Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri anlatmanın en kısa yolu, bu ilişkilerin her zaman inişli çıkışlı olduğunu belirtmekle başlayabilir. Ama asıl can alıcı nokta, bu iki ülke ilişkilerinin ortasında her zaman Filistin meselesinin yer aldığıdır.
İsrail geçtiğimiz günlerde Türkiye ile ilişkilerini ikinci katip seviyesine düşürdüğünü açıkladı. Yani, mayıs ayından beri boş kalan büyükelçi pozisyonuna yeni atama yapmayacağını belirtti. Benzer şekilde, aynı tarihten beri boş olan İstanbul başkonsolosu pozisyonuna da bir atama yapmayacağını duyurdu. Aynı tarihten beri Türkiye’nin de İsrail’de büyükelçisi ve konsolosu bulunmadığını göz önüne alınca, aslında İsrail pratikte yaşanmakta olan durumu resmiyete dökmüş oldu sadece. Bu yönden bakıldığında beklenen bir gelişme olarak bile yorumlanabilir.
İsrail’in bu son kararını ve ikili ilişkilerdeki bu gerilemeyi nasıl anlamlandırabiliriz?
Yakın zamana kadar Ankara’dan gelen ve bazen antisemitizm sınırlarını aşan söylemlere karşı suskunluğunu koruyan İsrail, son zamanlarda daha önce görülmemiş bir şekilde sert Türkiye eleştirileri yapmaya başlamış, hatta liderler arasındaki söz düellosu Twitter üzerinden de devam etmişti. Bu durum, İsrail’deki bir değişimi göstermesi açısından önemliydi.
Bu son gelişme ile de İsrail’in, Türkiye ile ilişkilerinin şimdiki halinden daha iyiye gitmesi için çaba harcamayacağını ve bu yeni ‘soğuk normalleşme’ halinin sürdürülmesinde bir sakınca görmediği sonucunu çıkarabiliriz. Türkiye için İsrail 2008 Dökme Kurşun operasyonundan beri vazgeçilebilir bir ülke olmuştu. İsrail de benzer bir kararı Türkiye için almış gözüküyor.
Bunun bir sebebi Arap ülkeleri ile olan yakınlaşmasında yatıyor. Geçmişte Türkiye Batı’ya ulaşmak için İsrail ile ilişkilerini geliştirirken, İsrail de ‘düşmanlarla çevrili Orta Doğu’da Türkiye’yi yakınındaki bir can simidi olarak görüyordu. Ancak o günlerin üzerinden çok zaman geçti. Artık İsrail Orta Doğu’da daha güçlü. Diplomatik ilişkileri bulunan Mısır ve Ürdün’ün yanı sıra Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle olan yakınlığı herkesin malumu. İran tehdidi de bu yakınlaşmanın temelini oluşturuyor.
Öte yandan İsrail Akdeniz’de de Türkiye’ye bir alternatif buldu. Mavi Marmara’dan itibaren Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile yakınlaşması, en son İtalya’yı da içine alan bir doğalgaz anlaşması ile sonuçlandı. İsrail’in Doğu Akdeniz’de enerji konusunda önemli bir oyuncu haline gelmesinin ekonomik olduğu kadar diplomatik gücünü de arttırdığını eklemek gerek. Bir diğer konu ise ekonomik. Türkiye İsrail’in savunma endüstrisi için önemli bir pazardı. Artık Hindistan, Azerbaycan ve Vietnam İsrail’in bu konudaki en önemli müşterileri haline geldi.
Türkiye ile İsrail arasında son zamanlarda süregelen kısasa kısas durumu hâlâ ortak çıkarları olduğu gerçeğini gizleyemiyor. Her ne kadar konu Suriye ve Filistin meselesi olduğunda farklı öncelikleri olsa da, ekonomik anlamda çıkarları önemini koruyor. Bölgesel krizler ise birbirlerine olan ihtiyacı hatırlatıyor. Doğalgaz konusu şu an gündemde olmasa da İsrail’in doğalgazını Avrupa’ya ihraç etmesinin en ekonomik yolu halen Türkiye üzerinden geçiyor. Ve her iki ülkenin anlaştığı bir diğer nokta ise Gazze’de sükunetin korunması ve istikrarın sağlanması ihtiyacı. Bunu da sağlamak ilişkilerini güçlendirmek ve aralarında güveni yeniden tesis etmeleriyle mümkün olabilir. Ancak her iki ülke seçimlere hazırlanırken, ikili ilişkiler de iç siyasetin bir malzemesi haline getirilebiliyor.
Karel Valansi, T24, 1 Aralık 2018 http://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/turkiye-israil-cephesinde-degisen-bir-sey-yok,20954
Yorumlar