Ana içeriğe atla

Kulüp’ün Kültür, Kimlik ve Siyaset üzerine yansımaları

 Kulüp dizisi ile Türkiye Yahudi komşuları ile tanışıyor 

Karel Valansi – Gazeteci- Yazar, T24, Şalom Gazetesi

Türkiye için kutuplaşma yeni bir olgu değil. Ülke uzun zamandır sağ-sol, Türk-Kürt, laik-dindar gibi bölünmeleri içerisinde barındırıyor. Ancak son dönemde içinde bulunduğumuz siyasal iklim, popülist söylemler, ötekileştirici “biz-onlar” vurgusu, özellikle sosyal medya aracılığıyla daha geniş bir çevreye yayılıyor. Netflix’te yayınlanan Kulüp dizisi ise o özlediğimiz çok kültürlülüğü, kozmopolit İstanbul’u, bir arada yaşama kültürünü, “taşı toprağı altın” İstanbul rüyasının halen sürdüğü bir dönemi anlatmasıyla dikkat çekiyor. Bir de hikayeyi o çok sevdiğimiz ve eski Türk filmlerinde sıkça gördüğümüz sinema formülü ile anlatıyor; biraz müzik, biraz aşk, cinayet işleyenlerin bile önemli bir sebebinin olduğu, iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı o naif formül. 

Dizinin geçtiği 1950’lerdeki kutuplaşma ise daha çok Müslüman ile yabancı olarak görülen gayrimüslim Tük vatandaşları arasında yaşanıyor. Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalan çok kültürlü, çok dilli, farklı etnik grupları içerisinde barındıran bir nüfus var o dönem. Öte yandan bu farklılıkları kendine tehdit olarak algılayan bir ulus devlet inşa süreci devam ediyor. Türk kimliğinin, Türkçenin öne çıkarıldığı “Vatandaş, Türkçe konuş!” kampanyalarıyla Türkçe dışında bir dil konuşanların uyarıldığı hatta şiddete uğradığı bir dönem. Meclis’te Türk kime nedir, bu tanım Müslüman olmayanları kapsar mı diye süregelen ateşli tartışmalar var; “herkese Türk diyeceksek, gerçek Türkleri nasıl ayırt edeceğiz” deniyor mesela. En sonunda “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” yasa olarak kabul edilmiş olsa da uygulamada gayrimüslimlere yönelik şüphe, dışlayıcı söylem ve pratiklerle devam etti. O dönemden bugüne vatandaşlık daha çok din üzerinden algılanmış ve diğer gayrimüslim Türk vatandaşları gibi Yahudiler de dışlayıcı, ötekileştirici dil ve pratiklerin hedefi oldular. Sadece Sünni Müslümanları içeren vatandaşlık anlayışı halen günümüzde de devam ediyor ve Yahudilere yönelik “biz size 500 sene önce kucak açtık”, “İsrail’in politikalarını kınayın, inandırın, ispatlayın” gibi sözlerle bu anlayış devam ediyor.

Kulüp dizisi 1950’lerin yani anneannelerimizin anlattığı İstanbul’u göstermesi açısından ilgi çekici. Daha da önemlisi bugün sayıları azalmış olsa da Türk toplumunun bir parçası olan Yahudileri oldukları gibi, dilleri, giyimleri, gelenekleri, bayramları, kültürleri ile İstanbul’un, Türkiye’nin bir parçası olarak göstermesi önemli. Okula giden, âşık olan, evlenen, ayrılan, aşk acısı çeken, hastalanan, işini kaybeden, çalışan, göç eden, sevinen, üzülen yani insani her türlü duyguyu barındıran insanlar olarak anlatması çok değerli. Bugüne kadar hep kötü, tefeci, çirkin, duygusuz, entrikacı olarak yansıtılmıştı Yahudi karakterler beyaz perdeye. Ladino dilini duymak, Şabat sofrasını ekranda görmek açısındansa bir ilk bu dizi. Dizinin ana akım medyada değil de uluslararası bir platform olan Netflix’te yayınlanmış olması ise üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. 

Kulüp dizisinin çok yalın biçimde anlattığı ve birçok kişinin ne yazık ki ilk kez duyduğu veya ilk kez boyutlarının büyüklüğünü fark ettiği gayrimüslimleri hedef alan Varlık vergisi ve Aşkale çalışma kampları gerçeği var. Ekonominin Türkleştirilmesi adına İkinci Dünya Savaşı sırasında çıkarılan bu haksız yasa ile gayrimüslimlerin elinden tüm birikimleri alınırken aslında Türkiye’de varlıklarının istenmediğini anlatan son noktaydı. Cumhuriyet rüyasına inanan, örnek vatandaş olmak için çabalayan Yahudilerin en büyük kalp kırıklığıydı bu yasa. Savaşın bitmesi ve İsrail devletinin kurulmasının ardından Türk Yahudilerinin yaklaşık yüzde 40’ının İsrail’e göç etmesi bu nedenle şaşırtıcı olmamalı. Bugün hala Varlık vergisini savunanların olduğunu görmek, geçmişten hiç ders alınmadığını, vatandaşlık kavramının halen din üzerinden algılandığının somut bir göstergesi. Öte yandan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söylemine kendi parti iktidarı döneminde vuku bulan varlık vergisi ile yine gayrimüslimleri hedefleyen 6-7 Eylül olaylarını eklemesi ise kayda değer.

UIK Panorama, Panorama Soruyor - Ebru Canan Sokullu - Anna Maria Beylunioglu  7 Aralık 2021 https://www.uikpanorama.com/blog/2021/12/07/panorama-soruyor-kulupun-kultur-kimlik-ve-siyaset-uzerine-yansimalari/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri