Ana içeriğe atla

Aposto - İsrail seçime gidiyor: Şimdi ne olacak?

İsrail’de koalisyon hükümeti ortaklarından Başbakan Naftali Bennett ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid, 20 Haziran günü Meclisi feshederek erken seçime gitme kararı aldıklarını açıklamıştı. Erken seçim kararının bu hafta Meclis oturumlarında onaylanmasının ardından İsrail, 3 yıl içinde 5’inci kez genel seçime gitmeye hazırlanıyor. Koalisyon ortaklarının anlaşması sonucunda erken seçime kadar Dışişleri Bakanı Yair Lapid geçici olarak başbakanlık görevini üstlenecek.

İsrail'deki siyasi atmosferi, seçime dair öngörüleri ve Türkiye-İsrail ilişkilerini konunun uzmanlarından Karel Valansi ile konuştuk.

İsrail'de son 3 yılda 5. kez genel seçim düzenleniyor. Bunu bir siyasi istikrarsızlık olarak yorumlayabilir miyiz? Bu kadar sık genel seçim yapılmasının arkasındaki siyasi dinamikler nedir?

Bu sorunun cevabını İsrail’in seçim sisteminde bulabiliriz. İsrail parlamenter bir demokrasi ve oransal temsil sistemi geçerli. Yani çoğunluk partisi dışındaki partilere de aldıkları oy oranında mecliste temsil hakkı veren bir sistem var. Bu sayede partiler aldıkları oy oranında mecliste milletvekiline sahip olabiliyorlar. Ancaki İsrail’de hem çok sayıda farklı siyasi görüşe sahip parti var hem de %3,25 gibi düşük bir seçim barajına sahip. Bu durumda, çok partili koalisyonlar kaçınılmaz oluyor ve siyasi çıkarlar gözetildiği için bu durum koalisyonu daha hassas kılıyor. İsrail tarihinde bu nedenle hep koalisyon hükümetlerine rastlıyoruz. İsrail’in son 3 yılda 5 kez genel seçime gitmesi ve son yıllarda hiçbir hükümetin dönemini tamamlayamaması sistemin artık ihtiyaçlara cevap veremediğini gösteriyor.

Yapılacak genel seçimlerde eski Başbakan Netanyahu'nun tekrar seçilebileceği öngörülüyor. Sizce böyle bir ihtimal var mı?

Bu seçimler Netanyahu’nun geri dönmesi için bir şans yarattı. Yolsuzluk davalarıyla uğraşan Netanyahu için bu seçimi kazanmak çok önemli. Henüz sonucu öngörebilmek için çok erken ancak Yair Lapid ve Netanyahu arasında sürecek yarışta en azından şu an için her iki tarafın da eşit şansı olduğunu düşünüyorum. Netanyahu'nun güçlü bir sağ ve ultra-Ortodoks tabanı var. Lapid'in en büyük şansı ise Netanyahu'nun yeniden başa geçmesini istemeyenlerin desteğini alacak olması. Ayrıca daha önceki seçimlerde hep Netanyahu yönetimdeydi böylece hem devlet aygıtlarını kullanabiliyordu hem de seçim sürecindeki olumlu gelişmeleri kendi başarısı olarak sunabiliyordu. Mesela Netanyahu, Trump ile yakınlığını bir seçim kampanyasına çevirmiş ve kendisinin “başka bir ligde” yer alan bir lider olduğunu belirtmişti. Şimdi bu kozlar Lapid’in elinde olacak ve Biden’ın Orta Doğu gezisindeki bir durağı da İsrail olacak. Ancak, terör ve çatışma bu dengeleri değiştirebilir çünkü Netanyahu güvenlik konusunda Lapid’den çok daha tecrübeli bir isim. Bu durum kararsız seçmenlerin oylarını etkileyebilir. Son olarak, Netanyahu İsrail’in en uzun başbakanlık yapmış ismi. Bir siyasi sihirbaz olarak tanınıyor. İsrail yeniden masraflı bir seçime hazırlanırken, egoların çarpıştığı, her türlü vaadin verileceği bir kaosun da yeniden içine çekilecek.

Netanyahu'nun tekrar başbakan seçilmesi hâlinde İsrail, Filistin ve Türkiye için nasıl bir dönem bizi bekliyor?

Netanyahu’nun yeniden seçilmesi hâlinde Türkiye ile İsrail arasında şimdiye kadar gerçekleşen olumlu gelişmelerde geri bir adım atılacağını sanmıyorum. Erdoğan ile Netanyahu arasında kişisel bir anlaşmazlık olduğunu biliyoruz. Ancak her iki lider de pragmatik olduğundan bu konuyu ikili ilişkilere yansıtmayacaklardır. Her ne kadar İsrail’de dış politika söz konusu olduğunda başbakan son sözü söylese de son dönemde ilişkiler devlet başkanlığı düzeyinde sürdürülmekte. Erdoğan, İsrail Devlet Başkanı Herzog ile birebir görüşmekte. Her iki tarafın olumlu yaklaşımını ve kararlılığını göz önüne aldığımızda, ilişkilerin tepetaklak olması için şu an bir neden yok. Tabi bu durum her iki ülkenin de seçim dönemlerinde siyasetçiler ilişkilerin kötüleşmesinde bir oy kazancı görürlerse değişebilir.

İsrail ve Türkiye arasında son dönemde gerçekleşen siyasi yakınlaşma sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yakınlaşma, enerji alanında da bir iş birliğine dönüşebilir mi? İsrail-Türkiye yakınlaşmasının bölge siyaseti üzerindeki etkisi nedir?

Türkiye-İsrail ilişkileri olumlu yönde ilerliyor ancak henüz büyükelçiler düzeyinde bir temsiliyet yok. İsrail tarafında temkinli bir iyimserlik seziyorum. Bunu da uzun yıllardır iki ülke arasında yaşanan gerginliklere ve bunun sonucunda oluşan güvensizliğe bağlamak gerekir. Güveni tesis etmek zaman ve emek ister. Her iki tarafın da bunu başarmak için çaba harcadığını düşünüyorum. Bölgenin istikrarı için her bölge ülkesinin birbiriyle konuşması ve fikir alışverişi yapmasında fayda var. İbrahim anlaşmaları, Negev Forumu ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu ile İsrail bunu başarmış durumda, bölgenin kabul gören bir ülkesi konumunda. Türkiye son dönemlerdeki istikrarsız ve ideolojik dış politikasıyla tüm bu oluşumların dışında kalmıştı. Ancak son birkaç yılda ortaya çıkan diyalog ve diplomasi atağı ile Ankara bölgedeki birçok ülke ile ilişkilerini iyileştirme yönünde adımlar atıyor. Bu durumun olumlu sonuçlarını yakında göreceğimize ve iş birliklerinin sadece ticari anlamda değil istihbarat, güvenlik, enerji gibi birçok konuda gelişmeleri de beraberinde getireceğine inanıyorum. 

İsrail-Filistin ilişkilerinde son durum nedir? Yeni kurulacak hükümet sonrasında ilişkilerin seyri hakkında öngörünüz nedir?

Bu konuda şu anki statükodan herkes memnun gibi gözüküyor. Büyük bir gelişme yaşanmadı. En azından kısa vadede, taraflar arası doğrudan bir görüşmenin gerçekleşmesi pek beklenmiyor. Hükümet kurulduktan ve kimlerden oluştuğu kesinleştikten sonra ancak İsrail ile Filistin arasındaki ilişkilerin seyrinin hangi yöne gideceği belli olacaktır. Ancak bana göre Başbakan Lapid de Netanyahu da olsa farklı sebeplerden dolayı öncelikleri Filistin meselesi olmayacaktır.

Aposto - Abdullah Esin - 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri