını 12 milyon dolara sattılar” demekten
geri kalmadı.
Gazze ablukasını
hafifletme ve Türkiye’nin Gazze’nin altyapısına yönelik yatırımlarını
destekleme konusunda fikir birliğine varan taraflar, aynı şekilde Hamas’ın da
Türkiye’de sadece siyasi faaliyet yürütebilmesinde anlaştı. Türkiye’nin özürden
sonraki ikinci talebi olan ve iki ülke arasında varılan uzlaşma neticesinde
mutabık kalınan 20 milyon dolarlık tazminat ise 30 Eylül’de Türkiye'ye ulaştı.
İsrail, Mavi Marmara’da yaralanan ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına
aktarılmak üzere Türkiye’nin kontrolünde bir fon oluşturulacak tazminat
miktarını Merkez Bankası aracılığı ile Adalet Bakanlığı hesabına gönderdi.
Ayrıca, Reuters'ın üst düzey bir Türk yetkilisine dayandırdığı habere göre,
İsrail ile normalleşme süreci kapsamında büyükelçilerin de karşılıklı olarak 10
gün içinde belirlenmesi bekleniyor. Bu da 10 ekim tarihini işaret ediyor.
İsrail’in talebi
olan davaların düşürülmesi konusu için ise gözler Çağlayan Adliyesindeydi. 20
Eylül’de görülen davada mahkeme, Türkiye ve İsrail arasında imzalanan 28 Haziran
tarihli anlaşmanın yürürlüğe girip girmediğinin sorulmasına karar verdi ve duruşma
19 Ekim’e bırakıldı. İsrailli askerleri temsil eden avukatlar da anlaşma
maddelerinden birinin bu dava olduğunu belirterek anlaşma yürürlüğe girmişse
davanın düşürülmesine karar verilmesini talep etti. Dava konusunda önemli bir
gelişme Haziran sonunda yaşanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İHH'yı ima ederek
“Türkiye'den böyle bir insani yardımı götürmek için bana mı sordunuz?” demiş,
Gazze'ye gerekli yardımı edebi adabı içinde yapıldığını eklemişti. Hemen
ardından da Türkiye Gazze’ye yönelik insani yardım gemisini İsrail’in Aşdod
Limanına yollamıştı.
Çağlayan’daki
davanın hemen ertesi günü slogan atarak İsrail’in Ankara Büyükelçiliğine doğru elinde
bıçak ve çanta ile giden ve polisin ikazına uymayan Osman Nuri Çalışkan’ın
bacağından vurularak durdurulması gözleri yeniden iki ülke ilişkilerine
yöneltti. İstiklal’deki terör saldırısında hayatını kaybeden ve yaralanan
İsrailli turistler için Ankara’nın gösterdiği hassasiyet ve işbirliği,
büyükelçilik binasının korumasında da kendini gösterdi. Ankara Valiliğinin
saldırgan için ‘Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş kimse’ anlamına gelen ‘meczup
görünümlü’ tabirini kullanması tartışma yaratırken, Çalışkan'ın akıl sağlığının
yerinde olup olmadığına dair rapor talep edildi.
30 Eylül ise
İsrail’in eski Devlet Başkanı Şimon Peres’in cenaze töreni nedeniyle tüm gözler
Kudüs’teydi. Peres vefatı ile bile iki ihtilaflı taraf olan Netanyahu ve
Abbas’ı bir araya getirebildi ancak Türkiye’den üst düzey bir katılımın
gelmesini sağlayamadı. Türkiye’yi törende, normalleşme anlaşmasının mimarı
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu temsil etti. Bu seçim
Türkiye-İsrail ilişkilerinin gerçek anlamda normalleşmesi için daha çok yol
katedilmesi gerektiğini ve bu anlaşmanın bir gül bahçesine açılmadığını,
sınırları olduğunu yeniden hatırlattı.
Karel Valansi Şalom Gazetesi
Yorumlar