Cumartesi
günü Gazze ve Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen seçimlerde İsmail
Haniye, Hamas’ın yeni siyasi büro şefi olarak seçildi. Daha önce başbakanlık
görevini yerine getiren Haniye, 1996 yılından beri görevde olan Halid Meşal’in
yerine geçecek.
Görevinden
ayrılmadan önce Meşal, Doha’da bir basın toplantısı düzenleyerek Hamas’ın yeni
siyaset belgesini açıkladı. Bölgenin güncel gerçeklerine göre yenilenen
belgenin uzun bir fikir teatisinin ürünü olduğu belli olsa da, farklı grupları
tam olarak memnun edemediği de tepkilerden anlaşılıyor.
Hamas'ın
1988'de kabul edilen ilk belgesinin değiştirileceği uzun zamandır konuşuluyordu.
Bazı Hamaslı üst düzey isimler eski belgenin kendilerini yeterince temsil
etmediğini, bölge ve dünya gerçeklerinin gerisinde kaldığından yakınıyordu. Ne
de olsa ilk belge Birinci İntifada’nın bir sonucuydu ve o günden bugüne hem
bölge, hem de Filistin halkı için çok şey değişmişti.
Daha
ılımlı ve yapıcı dile sahip yeni belge ile Hamas’ın uluslararası toplumdan
meşruiyet kazanmayı hedeflediği anlaşılıyor. CNN’e konuşan Meşal, yeni siyaset
belgesinin ABD ve Batılı ülkeler için Filistin sorununu
çözümü yönünde kullanılabilecek bir fırsat olduğunu söylemesi de bundan. Trump
dahil tüm Amerikan başkanlarının “bu sorunu çözeceğim” iddiasıyla göreve
başladığını düşününce, Hamas doğru noktayı işaret ediyor.
Ancak Hamas’ın
amacının İsrail ile barışa ulaşmak olmadığı da bir o kadar belli oluyor. Silahlı
direnişin devam edeceğini vurgulayan belgeyle Hamas hem Filistin siyasetinde
kendine yer edinmek, hem de El Fetih’in Filistinlileri temsil eden tek güç
olmadığını göstermek istiyor. Nitekim Abbas-Trump görüşmesini değerlendiren
Hamas sözcüsü Sami Abu Zuhri, Abbas’ın iki devletli çözüm açıklamasını
eleştirerek, Filistinlileri temsil etme hakkı olmadığını savunmuştu.
Belgenin
açıklandığı yerin Gazze değil de Katar olması üzerinde durulması gereken ilk
konu. Gazze’den dünyaya böyle bir açıklama yapmak hem Gazze halkının bu
belgenin arkasında durduğunu daha güçlü bir şekilde gösterecek, hem de Hamas ‘özgürlük
için direniş’ olarak adlandırdığı savaşta hiçbir ülkenin etkisi veya gücü
altında olmadığını duyurabilecekti. Hamas’ın dünyada ses getirmesini
hedeflediği, vizyonunu ve tüzüğünü açıkladığı böylesi bir toplantı için Doha’yı
seçmesi, Hamas’ın hamiliğini yapan ve desteklemesi dışında bu değişikliğe ön
ayak olanın ve belki de zorlayanın Katar olduğu anlaşılıyor.
Katar
neden böyle bir role soyunsun?
Suudi
Arabistan ve Körfez ülkeleri için İsrail, İran tehdidi karşısında defakto müttefikleri
haline geldi. Trump’ın ilk yurtdışı gezisi için İsrail ve Suudi Arabistan’ı
seçmesi de İsrail’in son zamanlarda hem bölgede hem de dünyada edindiği güç ve
dostlukları göstermesi açısından kayda değer.
Hamas’ın
ilk günlerine dönersek, orijinal belge Gazze’de bir mülteci kampından dünyaya
duyurulmuştu. Bunca yılda Hamas halkın içinden, şık otel lobilerine geçiş
yaptı. Uluslararası otel zincirlerini tercih eden Hamas’ın bu talebini yerine
getirmesiyse hiç kolay olmadı. Amerikan Hazine Bakanlığının yaptırımlarına göre
terör örgütlerine destek olarak algılanacak toplantı, Intercontinental’in geri çekilmesi
ile son anda Sheraton’da gerçekleşti. Amerikan merkezli Marriott’a bağlı olan
Sheraton bu nedenle eleştiri oklarını üstüne çekmekte gecikmedi.
Mekan seçimi
kadar zamanlama da dikkat çekiciydi. Hamas yeni belgesini açıklamak için İbrani
takviminde İsrail’in 69. bağımsızlık gününü kutlandığı tarihi seçmişti.
İsrail’in kuruluş tarihi Filistinliler için Al Nakba (felaket) olarak adlandırıldığı
dikkate alındığında, Hamas’ın bu tarih seçimiyle özellikle Filistinlilere İsrail’e
karşı direnişi süreceği mesajını vererek, bu belgenin yeni bir başlangıç olarak
kabul edilmesi gerektiğini vurgulamak istemiş olmalı.
El Fetih
ile Hamas arasındaki rekabet de belgenin açıklanma tarihine etki etti. Belgenin
Abbas-Trump görüşmesinin hemen öncesinde yayınlanmış olası bir tesadüf olamaz.
Abbas, birlik hükümeti kurma çabalarına vurgu yaparak ve uzlaşı yanlısı
görünerek Trump’tan puan kazanmaya çalışırken, Hamas dilini yumuşatarak oyunda
olduğunu göstermek, hatta İsrail’i kendisiyle görüşmeye zorlamak istiyor.
İsrail ise Abbas’ın tüm Filistinlileri temsil etmediği kartını sürdürmeye niyetli.
Yeni
belgede dikkat çeken temel değişikliklerden biri, Hamas’ın Müslüman
Kardeşler’den kendini ayrıştırması oldu. Ancak Meşal’in basın toplantısında
bahsettiği ‘her konuda bir konsensüs oluşmadı’ açıklaması, bu konu için geçerli
olmalı. Çünkü Hamas içinde İran desteğini tercih edenler kadar Müslüman
Kardeşler’e mesafe koymaya karşı olanlar da var. Konuya pragmatik yaklaşan
Hamas, Sisi Mısır’ı ile ilişkilerini düzeltmek amacında. Ne de olsa Müslüman
Kardeşler’in Mısır’da terör örgütü olarak kabul edilmesi, kardeş örgütü Hamas’ın
da durumunu etkilemişti. Gazze’nin Mısır, İsrail ve Akdeniz ile çevrili
olduğunu hatırlayınca, Mısır’ın Gazze siyasetini ve Gazze’deki hayatı ne denli
etkilediği ortaya çıkıyor. İsrail Hamas liderlerine kapılarını kapattığına
göre, Mısır onay vermezse Gazze’den çıkış yok.
Belgedeki
bir diğer önemli değişiklik ‘1967 sınırlarında bir Filistin Devletinin
kurulmasını destekliyoruz’ ifadesi. Bu ifadeden Hamas’ın İsrail Devletini
tanıyıp, daha önce Filistin Yönetimi ile İsrail arasındaki anlaşmaları kabul
ettiği sonucunu çıkarmamak gerekir. Zaten belge birçok farklı maddesinde bu
açıklama ile çelişen ifadelerle dolu. Hamas, tarihi Filistin toprağı olarak
tanımladığı ve içerisinde İsrail’in de bulunduğu topraklardan vazgeçmiş değil.
Oslo dahil hiçbir anlaşmayı tanımadığını belirtmesi de bu konudaki çelişkiyi
gösteriyor.
‘1967
sınırlarında iki devletli çözüm’ önerisi uluslararası toplum tarafından kabul
gören bir tanımlama olduğu için Hamas da bu noktadan dış dünyanın kendisine
karşı tepkisini yumuşatmak, rasyonel bir aktör olduğunu göstermek istiyor.
Siyonist rejim olarak bahsettiği İsrail’e karşı direnişin meşru olduğunu ise birçok
yerde yeniliyor. Kudüs’ün tamamını başkent olarak tanımlarken, Yahudilerin
şehirle ilgili tarihi-dini bağını inkar ediyor. Müslümanların liderliğinde her
inancın huzur içinde yaşayabileceğini belirtirken, Filistin sorununu eski
belgede olduğu gibi bir din savaşı tanımından çıkararak, mücadelenin
Yahudilerle değil Siyonizme karşı olduğunu belirtiyor. İsrail ile Filistin
Yönetimi arasındaki çözülmeyen konuların başında gelen geri dönüş hakkı ise Hamas’ın
yeni belgesinde de yerini koruyor.
Dikkatimi
çeken bir diğer nokta, Filistinli için kullanılan ‘Filistinli babadan doğma’ tanımlaması.
Bu açıklama ile, Filistinli anneden doğan ve kendini Filistinli olarak
tanımlayan, hisseden önemli bir grubu dışlamış oluyor. Meşal basın
toplantısında kadınların direnişte önemli yer tuttuğunu söylese de izleyiciler
arasında bile pek görünmeyen kadınların, Filistin’de de adının pek olmadığı
anlaşılıyor.
Hamas
yeni lideri ve yeni siyasi belgesi ile yeni bir döneme yelken açıyor. Ilımlı
dili, meşruiyet kazanma çabası ve
bölge ülkeleri ile ilişkilerini düzeltme adımları, El Fetih’e göre 30 yıl geç
kalmış bir adım, İsrail’e göre dünyayı kandırma çabası. Sebep ne olursa olsun
Hamas var olan gerçeklere göre kendini yenileyerek daha yapıcı ilişkiler kurmak
niyetinde. Ancak bunun Filistinliler arasında bir denge kurması, bölgeye barış
getirebilmesi, Hamas’ın söylemlerinden çok yaptıkları ile ortaya çıkacak.
Karel Valansi, T24, 8 Mayıs 2017 http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/hamasin-degisim-belgesi,17197
Yorumlar