Ana içeriğe atla

İran’ın etkisini azaltacak her adım İsrail için olumlu

Ortadoğu uzmanı Şalom yazarı Karel Valansi: İsrail için İran’ın gücünü ve etkisini azaltacak her adım olumlu gözüküyor. Ancak İsrail Suudi Arabistan yerine Lübnan’da Hizbullah ile savaşmayacaktır.



Ortadoğu’da hiçbir denklem, senaryo ve kriz İsrail’siz düşünülemez. Suudi Arabistan’daki saray darbesinden Lübnan’daki krize, Suriye’deki vekalet savaşından Yemen ve İran’a, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumundan Mısır’a hemen her sorunun bir ucu mutlaka İsrail’e değiyor. ABD ile birlikte İran’ı sıkıştırma politikalarına hız veren İsrail, son olarak Lübnan’daki gelişmelere paralel olarak savaş hazırlıklarını yoğunlaştırdı. Ortadoğu uzmanı Şalom gazetesi yazarı Karel Valansi İsrail’in bölgedeki pozisyonunu, savaş hazırlıklarını ve olası senaryoları anlattı.

»İran’a karşı Suudi Arabistan İsrail gibi müttefiklerinin de desteğini arkasına alarak yeni cepheyi Lübnan’da açtı. Lübnan neden yeni bir nüfuz kapışmasının sahası oldu? Önemi nedir?
Lübnan vekalet savaşlarının geleneksel mekânı. 2011 Arap Baharı ile birlikte başarılı bir şekilde kendini çatışmaların dışında tutabildi. Tabii ki komşusu Suriye’deki savaştan çok etkilendi. Öncelikle insani sebeple kabul ettiği mülteci sayısı çok yüksek. Bunun birçok olumsuz etkisini yaşıyor, başta ekonomik anlamda. Öte yandan Lübnan Hizbullahı, İran ile birlikte Suriye savaşında Esad’ı (Suriye devletini) korumak için savaştı. İstifa eden Lübnan Başbakanı Saad Hariri bir dönem Hizbullah’ı çok eleştirmişti ülke olanaklarını Suriye’de kullanıyor diye. Özellikle Hizbullah’ın dikkati Suriye’de olsun diye Lübnan’ın bölgedeki çatışmaya çekilmediğini düşünüyorum. Ancak IŞİD askeri olarak yenilmek üzereyken ve Esad’ın kalıcılığı garanti edildikten sonra Suudi Arabistan, Yemen dahil bir çok cephede İran’a kaybettiklerini Lübnan’da geri almaya çalışacak gibi gözüküyor. Başarılı olur mu, ayrı bir konu. Öte yandan, Hariri’nin istifasının bu anlamda İran ve Hizbullah’ı hazırlıksız yakaladığını düşünüyorum. İsrail için İran’ın gücünü ve etkisini azaltacak her adım olumlu gözüküyor. Ancak İsrail Suudi Arabistan yerine Lübnan’da Hizbullah ile savaşmayacaktır.
»Kürt referandumunda Barzani’yi açık bir şekilde destekleyen tek ülke İsrail’di. Neden destekliyordu ve ne planlıyordu?
İsrail’in Kürtlere desteği, öncelikle İsrail’in bölgenin azınlıklarıyla ilişki kurma politikasının bir parçası. Kuruluşundan itibaren Arap olmayan ülkelerle yakınlık kurmayı amaçladı. Türkiye ile yakınlaşma çabası da bu politikanın bir parçasıydı. İsrail ayrıca ortak değerler üzerinden, bir Kürt devletini ekonomik ve stratejik açıdan doğal müttefik görüyor. Kendi kaderini tayin etme hakkı üzerinden Ortadoğu’nun uzun süre vatansız kalmış halkı olarak gördüklerinden Kürtlerin bağımsızlığına sempati besliyorlar. Bu sempatinin bir diğer sebebi ise, İsrail kurulduğu dönem Irak’tan İsrail’e kaçan Kürt Yahudilerinin etkisi. Öte yandan İsrail Mısır ve Ürdün ile barış anlaşması yapmış olsa da, Suudi Arabistan ile ilişkilerini düzeltse de, hatta Türkiye ile normalleşme anlaşması imzalamış olsa da, sokaktaki kişi için İsrail’in imajı genelde olumsuz, düşmanca. Ancak bu durum Kürtler söz konusu olunca oldukça farklı. Bu karşılıklı sıcak hisler diyeyim, bağımsızlık referandumu döneminde Kürtlerin ellerindeki İsrail bayrakları ile kendini gösterdi. İsrail bölgede bir müttefik arıyor ve bir Kürt devleti kurulursa bunu elde edebileceğini düşünüyor. Ancak tek bir ülkenin desteğiyle hele büyük güçler karşıyken bir Kürt devletinin kurulması mümkün değil.
»Lübnan ve Suudi Arabistan’daki gelişmelere paralel olarak İsrail’de açık bir savaş hazırlığı görülüyor. Tarihin en büyük hava tatbikatını yaptılar, ülkenin dört bir tarafına patriot savunma sistemleri inşa ettiler. Tüm bunlar neyin işareti?
İsrail güvenlik öncelikli bir ülke. Bu nedenle tam yanı başında Ortadoğu yeni baştan şekillenirken bu tatbikat şaşırtıcı değil. Geçen gün İsrail Başbakanı Netanyahu’nun söylemi de bu yöndeydi; “Sınırlarımızı, ülkemizi başkası değil biz koruyoruz ve bunun için gerekeni yapmaya devam edeceğiz. Gerekirse Suriye’nin güneyine yönelik operasyonlara devam edeceğiz.” Ve tabii ki ekliyor; “operasyonlara devam edeceğimizi Washington ve Moskova’daki dostlarımıza bildirdik.”
»İsrail’in Hizbullah üzerinden Lübnan’a müdahale etme olasılığı var mı?
Sanmıyorum. İsrail’in şimdiye kadar Suriye konusundaki önceliklerini Lübnan konusunda da koruyacağını düşünüyorum. Hizbullah’a silah gönderilmesinin, İsrail sınırında yeni bir cephe açılmasının ve İsrail’e sınır aşırı saldırıların gerçekleştirilmesinin engellenmesi konuları İsrail’in öncelikleriydi Suriye savaşı boyunca. Bunları koruyacaktır. İsrail, 2006 Lübnan savaşındaki hatalarından çok şey öğrendi ve kendini eksik gördüğü konularda geliştirdi. Son 11 yıldır Lübnan ile sınırında süregelen çatışmasızlığı devam ettirmek niyetinde. Dolayısıyla Hizbullah ile yeni bir savaş açacak taraf İsrail olmayacak diye düşünüyorum. Hizbullah’ın daha fazla güçlenmesini engellemek için son yıllarda yaptığı gibi Hizbullah’a gittiğini tespit ettiği silah konvoylarını yok edecek ama sorumluluğu açıkça kabul etmeyecek. Hizbullah da bu son dönemde çok güçlendi özellikle Suriye savaşından elde ettiği askeri tecrübe var. Ancak o da kendini politik bir aktöre dönüştürdüğü Lübnan’ı yeni bir savaşa sürüklemek istemeyecek. İsrail ile bir sonraki savaşta, İsrail’in amacının Hizbullah’ı tamamen yok etmek olacağını ve bu savaşın tüm bölge için çok yıkıcı olacağını biliyor.
»Vekâlet savaşı için yeni sahne bu sefer Lübnan seçilmiş gözüküyor. Bunun İsrail ve bölgeye yansıması nasıl olur?
Ortadoğu’da o kadar farklı aktörler işin içinde ki ve her şey o kadar çabuk değişiyor ki, hiçbir şeyin sonucunu önceden kestirebilmek mümkün değil. Ancak Lübnan’daki bir savaşın yıkıcı olacağı ve bölgeyi onlarca yıl geriye götüreceği kesin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri