
19 Mart 2016’da İstanbul korkunç bir terör saldırısına sahne oldu. Bu seferki kurbanlar misafirlerimiz, İstanbul’u gezen turistlerdi. ‘Gurme tur’ ile İstanbul’a özgü tatları tanımak için gelen İsrailli turistlerin neşe ile başlayan tatilleri çok acı sona erdi. Ancak ne onların ne de turu organize eden David Dudi Califa’nın İstanbul ve Türk insanı sevgisi bitmedi.
İşte bu acı saldırının bana kazandırdığı en güzel dost Dudi. Saldırıda o da yaralanmıştı. Onu saldırının hemen ardından evinde ziyaret etmiştim. Bana, “Bizlerin dost olması çok kolay” demişti. “Mantığımız aynı. Hepimiz Yakın Doğu’da yaşıyoruz. Ortadoğulu değiliz, İskandinavlar gibi hiç değiliz. Hem yemek herkesi eşitliyor. Bir masa başında oturup, bir-iki lokma yiyip, bir-iki damla içmeye başlayınca karşındakinin milliyeti veya kim olduğunun hiç bir önemi kalmıyor. Sohbet etmeye başlıyorsun. Bunun işe yaradığını biliyorum. Halklar arasında kültürel bir köprü kurulabilir. Bunu yapmaya çalışıyorum. Yani amacım sadece insanlara İstanbul’u gezdirmek, Türk yemeğini tattırmak değil.” Ve bu seferki ziyaretinde bunu başardı.
İsrail’in en cool ve gözde restoranlarının şeflerini İstanbul’a davet etti. Dört gün boyunca onlarla İstanbul’u gezdi. Ben de onlara eşlik ettim. Nelerden hoşlanıp, nelere ilgi gösterdiklerini merakla takip ettim.

İstanbul’da deneyimledikleri bu lezzet patlaması onları mesleklerinde bir adım ileriye götürecek ve farklı malzemeleri, belki de onların deyimiyle Türk ‘hammaddelerini’ yemeklerinde kullanmaya başlayacaklar. Ama en önemlisi ülkemizden sevgi ile, hayranlık ile ayrılıyor olmaları. Sordum, çoğunun ilk İstanbul ziyareti idi. Yedikleri yemekler bir yana, gördükleri manzaralara, eski şehrin mimarisine, Marmara Denizine, martılara, vapura, ama en çok da insanlarına hayran kaldılar.

İsrailli grup arasında özel bir kişi de vardı. İra, İstiklal saldırısından mucize eseri fiziksel hasar görmeden kurtulmuştu. Saldırıdan sonra İstanbul’a ikinci gelişiydi. “İstanbul’a geri gelmeye nasıl karar verdin?” diye sordum. Sonuçta alınması zor, cesur bir karardı onunkisi. “Kızgın olduğum tek bir kişi var” dedi. “O da saldırıyı gerçekleştiren kişi. Onun dışında hiçbir kızgınlığım yok, ne İstanbul’a ne de Türk halkına. Burayı seviyorum” diye yanıtladı.
Cumartesi akşamı bu sefer sıra İsrailli şeflerdeydi. Sabahtan The Four Seasons Bosphorus mutfağına, yani otelin Baş Aşçısı Savaş Aydemir'in 'lezzet üssüne' girdiler ve eşsiz bir ziyafet hazırladılar. Bu sefer hayranlık duyma sırası bizdeydi. Dört farklı restorandan şefler kendi hünerlerini sergilerken, aynı zamanda şarkılarla, neşeyle her birimizi mutfağın önüne çektiler, nasıl son hazırlıkları yaptıklarını izlememize olanak sağladılar. Onların neşesi her birimize bulaştı ve tüm haftanın stresi, karanlığı bir anda uçuverdi. Biz onları alkışlarken onlar İstanbul’da düzenlenen böyle bir organizasyonun parçası olmanın, bölgemizde olanlar göz önüne alındığında, ne büyük bir şeref olduğunu dile getirdiler: “Yemeğin bir şeyleri değiştireceğine inanıyorum. Hiçbirimiz birbirimizden farklı değiliz. Bir masa başına hepimiz eşitiz. Yemek gerçekten kalpleri buluşturur. Burada olmak büyük bir onur. Teşekkürler.”
Fotoğraflar: The Hungry Tourist
Karel Valansi, Şalom Gazetesi 25 Temmuz 2017 http://www.salom.com.tr/haber-103850-yemek_kalpleri_bulusturur.html
Yorumlar