Ana içeriğe atla

Türkiye-İsrail doğalgaz anlaşmasının eli kulağında

Karel Valansi ve Shaul Meridor

Atlantik Konseyinin düzenlediği zirve, enerji sektörünün önemli isimlerini İstanbul’da bir araya getirdi. İsrail’den katılımın oldukça yüksek olduğu zirvenin ana konularından biri de birkaç ay içinde imzalanması beklenen Türkiye- İsrail boru hattı anlaşmasıydı. Zirve sırasında bu konuyu İsrail Enerji Bakanlığı Genel Direktörü Shaul Meridor ve İsrail Enerji Özel Temsilcisi Ron Adam ile görüşme fırsatı buldum. Meridor ve Adam, Şalom için sorularımı yanıtlama nezaketinde bulundular.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyinin bu yıl sekizincisini düzenlediği ve ‘Çalkantılı Bölgede Transatlantik Uzlaşmayı Güçlendirmek’ temasının belirlendiği iki günlük zirve, 45 ülkeden ekonomi, enerji, yatırım ve dış politika alanlarındaki önemli isimleri İstanbul'da bir araya getirdi. Küresel ve bölgesel bazda enerjinin bugünü ve geleceğinin tartışıldığı oturumlarda Doğu Akdeniz, Afrika, Ortadoğu, Adriyatik, Baltık, Karadeniz bölgeleri ele alınırken, Suriye’nin geleceği ve mülteci sorunu da konuşuldu.

Erdoğan, Washington ziyaretinden umutlu
Zirve kapsamında düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Özel Oturumuna katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak konuşmasında rasyonel, kazan-kazan esasına dayalı ortaklıkların önemine değindi. Bu açıklaması akıllara İsrail ile yürütülmekte olan görüşmeleri getirdi. Albayrak ayrıca Türkiye’nin gaz depolama kapasitesini arttırması gerektiğini ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payının arttığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Suriye’deki gelişmelere dikkat çekti ve Suriye’nin bölünmesine karşı olduklarını belirtti. Yaklaşan Washington ziyareti üzerinde oldukça olumlu bir tablo çizen Erdoğan, ABD Başkanı Trump ile, Obama ile başaramadığı diyalogu ve işbirliğini sağlamayı başaracağına inanıyor. Görüşmenin ağırlığının Suriye ve YPG’ye verilen Amerikan desteği olacağı öngörmek mümkün. Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra savunma sanayi ve istihbarat işbirliklerinin artması da bir diğer önemli konu olacak. Erdoğan aynı gün Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile basına kapalı bir görüşme de gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına göre Erbil ile Ankara arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve Bağdat ile Erbil arasında yaşanan sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiği konuşuldu.

Tahran’da enerji forumu
İstanbul’daki zirvenin ikinci gününde Tahran’da başlayan ve AB’li yatırımcılarla İranlı şirketleri bir araya getiren enerji forumu hem ilk olması bakımından hem de tarih seçimi ile dikkat çekti. Cuma günü Tahran’a giden AB Enerji Komiseri Miguel Arias Cañete, iki günlük forumla 50 Avrupalı ve 40 İranlı şirketi, enerji işbirlikleri kurmaları için bir araya getirdiklerini belirtti. İran ile imzalanan nükleer anlaşma sonrasında azalan yaptırımlar sayesinde AB ile İran arasındaki ticaretin 2016’da yüzde 79 arttığını belirten Cañete, bu gelişmenin enerji konusunda da yaşanması için ön ayak olduklarını belirtti.

İsrail’in gövde gösterisi
Hiç kuşkusuz İstanbul’daki zirvenin yıldızı İsrail idi. İsrail Enerji, Altyapı ve Su Kaynakları Bakanlığı Genel Direktörü Shaul Meridor, İsrail Dışişleri Bakanlığı Enerji Özel Temsilcisi Ron Adam, Leviathan gaz sahasında yüzde 40 hissesi bulunan ABD’li Noble Enerji Başkan Yardımcısı Keith Elliot ve ortağı Delek Sondaj Şirketi üst düzey yöneticisi Yossi Abu’nın yanı sıra İsrail’in Türkiye Büyükelçisi Eitan Na’eh, İsrail’in İstanbul Konsolosu Shai Cohen ve birçok İsrailli isim zirvede hazır bulundu.
Meridor’un konuşmacı olarak katıldığı Doğu Akdeniz konulu toplantı oldukça ilgi çekti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Alparslan Bayraktar ile Meridor’un sıcak sohbeti ve şakalaşması da, İsrail-Türkiye boru hattı projesi için pazarlık masasında olan bu iki ismin iyi anlaştığı ve işlerin yolunda gittiği izlenimini uyandırdı. Bayraktar konuşmasında, Doğu Akdeniz ve Irak gazının Türkiye için önemli bir seçenek olduğunu söylerken, uzun dönemli enerji işbirliği için son birkaç aydır İsrail ile görüştüklerini belirtti. Delek’ten Yossi Abu da İsrail-Türkiye boru hattı projesinin uygulanabilir bir proje olduğunu ve bunun için çok yapıcı müzakereler yürütüldüğünü kaydetti.
Türkiye-İsrail normalleşmesinde bir diğer gelişme ise Ankara’da yaşandı. İsrail Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Başkanı Yaffa Ben-Ari başkanlığındaki bir heyet, 9. Ekonomik Diyalog toplantısını gerçekleştirmek üzere 26 Nisan’da Ankara’yı ziyaret etti. Taraflar, karşılıklı ticaretin arttırılması, ekonomik anlaşmalar, AR-GE, tarım, su konularında işbirliği olasılıklarını değerlendirdi. Bu bağlamda Türk İhracatçılar Birliği (TİM) 15-17 Mayıs tarihlerinde İsrail’i ziyaret edecek.

***
Zirve sırasında İsrail Enerji Bakanlığı Genel Direktörü Shaul Meridor ve İsrail Enerji Özel Temsilcisi Ron Adam ile görüşme fırsatı buldum. Meridor ve Adam, Şalom Gazetesi okurları için sorularımı yanıtladılar.

Shaul Meridor: Anlaşmaya vardıktan 3-4 yıl sonra İsrail gazı Türkiye’de olur
Ekim ayında İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz’in İstanbul’da düzenlenen Dünya Enerji Kongresini ziyaret etmesi Türkiye -İsrail arasındaki normalleşmenin önemli adımlarından biri olmuştu. Geçtiğimiz haftalarda Steinitz hedefinin üç yıl içinde Türkiye’ye doğalgaz ihraç etmek olduğunu açıkladı. Bir anlaşmaya ne kadar yakınız?
İsrail ve Türk hükümet yetkililerinin yanı sıra Türk, İsrailli ve Amerikalı firmalar da bu konuda görüşmeler yürütüyor. Bu anlaşmanın ne zaman imzalanacağını söyleyemem ancak önümüzdeki birkaç ay içinde gerçekleşeceğini düşünüyorum. İmza aşamasına gelinebilmesi için ticari anlamda anlaşabilmek gerekiyor. Anlaşmaya varıldıktan 3-4 yıl sonra da İsrail gazı Türkiye’ye satılabilir.
Şu an görüşmelerin hangi evresindeyiz? Son aşamaya, fiyat pazarlıklarına geldik mi?
Son aşama ancak anlaşma imzalandığında olacak. Bu konuda çok hızlı ilerliyoruz. Aramızda çok iyi bir diyalog var. Ama bilirsiniz olana kadar oldu diyemeyiz. Görüşmelerde hangi aşamada olduğumuzu söyleyemem ancak birkaç ay içinde sonuçlanacağını söyleyebilirim.
İsrail gazını Avrupa’ya ulaştırmak için Türkiye ekonomik açıdan en az maliyetli seçenek. Öte yandan İsrail geçtiğimiz ay İsrail-İtalya boru hattı projesi için İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile görüştü. Bir de Mısır LNG seçeneği var. Bu bir çeşitlendirme stratejisi mi? İsrail birini mi seçecek, yoksa birkaçı ile devam edebilir mi?
Bu konuda bir rekabet yok. Hangi seçeneğin daha iyi olduğunu bilmiyorum. İsrail-Kıbrıs Rum Kesimi-İtalya arasındaki boru hattı projesi Türkiye seçeneği ile bir yarış halinde değil. Ekonomik olarak uygun olduğu sürece tüm seçenekleri değerlendiriyoruz. Bölgede çok gaz var ve daha da bulunacağını düşünüyoruz. Bir yarış yok, birçok seçenek hayata geçebilir.
Türkiye seçeneğinde Kıbrıs sorunu karşımıza çıkıyor. Bu sorunun birkaç ay içinde çözülmesi nasıl mümkün olabilir?
Türkiye ve Kıbrıs Rum Kesimi ile çok yakın çalışıyoruz. Her iki ülke de İsrail’in iyi birer müttefiki. Her iki ülkeye de saygılıyız. Bu sorunu bu iki ülkenin çözmesi gerekiyor. İnanıyorum ki, Türkiye ile boru hattı anlaşmasını imzaladığımızda bunu çözmenin bir yolunu da bulacağız. Bu konuda fazla açıklama yapamam ama tek söyleyebileceğim Türk ve Kıbrıslı dostlarla görüşüyoruz ve bir çözüm bulunacağına inanıyorum.
İsrail Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının beşte birini karşılayabilir deniyor. Bu rakam doğru mu?
Bu sayıya ulaşılabilir, ancak pazarlıklara bağlı. Öte yandan Türkiye pazarı büyüyor. Bu rakama ulaşılabilir ancak pazar büyürse oransal olarak farklı olabilir.
Türkiye doğalgazını Rusya, İran ve Azerbaycan’dan tedarik ediyor. Türkiye-İsrail anlaşmasına, enerji devi Rusya’nın tepkisi nasıl olur sizce?
İsrail Türk ve Avrupa pazarına odaklanıyor. Rusya İsrail’den çok daha büyük bir enerji ihracatçısı. Bu anlaşmanın Rus ihracat rakamlarını çok etkileyeceğini sanmıyorum. Bu nedenle Rusya’dan sert bir tepki geleceğini sanmıyorum.
Türkiye’nin Akdeniz’deki sondaj çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Akdeniz’de gaz arayan herkese karşı saygılıyız çünkü tıpkı bizim onlara sağladığımız bilgiler gibi onlar da bize önemli bilgiler sağlıyor. Doğu Akdeniz’de daha bulunmayı bekleyen çok gaz var. Bu bakımdan Türklere bol şans diliyoruz.
Türkiye-İsrail boru hattı anlaşmasının Ortadoğu’ya olumlu etkileri olur mu?
Bu anlaşma her iki ülkenin de yararına. Her iki ülke de bu anlaşmayı kendi sebepleri için destekliyor. İsrail ve Türkiye’nin hâlihazırdaki ilişkilerine hem bir yenisini ekleyecek, hem de daha da güçlendirecek. Türkiye ile İsrail arasındaki bir anlaşma veya İsrail ile Ürdün arasında imzalanan anlaşmanın bölge için olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Ortadoğu’nun istikrara kavuşması İsrail’in öncelikli stratejik hedeflerinden biri.
Ron Adam ve Karel Valansi 
Ron Adam: Kıbrıs sorununun anlaşmadan önce çözülmesi gerekir
Türkiye ile İsrail arasında normalleşme anlaşmasına varılmasında enerjinin payı neydi sizce?
Bunun sadece enerjiye bağlı olduğunu düşünmüyorum. Bazıları bunu ön plana çıkarıyor ancak şu an yürütülen görüşmelerden bir anlaşma çıkamayabilir. Çünkü her şey fiyatta anlaşmaya bağlı. O zaman ikili ilişkilere ne olacak? Bunu sadece enerji ile açıklamak yetersiz.
İsrail’in Avrupa’ya gaz ihraç etmesi için Türkiye seçeneği diğer seçeneklerin arasından maliyet açısından sıyrılıyor olmalı…
Bu projeler özel şirketler tarafından planlanıyor. Eğer bir şirket daha pahalı ve zor bir projeyi gerçekleştirmek istiyorsa ve bunun için kaynak buluyorsa neden olmasın? Bu konu sadece devletler bazında yürütülmüyor. Türkiye seçeneğinde daha kısa ve çok da derin olmayan boru hattı gerekiyor. Bu açıdan daha uygun gözüküyor. Ancak Türkiye için en önemli konu İsrail gazının maliyeti. Türkiye başka tedarikçilerden de gaz alıyor. Hesabını yapacaktır. Bakalım bir anlaşmaya varabilecek miyiz.
Fiyat konusunda İsrail tarafı çok esnek olamıyor değil mi? Son yönetmeliğine göre ihraç edilecek gazın fiyatının yerel kullanımdan daha ucuz olmaması gerekiyor. İsrail sürüncemede kalan bu yönetmelik nedeniyle birçok yatırımcıyı kaçırmıştı. Şimdiki durum nasıl?
Bu yönetmeliğin amacı ekonomi için sağlıklı olmayan tekelciliği önlemek. Yeni sondaj lisans ihaleleri açıldı. İlgi büyük, özellikle Avrupalı firmalardan. Bu sayede önümüzdeki yıl bölgede Leviathan dışında daha fazla gaz olup olmadığını öğreneceğiz. 
Doğalgaz İsrail için sadece enerjide bağımsızlık veya ekonomik bir araç olmaktan öte stratejik, diplomatik bir araç değil mi?
Kesinlikle. Doğalgaza sahip çok prestijli bir grubun üyesiyiz. Ürdün’e gaz ihraç etmeye başladık. Komşularına gaz ihraç ettiğinde bu daha da önemli oluyor. Çünkü boru hatları aynı zamanda barış, istikrar da sağlayabilir. Bu açıdan Kıbrıs konusunda da tarafların bir anlaşmaya varacaklarını düşünüyorum. Bu sorunun İsrail ile Türkiye arasında bir anlaşma imzalanmadan önce bir şekilde çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.
İran tehdidi İsrail’i birçok bölge ülkesi ile yakınlaştırdı. ABD Başkanı Trump’ın Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma vaadi gerçekleşirse bu hassas denge etkilenebilir. Böyle bir durumda İsrail’in Türkiye dahil bölge ülkeleri ile kurmak istediği barış boru hatları mümkün olur mu?
Böyle bir gelişmenin sonuçlarını öngörmek mümkün değil. Bana sorarsanız Trump böyle bir adım atmayacak. Geçen gün açıkladığı pakette konuya ilişkin bir madde yoktu. Eğer Türkiye ile anlaşmaya varırsak bunun güçlü bir istikrar sağlayacağını düşünüyorum. Enerjinin çatışmaları önlediğine tanık olduğumuz birçok örnek mevcut.
Oslo Barış Sürecinde görev almıştınız. O günden bugüne İsrail-Filistin sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok farkı zamanlardı. Artık bölgede çok fazla aktör var. Eskiden iki devletli bir çözüme ulaşmak belki de daha kolaydı. Artık durum çok daha karmaşık ve tehlikeli. Gazze’de olanın Batı Şeria’da tekrarlanmayacağını kim iddia edebilir? Hamas’ın biz terk ettikten sonra Batı Şeria’yı ele geçirmesi bir kaosun başlangıcı olur. Öte yandan sırf Hamas da yok bölgede. Sina’da ve tabi ki Suriye’de IŞİD var. 20 yıl sonra bölge çok daha farklı. İyi bir gelecek için umudumuzu kaybetmemeliyiz. Hayatta kalmak için barışı korumamız ve halkın güvenliğini sağlamamız gerekiyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri