Ana içeriğe atla

Yeni Orta Doğu, yeni dış politika

Orta Doğu yeni bir değişimin içinde. Bu sefer değişim kendini dış politika tercihleri ile gösteriyor. Türkiye dahil birçok bölge ülkesi militarist dış politikadan ziyade, diyaloğu geliştirmeyi tercih ediyor. Bu dönem gerilimlerin düşürüldüğü bir dönem olarak da adlandırılabilir. Herkes herkesin kapısını çalıyor, bir konuşma zemini buluyor veya yaratmaya çabalıyor. 

Bu durumu açık bir şekilde Türkiye dış politikasında gözlemleyebiliyoruz. Ankara, dış politikasını yeniden kalibre ederken, olumlu söylem ve uzlaşı yanlısı tutumu ile eski ve potansiyel müttefiklerine göz kırpıyor. Bölgedeki yalnızlığını sona erdirmeyi amaçlarken, bu değişim ile bölgesel bir lider, enerji hub'ı ve ekonomik güç olma hedefine yaklaşmayı umuyor. Bunu Türkiye'nin Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve İsrail ile olan açılımlarından da rahatlıkla takip edebiliyoruz. Ancak son ekonomik gelişmeler ve Türk Lirası'nın hızlı değer kaybetmesi nedeniyle, öncelikle evdeki duruma, süregelen ekonomik çalkantıya bir dur denmesi ve ekonomiyi bir rayına oturtması gerekiyor.

Bölgede gerilimi azaltma çabasında olan ve bu yönde açıklamalar yapan sadece Türkiye değil. Büyük bir değişim BAE'de de görülüyor. BAE'nin dış politikası uzun bir süre petrol gelirini askeri güce yatırması ve bu sayede dostlarını kollaması, düşmanlarını korkutması ile tanımlanıyordu. Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid(MBZ) liderliğindeki BAE, Arap Baharı'nın ardından çok daha cesur, aktif ve iddialı bir dış politika yürütüyordu. Ekonomik gücünü bölgesel rolünü arttırmak için kullanan BAE'nin bu tutumunun en önemli göstergesi Yemen'e yönelik askeri müdahalesiydi. 

İran destekli Husi milislerine karşı 2015'te Yemen'e giren BAE, ancak 2019'da bölgeden çekildiğini açıkladı. Kimsenin tam olarak kazanamadığı bu savaş sürerken, Suudi Arabistan ile bir yol ayırımına dahi sürüklendi. BAE Yemen aracılığıyla bir yandan askeri gücü ile bölgede önemli bir aktör olduğunu gösteriyor, öte yandan iç politikada siyasi konsolidasyon ve ulusal kimliğini güçlendiriyordu. 

Benzer bir şekilde Libya'da Türkiye'nin aksine Haftar'ı desteklerken, Katar'a yönelik ambargonun da ana katılımcısıydı. Tüm bu gelişmeler olurken BAE Batı'nın önemli bir müttefiki olarak kalma hedefinden hiç sapmadı. 

Ancak önce pandemi BAE'nin ekonomisini derinden etkiledi, daha sonra Joe Biden'ın ABD Başkanı seçilmesi MBZ'nin planlarını değiştirmesini gerektirdi. Bölgeye Trump'tan farklı yaklaşan Biden'ın önceliği bölgedeki kutuplaşmayı ve gerilimi azaltmak oldu. Bu durum Washington'un bölgedeki askeri varlığının azaltılması hedefiyle paralel ilerledi. Bu durum ABD'nin bir garantör olmaktan uzaklaştığını göstermesinin yanı sıra, bir çok farklı fay hattı oluşan bölgede bir an önce istikrarın sağlanmasının gerekliliği ve diyaloğun önemini gösterdi. Bu da devamında ideolojiden uzaklaşan bir dış politikanın gerekliliğini ve pragmatizmin geçerliliğini kanıtladı. 

Hiç bitmeyen, sonuçsuz askeri müdahalelerin yerini diyalog ve diplomasi çabaları aldı. Ekonomi ve yatırım çekmek ise diplomasinin ana hedefi haline geldi. Böyle olunca BAE deniz aşırı askeri müdahale yapan militarist bir güçten, diyaloğa önem veren, arabuluculuk rolünü üstlenmeye niyetli, ekonomiyi ve diplomasiyi önceleyen bir role büründü. 

Askeri müdahale ve militarist dış politika hedeflenenleri sağlamayınca, pandemi sonrası döneme hazırlanan BAE için ekonomik işbirliği ve dolayısıyla diyalog ve bölge ülkeleri ile iyi ilişkiler öncelikli hale geldi. Ekonomi ve ticaretin artması için de bölgede istikrar gerekliydi. Körfez ülkelerinin petrol sonrası dönem için de hazırlık yaptıklarını hatırlamakta fayda var. 

Bu değişim, BAE'nin -herkes ama herkesle- bir diyalog kapısı açmasından da anlaşılabilir. ABD'nin öncülüğünde, BAE'nin desteği ile gerçekleşen İbrahim Anlaşmaları ile İsrail ile ilişkilerini normalleştirirken aynı zamanda bir örnek de olmuştu bölge ülkelerine. Bu sayede İsrail bölgeye kabul edilmiş ve özellikle Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerinin boyutu değişmişti. 

Bugüne baktığımızda BAE hem bölgesel rakibi Türkiye ile, hem Katar ile, hem de İran ile görüşüyor. BAE'deki bu değişim ve diyalog adımlarını bölge ülkeleri de olumlu karşılıyor ve görüşme talepleri olumlu yanıt alıyor. Bu son gelişmeler BAE'nin Orta Doğu'nun İsviçre'si olma yolunda ilerlediğini gösteriyor. Ancak gerilim hatları halen yüklüyken, ekonomi ve diplomasi yeterli gelir mi? Yeni bir kıvılcımın çakması an meselesiyken bölgenin aniden alev almasını engelleyebilir mi?

Karel Valansi, T24, 21 Aralık 2021 https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/yeni-orta-dogu-yeni-dis-politika,33541

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri