Ana içeriğe atla

Ekonomi ve pandemi 2020´nin özeti

11 yıldır halkın nabzını tutan Türkiye Eğilimleri Araştırması´nın 2020 yılı sonuçlarına göre, koronavirüs salgını nedeni ile ekonomide yaşanan daralma, Türkiye´deki işsizlik sorununu ciddi ölçüde tetiklerken, kur dalgalanmaları ile artan hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı en önemli sorunlar olarak dikkat çekiyor.

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında gerçekleştirilen, Türk halkının düşünce, görüş ve tespitlerine ışık tutan, Türkiye’nin gündemi ve geleceğine yönelik olası sorunlara yönelik kamuoyunun bakışını gösteren Türkiye Eğilimleri Araştırması’nın 2020 yılı sonuçları 7 Ocak Perşembe günü çevrimiçi düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Ülkenin son 11 yılına ışık tutan araştırma, halkın Türkiye’de gördüğü en önemli sorunun pandemi, hayat pahalılığı ve işsizlik olduğunu gösteriyor. Tehdit algısında her sene olduğu gibi ABD ve İsrail ilk iki sırayı alırken, Azerbaycan, KKTC dost olarak tanımlanan ender ülkeler.

2010 yılından bu yana Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinasyonunda akademik bir ekip tarafından sürdürülen ve Türkiye’nin gündemi ve geleceğe yönelik olası sorunlarına kamuoyunun bakışını gösteren Türkiye Eğilimleri Araştırması’nın 2020 yılı saha çalışmaları 11 Kasım – 4 Aralık 2020 tarihleri arasında, Türkiye temsiliyetine sahip 26 ilde, kent merkezlerinde yaşayan 18 yaş üzeri 1000 kişiyle yapılan görüşmeler aracılığıyla, Akademetre Araştırma tarafından gerçekleştirildi.

 

Ana sorun pandemi ve ekonomi

Araştırmanın 2020 sonuçlarında daha önceki yıllara göre fazla değişmeyen birçok konu var. Ana sorun ekonomi ve koronavirüs nedeniyle bu sorunlar artmış durumda. Türkiye’nin en önemli sorunu olarak yüzde 23,5’lik oran ile koronavirüs salgını gösteriliyor. Ancak hemen ardından ekonomiyi ilgilendiren birçok konu sıralanıyor; hayat pahalılığı ve işsizlik (yüzde 20,7), ekonomide yaşanan sorunlar (yüzde 12,3). Diğer sorunlar şöyle sıralanıyor; hak ve özgürlüklerin sınırlanması (yüzde 12,3), terörle mücadele (yüzde 8), mülteciler (yüzde 6).

“Son bir yılda yaşanan ekonomik gelişmeler sizi nasıl etkiledi?” sorusu ise ekonomik sorunların derinliğini daha net ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 51,8’i ekonomik olarak daha kötüye gittiğini belirtirken, yüzde 48,9’u borçlarının seviyesinden endişe duyuyor. Katılımcıların sadece yüzde 33,4’ü gelirinin aylık tüketim harcamalarını karşılamaya yeterli olduğunu belirtirken, yüzde 74’ü tasarruf yapamadığını belirtiyor. Öte yandan hükümetin ekonomi politikalarını başarılı bulma oranı son iki seneki sonuçları geçerek yüzde 38,1 olarak çıkıyor.

Koronavirüs sürecinde hükümet (yüzde 57,7) ve belediyelerin aldıkları önlemler (yüzde 57,7) ve destek paketleri (yüzde 59,2) başarılı bulunuyor. Aşı konusunda ise üretilmesi halinde katılımcıların yüzde 70,2’si Türk aşısını tercih edeceklerini belirtiyor. Başta Almanya olmak üzere, Rusya, Çin, ABD, İngiltere’nin ürettiği aşılar yüzde 46’yı geçemediler. Pandemiye yönelik tedbirlerin başında maske kullanımı (yüzde 83,9), sık sık ellerin yıkanması (yüzde 79,7) ve kolonya kullanımı (yüzde 78,5) geliyor.


Siyaset 

Bu seneki araştırmanın ilginç bir verisi demokrasi konusunda ortaya çıkıyor. Demokratik siyasal yönetim halen yüzde 60,8 ile en çok tercih edilen yöntem olarak görülüyor olsa da, sonuçlara göre yüzde 45,8 parlamento ve seçimin olmadığı tek adam iktidarına onay veriyor. Yüzde 31,8 ülkeyi dini bir liderin yönetmesine olumlu bakıyor, yüzde 29,9 ise ülke yönetiminde orduyu görmek istiyor. Demokrasi açısından oldukça sıkıntılı bu sonuçların ardından en güvenilen kurumun halen ordu olduğunu görmek şaşırtıcı değil.

En güvenilen kurumlar bu sene de Türk Silahlı Kuvvetleri (yüzde 59,7), Jandarma (yüzde 58,5), Polis (yüzde 56,9) ve Milli İstihbarat Teşkilatı (yüzde 52,2) olurken, bu yıl ilk kez ölçülen Türk Tabipleri Birliği (yüzde 55,1) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (yüzde 50,7) de üst sıralardan en güvenilen kurumlar listesine girdi. En az güvenilen kurum ise değişmeyerek medya kuruluşları oldu.

Kayyum atanması konusunda katılımcıların yüzde 26,5’i olumlu karşılarken, olumsuz karşılayanların oranı yüzde 38,2. Beklenenin aksine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın çalışmalarını başarılı bulanların oranı AKP seçmenlerinde artarken CHP seçmeninde azalma yönünde. 

Bugün seçim olsa katılımcıların yüzde 36,8’i AKP’ye, yüzde 23,1’i CHP’ye vereceğini söylüyor. İyi Parti ve HDP’nin oranı yüzde 10,2, MHP ise yüzde 9,7.


Dış politika

Dış politikada, Türkiye’nin işbirliği yapması gereken ülkelerde yine Türki Cumhuriyetler yüzde 19,5 ve Müslüman ülkeler yüzde 18,4 ilk iki sırayı alıyor. NATO ülkeleri ve AB ülkeleri ile işbirliği listede yükselirken, Türkiye’nin yalnız hareket etmesi gerektiğini düşünenlerin oranı da geçen senelere göre düştü. Türkiye’nin dost algısı daha önceki senelerde olduğu gibi Azerbaycan, KKTC, Türki Cumhuriyetlerle sınırlı. Daha sonra Ortadoğu’dan Katar geliyor. Türk halkının tehdit algıladığı ülkeler sıralamasında ilk sırada yüzde 60,5 ile ABD var. Ancak 2018’de bu oranın yüzde 82 olduğunu düşününce ciddi bir gerileme olduğu gözüküyor. Tehdit algısında birincilik hep ABD ile İsrail arasında paylaşılır. ABD’nin aksine İsrail (yüzde 60,3) bu sene yükselerek kıl payı ikinci oluyor. Öte yandan Türk halkının neredeyse her ülkeyi hatta ilişkisi pek olmayan ülkeleri bile tehdit gördüğünü bu araştırmada yine görüyoruz. Sorun yaşadığı ülkelerle ilişkileri düzeltmek için çaba harcaması ise kimi ülkeler için yüzde 70’lere varan oranda istenmiyor. Yabancı ülkelerde asker bulundurulması (yüzde 48,4) ve sınır ötesi operasyonlar (yüzde 45) ise desteklenmiyor.

 


Toplum 

Katılımcıların büyük kısmı kendisini orta veya ileri düzeyde milliyetçi, muhafazakar ve dindar olarak tanımlıyor. Buna karşılık araştırmada 18-20 yaş grubunda olanlar diğer yaş gruplarına göre daha düşük düzeylerde bu tanımlara onay verdikleri gözüküyor. İlginç bir veri, kendini dindar olarak tanımlamada ortaya çıkıyor. Katılımcıların yüzde 47,8’i kendini dindar, yüzde 42,3’ü ise çok dindar olarak tanımlıyor. Buna rağmen namaz kılma sıklığı sorulduğunda namaz kılmam diyenlerin oranı yüzde 38. Tüm vakit namazları kılarım diyenler ise yüzde 24,4.

Araştırmada daha önceki senelerde olduğu gibi toplumda kutuplaşma göze çarpıyor. Kutuplaşma olduğunu söyleyenler yüzde 56’ya yakın. Kutuplaşma ekseni de değişmiyor laik-dindar (yüzde 42,9). Sağ-Sol ayrımı ise yüzde 28,6’da kalıyor. Türkiye’nin göçmen politikası ve Suriyeli mültecilerin yarattığı rahatsızlık ise devam ediyor.

Araştırmanın diğer ilginç bir sorusu komşuluk. Maalesef farklı etnik ve dini kimliklere sahip kişilerle komşu olunmak istenmiyor. Hristiyan komşu olmak istemeyen yüzde 44,7, Yahudi ile yüzde 43. Öte yandan, benim için önemli değil diyenlerin oranı da dikkat çekici. Yüzde 39,9 Hıristiyan komşu benim için önemli değil derken, bu oran Yahudiler için yüzde 43,1. Evlilikte de benzer sonuçlar çıkıyor. Gayrimüslim biriyle çocuklarının evlenmesine karşı olan yüzde 46,5 iken fark etmez diyen yüzde 35,8. 

Gazete okuma sıklığı basılı yayından (yüzde 37) internete (yüzde 63) hızla kayarken, gazete okuyanların oranı sadece yüzde 43,4. Kitap okuyanlar benzer şekilde yüzde 40,9’da kalıyor. Kitap okuma sıklığı ise 2,1. Sosyal medya hesaplarına zaman ayrıların oranı ise yüzde 91,2. Ortalama olarak günde 2,6 saat sosyal medyada geçiriliyor.

Türkiye’de yaşamaktan mutlu musun? Araştırmanın bu sorusuna cevap yüzde 55,7 mutlu ve çok mutlu olarak çıkıyor. Mutsuz olanlar ise yüzde 14,7. En mutlu olanlarsa yüzde 80 ile AKP ve yüzde 64,9 ile MHP seçmeni.

Araştırmanın tamamına https://www.khas.edu.tr/sites/khas.edu.tr/files/inline-files/TEA2020_Tur_WEBRAPOR_1.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.

Karel Valansi, Şalom gazetesi 13 Ocak 2021 https://www.salom.com.tr/haber-117162-ekonomi_ve_pandemi_2020acutenin_ozeti.html

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri