Ana içeriğe atla

Ceyda Karan'ın konuğuydum - Sputnik

'Netanyahu'ya tabandan ilhak baskısı var ama koalisyon sıkıntılı, ilhak Arap ülkeleriyle normalleşmeyi riske atar'

Karel Valansi'ye göre, Netanyahu'ya tabanından ilhak baskısı var ama koalisyon ortağı ile sıkıntı yaşıyor. İlhakın İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşmesini riske atacağını belirten Valansi, büyük yerleşimleri içeren aşamalı hamle olabileceğini söyledi. Valansi yolsuzluk davalarıyla uğraşan Netanyahu'nun cumhurbaşkanlığına oynayabileceği görüşünde.

ail Savunma Bakanı Gantz: Filistinlilerin yoğun olduğu bölgelerin ilhakına karş

https://www.youtube.com/watch?v=WXm2-h48UmY&list=PLM7oN_J-EsD-ZiLkau1k15JEIXbin2ZOA&index=4&t=3s

İsrail'de Benyamin Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümeti Batı Şeria'nın Ürdün sınırındaki Ürdün Vadisi, Ölü Deniz yakınları ve Yahudi yerleşim yerlerinin de bulunduğu bölgelerini kapsayan yaklaşık yüzde 30'luk bölümünü ilhak etmeye hazırlanıyor. 1 Temmuz itibarıyla parlamentodaki yasal süreci de işletecek şekilde düğmeye basılacağı açıklamaları yapılmışken, İsrail'in gerek AB gerekse son yıllarda iyi ilişkiler geliştirdiği Körfez'deki Arap monarşileri bu hamleye 'kırmızı ışık' yakmış görünüyor. Ortadoğu'da Libya'dan Suriye ve Irak'a uzanan coğrafyadaki sıkıntılara yeniden bir İsrail-Filistin gerilimini eklemesi beklenen bu gelişmeyi Şalom Gazetesi ve T24 yazarı Karel Valansi ile konuştuk.
Karel Valansi, İsrail yönetiminin ilhak tartışmalarına Trump'ın Yüzyılın Anlaşması planın bu yıl başlarında duyurulması öncesinde attığı adımlarla geldiğini anımsattı. Trump'ın ABD elçiliğini Kudüs'e taşımak, İran nükleer anlaşmasından çekilmek ve Golan'daki İsrail egemenliğini tanımak gibi adımlarına dikkat çeken Valansi, bu durumun ABD'nin Filistin tarafıyla ilişkilerini sekteye uğrattığını anımsattı. Ancak bu süreçte örneğin Yüzyılın Anlaşması'nın duyurulduğu toplantıya üç Arap ülkesinin de temsilcilerinin katıldığını anımsatan Valansi, İsrail'de geçen sene sancılı iç siyaset krizleri ve seçimlerin ardından da ihlak adımlarına gelindiğini belirtti:

“Trump, her Amerika Birleşik Devletleri Başkanı gibi göreve ‘İsrail-Filistin sorununu çözeceğim’ diyerek başladı. Bir yandan açıklamasını çok uzun süre beklediğimiz Yüzyılın Anlaşması hazırlanırken bir yandan da tek taraflı kararlar aldı. Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı, İran anlaşmasından çıktı, Golan Tepeleri’nde İsrail’in egemenliğini tanıdı. İsrail’in politikasıyla uyumlu kararlardı bunlar. Filistin yönetimi lideri Mahmud Abbas da büyükelçilik kararından itibaren Amerika ile ilişkilerini kesti, ‘Bu planla ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum’ dedi. Ne plan hazırlanırken ne komisyonlar kurulurken ne de Washington’da açıklanırken orada olmadı. Burada plan açıklanırken Arap ülkelerinden 3 büyükelçi vardı, Umman, Bahreyn ve BAE. Dolayısıyla onların desteğiyle yapıldı. Yüzyılın Anlaşması uyarınca ortak bir İsrail ortak bir İsrail-Amerika komitesi kuruldu ve Batı Şeria’da bir haritalandırma çalışmasına başladılar. Bu sırada bir senedir süren siyasi kriz vardı İsrail’de, o aşıldı ve hiç beklenmeye oldu. Gantz yön değiştirdi ve Netanyahu-Gantz ortaklığında bir koalisyon kuruldu. 18 ay Netanyahu başbakan olacak, sonra eğer erken seçim olmazsa Gantz olacak. Koalisyon anlaşmasıyla 1 Temmuz itibariyle ilhak konusu mecliste tartışabilir, oylamaya sunulabilir. Bu konuda artık somut adım atılabilir. O yüzden dananın kuyruğu 1 Temmuz’dan itibaren kopacak gibi duruyor. Şu an haritalandırma devam ediyor. Açıklanmadığı için bu haritanın ne olduğunu biz bilmiyoruz."

'Netanyahu'ya tabanından ilhak baskısı var, ama koalisyon ortağı rahatsız'

Valansi, ilhak konusunda hem İsrail'in içerisinden hem de dışarıdan çok fazla tepki bulunduğunu vurguladı. Ancak Ürdün Vadisi ve Batı Şeria’daki bazı yerlerin ilhak edilmesi için Netanyahu’ya kendi sağ tabanından büyük bir baskı olduğunu belirten Valansi, koalisyon ortaklarının ise bu konuda fikir ayrılığı bulunduğunu ekledi. Valansi'ye göre başta Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere son dönemde ilişkilerin geliştiği Arap dünyasından gelen tepkiler de İsrail yönetimini düşündürüyor:

Netanyahu: 'Trump Tepeleri' adlı yerleşim yerinin kurulması için gerekli adımları atmaya bugün başlıyoruz
"Hem farklı ülkelerden hem İsrail’in içinden çok fazla tepkiler var. Çok fazla kişiyi memnun etmiş gözükmüyor. Elimizde somut bir veri yok, haritayı bilmiyoruz. İsrail’de Netanyahu’nun destek gördüğü tabanı yani sağ kanattan büyük bir baskı var. Ürdün Vadisi ve Batı Şeria’daki bazı yerlerin ilhak edilmesi için. Koalisyon ortaklarıyla ise fikir ayrılığı var. Netanyahu tüm Yahudi yerleşim yerlerinin İsrail egemenliği altına girmesini savunuyor. Ama Gantz ve Dışişleri Bakanı diyalogdan yana. Bazı büyük Yahudi yerleşimleri Ariel ve Ma'ale Adumim gibi büyük yerleşim yerleri için onay verebilirler ama bu kararların diyalogla uluslararası koordinasyonla sorumlu bir şekilde yani hiçbir tarafı fazla rahatsız etmeden olacaksa olması taraftarılar. Özellikle Ürdün konusunda büyük çekinceleri var. Çünkü İsrail’in güvenliği ve istikrarı önemli. Ürdün ile de bu direkt bağlantılı. Nüfusunun büyük bir bölümü Filistin kökenli. Orada bir sıkıntı olursa, stratejik derinlik sağlıyor Ürdün ile olan barış anlaşması. Bunu da kaybederse en huzurlu ve uzun sınırı bu İsrail’in, bunu kaybetmemesi lazım. Gantz da zaten Ürdün’ü ziyaret etmeyi planlıyor. Mossad Başkanı Yossi Cohen de Ürdün’ü ziyaret etti, yani Ürdün çok önemli bu konuda. Ürdün’ün tepkisi de oldukça sert. Bu konuda Amerikan Kongresi üyeleriyle görüşme yaptı, ‘İsrail bölgesel istikrarı riske sokuyor, bu kabul edilemez’ dedi. Beyaz Saray’a mektup yolladığını da biliyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri Büyükelçisi bir yazı kaleme aldı bir İsrail gazetesinde. Aynı şekilde kısa bir İngilizce video hazırladı. İsrail vatandaşlarına doğrudan ulaşmak istemesi çok önemli. Onlara ‘İlhak durumunda ilişkilerdeki tüm normalleşmeler kaybedilebilir. İsrail’in bir fırsat olduğuna bir düşman olmadığına inanmak istiyoruz’ diyor. Bunlar çok önemli. İsrail’in bu kadar şeyi riske atmaması gerekiyor normal şartlarda.”

‘Düşünülenin aksine yerleşimciler Yüzyılın Anlaşması’ndan hiç memnun değil’

Diğer yandan Valansi, Yahudi yerleşimcilerinin de kendilerine danışılmadığı ve haritalandırmayı bilmedikleri için Trump'ın Yüzyılın Anlaşması’ndan hiç hoşnut olmadıklarını ifade etti. Filistinlilerin de bu yüzden hem ABD hem de İsrail ile güvenlik işbirliğini sonuçlandırdığını anımsatan Valansi, Filistin tarafının açıkladığı alternatif öneriye karşılık barış masasının da 'uzak olduğu' görüşünü dile getirdi:
“Yerleşimciler hiç memnun değil. Düşünülenin aksine kendilerine sorulmadığı için, önerileri dinlenmediği için, haritayı görmedikleri için Yüzyılın Anlaşması’nın kendileri için kötü olduğunu ve Trump’ın dost olmadığını düşünüyorlar. Bunların bir sebebi haritayı bilmemelerinden dolayı, ikincisi genişleyecek yerleri kısıtlanabilir. Yerleşimleri büyütmek istiyorlar sonuçta. En önemlisi bir Filistin devletine karşılar genel olarak. İlhakı destekleyenlerin argümanı da Balfour Deklerasyonu’nu destekliyorlar, San Remo anlaşmasına kadar geri gidiyorlar. Bu toprakların Yahudi yurduna bırakıldığını savunuyorlar. ‘Batı Şeria olarak bahsetmeyin bu bölgelerden, buranın gerçek adı Samaria’dır ve tarihsel bağları var Yahudilerle bu bölgelerin’ diyorlar. Filistin kesinlikle karşı. Tüm bu olanlardan ABD yönetimini suçluyorlar. Varoluşsal bir tehdit olarak görüyor tabii. Tepki olarak ABD ve İsrail ile olan güvenlik ilişkisini sonlandırdığını açıklamıştı. Açıklamakla uygulamak çok farklı şeyler. Tam sonlandırdıklarından emin değilim. İsrail kendi adlarına vergi topluyordu. Buna izin vermeyeceklerini açıkladılar bu hafta. Amerika Birleşik Devletleri’ne çok fazla tepki var her yerden. Oradan da farklı sesler yükseliyor. Trump planını dinlemeyi reddeden Abbas’ın aldığı bu kararlarla sıkıştırmak ve zorla masaya oturtmak istiyordu ama bu ters tepti. Siyasi istek varsa olabilir. Netanyahu ‘Karşımda pazarlık yapabileceğim bir ortak yok, bir barış görüşmesine otururum ama o gelmez’ diyor. Genelde masadan iki taraf da kaçıyor. Bir anlaşma noktasına geldiği anda Filistin tarafı bir noktayı seçip bu noktayı kabul etmiyorum diyor. İsrail Amerika’nın yanındayım ve tüm planlarını destekliyorum gibi masaya oturuyor. Ama kabul edilemeyecek seçenekler sunuyor, yine olmadı diyor. İki taraf da bizim anladığımız anlamda bir barış anlaşmasına uzaklar. Var olan durumun devamını istiyorlar bana göre."

'İsrail'in bundan kazancı olmayacak'
Valansi'ye göre İsrail açısından başta Araplarla normalleşme süreci yolunda giderken, olası bir ilhakın kazancı olmayacak. Aynı şekilde AB'den de olumsuz sinyallerin geldiğini anımsatan Valansi, "Bence ilhak olmayacak. Olacaksa bile kabul edilebilecek oranda çok büyük Yahudi yerleşim yerlerinde olabilir ya da zamana yayarak yapılabilir. Yani etkisi azaltılabilir" görüşünü aktardı:
"1 Temmuz’dan sonra ne olacak? İsrail’in bundan bir kazancı olmayacak. Şu anki duruma baktığımızda İsrail’in güvenlik sıkıntısı zaten Batı Şeria’daki güvenliği kontrol ediyor. Birçok konuda işler iyi gidiyor, niye bu riski alsın? Netanyahu için hangisi daha önemli, davalardan kurtulmak mı, ilhak mı? Bence davalar her şeyin başında geliyor. Şu an sahadan bir baskı var. Ama onu da bir şekilde halledecektir. Çünkü Körfez ülkeleriyle ilişkilerini zorlaştırmak istemez. Tüm dikkatler dağılmışken yeniden İsrail’in üzerinde olmasını istemez. İran’a karşı yeni oluşturulan bir blok var, bunu bozmak istemez. BAE’nin Amerika Büyükelçisi’nin de söylediği bu. Doğu Akdeniz’de bildiğimiz bir işbirliği var, onu bozmak istemez. Bunların hepsini bozabilecek bir risk bu. Hem komşularıyla hem de Kasım’da Amerika’da seçimler var, Trump’ın seçileceği kesin değil. Biden buna iyi bakmıyor. Neden Amerika ile Avrupa Birliği ile ilişkilerini bu kadar gersin. Merkel bu hafta katıldığı toplantıda diyalog ve iki devletli çözümden yanayız dedi. İngiltere’ye baktığımızda barış görüşmelerini başlatma çabalarını baltalar ve uluslararası hukuka aykırıdır dedi. Fransa’ya çok sert kararlar alınmasını istiyor AB açısından. Avrupa Birliği’nin daha sert adımlar atmasını istiyor. Bugünkü Yunanistan Başbakanı ile olan görüşmede Netanyahu’nun ondan destek istediği tahmin ediliyor, olayı yumuşatsın diye. AB genel olarak pasif gözüküyor. Kırım örneği var önümüzde, o yüzden AB neyi ne kadar yapabilir? Bir de Amerika ile ilişkilerini ne kadar bozmak isteyebilir? Zaten ne kadar iyi araları o da ayrı bir konu. Ama bence ilhak olmayacak. Olacaksa bile kabul edilebilecek oranda çok büyük Yahudi yerleşim yerlerinde olabilir ya da zamana yayarak yapılabilir. Yani etkisi azaltılabilir. 1 Temmuz’da bizim düşündüğümüz gibi ilhak edeceğim yüzde 30’unu, orası benim gibi şeyler olmayacak bence. Zamana yayarak daha kabul edilebilir bir sınırda tutacak. Çünkü Netanyahu’nun kendi koalisyon ortakları da çok onay vermiyor.”

‘Netanyahu hiçbir çare bulamazsa devlet başkanlığına oynayabilir’
Valansi, bütün bu süreçte Netanyahu'nun başındaki yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla açılan davalara dikkat çekti. Valansi, Netanyahu'nun hiçbir çare bulamaması halinde bu kez devlet başkanlığına oynayabileceği görüşünde:
“Davalar devam ediyor, ilk duruşma yapıldı, onlara katıldı. Duruşmalara katılmayayım diye avukatı talepte bulundu, kabul edilmedi. ‘O zaman her şey canlı yayınlansın, benim korkacak bir şeyim yok. Çünkü ben suçlu değilim’ dedi. 19 Temmuz’da davanın ikincisi görülecek, uzun sürecek bu süreç. Devlet başkanının süresi tamamlanıyor, 7 senelik bir süre. Önümüzdeki sene bu zamanda seçim olması lazım. Bence Netanyahu hiçbir çare bulamazsa devlet başkanlığına oynayabilir. O zaman da kanunları tam incelemek lazım. Ama eğer aday olabilirse, 7 sene boyunca muaf olabilir. Başbakanken yapamadığı dokunulmazlığı belki devlet başkanı olarak alabilir. Ya da kendi adamını oraya yerleştirmek isteyebilir. Çünkü Rivlin ile çok iyi anlaşamadıklarını biliyoruz. Hatta Rivlin’in devlet başkanlığına karşı çıkmıştı zamanında. Böyle bir çözüm yolu bulabilir. Netanyahu çok başarılı bir siyasetçi. Bir çözüm yolu bir şekilde buluyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri