Ana içeriğe atla

Filistin seçimleri neyi değiştirebilir?

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın 15 yıl aradan sonra seçim yapılacağını açıklaması bir hayli şaşırtıcıydı. Ancak buna rağmen beklediği ilgiyi ve dikkati çekemedi. ABD’nin yeni başkanı Joe Biden muhtemelen kaşlarını kaldırarak “bunca zaman sonra neden tam da benim başkanlığım başlarken seçim kararı alındı” diye düşünmemesi mümkün değil.

Şimdiye kadar Biden bu konudaki sessizliğini korudu, Abbas’ın arzu ettiği olumlu mesajı iletmedi. Benzer bir şekilde İsrail de bu konuda pek fazla konuşmuyor. Oysa İsrail, Filistinliler arasındaki politik bölünmüşlükten en çok yarar sağlayan taraf. Belki daha önceki uzlaşı çabalarının bir yere varmadığını bildiğinden, belki de daha şimdiden ABD ve yeni başkanı karşısında oyunbozan durumuna düşmemek için yorum yapılmıyor. Bir tek Avrupa Birliği bu haberi memnuniyetle karşıladığını belirtti ve İsrail’in zorluk çıkarmamasını söyledi.

Zamanlama açısından bakıldığında akla gelen ilk açıklama, Trump ile fırtınalı bir dört yılın ardından Biden ile yeni ve olumlu bir sayfa açma isteği olabilir. Abbas yapılacak seçimleri özellikle ABD’nin hoşuna gidecek, demokrasi yolunda atılmış önemli bir adım olarak gösteriyor. Evet, seçimler demokrasinin olmazsa olmazı ancak sadece seçimler yapılıyor diye o yerde demokrasi var demek de yanlış olur.

Abbas ayrıca seçimler sayesinde Filistin meselesini yeniden uluslararası gündeme getirme çabalarını sürdürüyor. Malum son aylarda İsrail ile dört Arap ülkesi arasında gerçekleşen normalleşme anlaşmaları Filistin konusunu Orta Doğu’nun dahi gündeminde arka sıralara itmişti.

Seçimler, ABD’nin desteğini almak için atılan tek adım değil. Trump döneminde durdurulan mali yardımların yeniden başlatılabilmesi için, İsrail'e yönelik terör suçu nedeniyle hüküm giymiş terörist ve ailelerine maaş bağlanması uygulanmasından vazgeçilmesi gerekiyor. Bu sistemin revize edileceğini Filistinli Hükümlüler Heyeti Başkanı Kadri Ebu Bekr, New York Times'a verdiği bir röportajda açıkladı.

Son olarak, geçtiğimiz haftalarda Filistin Yönetimi, ABD Başkanı Biden’a bir mektupyazarak Hamas dahil tüm Filistinli örgütlerin iki devletli çözümü desteklediklerini ve sadece barışçıl direnişe devam edeceklerini belirtti. Bu oldukça önemli bir duruş farkı, özellikle Hamas ve benzeri örgütler için.

Filistin Yönetimi İsrail ile Filistinliler arasındaki olası görüşmelerde temel olarak Trump’ın Yüzyılın Anlaşması'nın alınmamasını istiyor. Abbas’ın umudu Biden’ın da tıpkı Obama gibi BMGK’nin 2334 sayılı kararını desteklemesi. ABD’nin eski Başkanı Barack Obama başkanlığının son günlerinde veto hakkı yerine çekimser oy kullanarak İsrail’in yerleşim faaliyetlerinin derhal ve tamamen durdurulmasını isteyen 2334 sayılı kararın kabul edilmesini sağlamıştı. Trump döneminde ise bu yaklaşımın barışa katkı sağlamadığı söylenerek ABD’nin Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini artık yasa dışı olarak görmediği
açıklanmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı İsrail-Filistin müzakereleri sorumlu bakan yardımcılığı görevine, Obama döneminde İsrail-Filistin müzakerelerinde görevli olan Hady Amr’ın getirilmesi de Filistinlilerce olumlu karşılandı. Bu atamayla Biden’ın, Trump’ın bu konudaki politikalarını tersi yöne çevireceği bekleniyor. Amr’ın göreve geldikten hemen sonra Filistinli yetkilileri aramış olması da bu yönde olumlu bir adım olarak karşılandı.

Filistin Yönetimine umut veren bir diğer gelişme ise Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetki alanını İsrail, Batı Şeria ve Gazze olarak belirlemiş olması. Böylece Abbas, uluslararası kurumlar aracılığıyla İsrail’e baskı oluşturmayı sağlıyor. Oysa mahkeme bu yetki kararıyla İsrail kadar Filistin Yönetimi ve Hamas hakkında da soruşturma açabilir. Bunlar ana dış etkenler, bir de iç sebepler var. Bu seçimlerin bir sebebi Filistin halkını memnun etmek. Batı Şeria'da ve Gazze'de yönetimi ellinde tutan Filistin Yönetimi ve
Hamas’a yönelik halkın rahatsızlığı artmış, özellikle ekonomik sorunlar bir çok protesto gösterisine sebep olmuştu. Pandemi nedeniyle bu sorunların daha da arttığını da göz önünde tutmak gerek. Seçimlerle hem Filistin halkına bir umut olmak, hem de siyasi bölünmüşlüğü sona erdirmek isteniyor.

Demokrasinin yokluğunda yapılacak seçimler bir çok kesim tarafından haklı bir şekilde şüphe ile karşılanıyor. El Fetih ile Hamas’ın Kahire’deki toplantıda, yapılacak seçimlerde statükoyu bozmayacak şekilde bir sonuç çıkması konusunda anlaştıkları söylentileri dolaşıyor. Bu şüpheyi destekleyen ise yasama ve yargı bağımsızlığının giderek kaybolması. Başkan kararnamelerinin yayınlanması dışında, seçim yasası da değiştiriliyor. Bazı hâkimlerin erken emeklilikleri isteniyor, bazı hakimler jet hızıyla terfi ediliyor. Yeni seçim mahkemelerinin kurulması da, ister istemez Filistinlilerin seçimimsi bir şey düzenleyeceklerini, ama gerçekte fazla bir şeyin değişmeyeceğini yani El Fetih’in Batı Şeria’nın, muhtemelen farklı bir isimle seçime katılacak Hamas’ın da Gazze’nin yönetiminde kalacağının ayarlanacağı düşünülüyor. Sonuçları aşağı yukarı belli olan seçim hesaplarını bozabilecek tek şey Dahlan ve Bargouti gibi isimlerin seçimlere katılma isteği olabilir ancak. Böyle bir durumun yaşanmaması için tedbirler düşünülürken, olası bir durumda seçimlerin iptal edilmesi de mümkün.

Biden ile yeni bir başlangıç yapmak, ABD ve AB nezdinde olumlu bir imaj ile meşruiyetini sağlamlaştırmak, ABD’nin mali yardımlarının yeniden başlatılması, Filistin meselesini yeniden gündeme getirmek, İsrail ile yeni Arap dostlarının aralarını açmak, İsrail’i pek istemediği yeni bir barış süreci ile baskılamak ve pandemi ile artan işsizlik ve ekonomik sorunlar başta olmak üzere memnuniyetsiz halkı yatıştırmak, Filistin Yönetimi ile Hamas’ın bu seçim işbirliğiyle elde etmeyi planladıkları. Ancak ellerinde olanı da kaybetmek istemedikleri oldukça açık. Bu nedenlerle 22 Mayıs ve 31 Temmuz tarihlerindeki seçimler ancak bir jest, kozmetik bir iyileştirmeden öteye gitmeyecek gibi duruyor şimdilik.

Karel Valansi, T24, 28 Şubat 2021 https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/filistin-secimleri-neyi-degistirebilir,30049


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri