Ana içeriğe atla

Yunanistan, Türkiye-İsrail ilişkilerini doğrudan etkiliyor

Geçtiğimiz hafta Ankara önemli ziyaretlere ev sahipliği yaptı. Çarşamba günü Azerbaycan ve İngiltere savunma bakanlarına akşam saatlerinde İsrail’in Savunma Bakanı Benny Gantz katıldı. Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın karşıladığı savunma bakanlarının aynı günlerde Türkiye’de olmaları bir tesadüf değildi elbette. Ermenistan-Azerbaycan sınırında son yaptığı askeri tatbikat sonrası gözler yeniden İran tehlikesine çevrilmişti. Azerbaycan’ın endişesi artarken, müttefiklerinden destek istiyordu. Hatta bir adım ileriye giderek, daha önceleri arabuluculuk teklifinde dahi bulunduğu Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşmenin hızlanmasını arzuluyordu.

Ekim ayı başında Azerbaycan’ı ziyaret eden Gantz, Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Savunma Bakanı Orgeneral Zakir Hasanov ile görüşmüştü. Bu ziyarette İsrail’in Türkiye ile ilişkileri de konuşulmuş ve Bakü, iki önemli müttefikinin artan İran tehdidi karşısında güvenlik alanında da ilişkilerini iyileştirmesi gerektiğini dile getirmişti.  Bu ziyaretin ardından İsrail savunma bakanlığından bir yetkili Türkiye’ye gelmiş ve iki ülke savunma bakanlıkları arasında diyaloğu yeniden başlatacak anlaşmanın taslağını hazırlamıştı.

Gantz’ın ziyaretin amacı sadece Azerbaycan’ın endişelerini gidermek değildi elbette. 10 yılı aşkın bir sürenin ardından savunma bakanları seviyesinde yapılan bu görüşmeler, iki ülke arasındaki normalleşmenin yeni ve önemli bir etabını simgeliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın programının dışında Gantz ile görüşmesi ise ikili ilişkilerdeki gelişmelere verilen önemi göstermesi açısından dikkat çekici. Hem Türkiye hem de İsrail yakalanan momentumu kaybetmek istemiyor ve ilişkileri her konuda daha iyiye götürmeye kararlı gözüküyorlar. 

Türkiye ve İsrail arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden en üst düzeye çıkarılması ve karşılıklı büyükelçi atanmasının yanı sıra, üst düzey ziyaretler, resmi karşılama törenleri, liderlerin görüşmeleri ve verilen olumlu fotoğraflar ve mesajlar her iki tarafın da bu konuya verdiği önemi gösteriyor. Akar’ın görüşmenin ardından yaptığı açıklama, ikili ilişkileri takip edenlerin uzun zamandır duymaya hasret kaldığı sözler içeriyordu. Şöyle diyordu Akar: “Türkiye ve İsrail bölgemizdeki önemli aktörler. Aynı zamanda Türkiye ve İsrail arasında hem tarihi hem kültürel bakımdan ciddi bağlarımız, ortak değerlerimiz var. Türkiye olarak İsrail ile olan ilişkilerimizin ve iş birliğimizin özellikle savunma, güvenlik ve enerji gibi alanlarda geliştirilmesinin bölgesel barış ve istikrarla ilgili önemli gelişmelere sebep olacağını, önemli katkılar sağlayacağını belirtmek istiyorum.” 

İsrail Devlet Başkanı Yitzhak Herzog’un Mart’taki Ankara ziyaretinden beri öne çıkan konu, iki ülke arasında fikir ayrılıkları olmasının normal olduğunun kabul edilmesi ve bu fikir ayrılıklarının diyalogla çözülmesi gerektiği. Hassasiyetler konusunda ise dikkate alınması gereken bir değişiklik mevcut. İkili ilişkilerin tarihine bakıldığında ilişkileri olumsuz olarak etkileyen Filistin konusuna ek olarak olumlu olarak etkileyen ABD var. Nitekim İsrail Devlet Başkanı Herzog’un Washington ziyaretinde İsrail büyükelçilik konutunda verilen davette Washington Büyükelçisi Murat Mercan da hazır bulundu. Ancak son yıllarda ikili ilişkileri etkileyen konulara Yunanistan da eklenmiş durumda. 

İsrail, Türkiye ile Yunanistan arasında yeniden yükselen gerilimde açıkça taraf olmak istemiyor. Doğu Akdeniz Gaz Forumu sayesinde ittifak oluşturduğu Yunanistan’ı uzaklaştırmak istemiyor. Nitekim Türkiye-İsrail normalleşmesi ile ilgili her üst düzey görüşmede olduğu gibi bu sefer de İsrail tarafı Yunanistan’ın endişelerini gidermek için bir görüşme yaptı ve ziyaretin amacını anlattı. Ziyaret sonrasında da Gantz’ın Twitter hesabından ABD’nin yanı sıra “Doğu Akdeniz’deki dostlarımız”ı özellikle belirtmesi de bu duruma bir kanıt. Savunma Bakanı Akarise Saha Expo’da yaptığı konuşmada, Yunanistan’a yönelik sert dili yumuşatıp, Yunanistan’ın Türkiye’yi tehdit olarak değil, güçlü ve güvenilir bir ortak olarak görmesi gerektiğini belirtti. 

Türkiye-İsrail normalleşmesisürecine Türkiye açısından baktığımızdaysa her toplantıda Ankara Filistin halkıyla ilgili hassasiyetlerini dile getiriyor. 2016 normalleşmesinde olduğu gibi İsrail’in Filistinliler konusunda Türkiye’yi desteklemesi ve öncelikli konuma getirmesi mümkün. Öte yandan Ankara, İsrail’in İran’ı  sıkıştırma politikasının ortasında kalmak istemiyor ve bu konuda dikkatli davranıyor. Hamas konusu ise 2016 yılındaki normalleşmeden beri en önemli maddelerden biri. Bu konuda dönem dönem çıkan haberler ve İsrail’in artık Hamas konusunu fazla dillendirmemesi, iki tarafı da memnun edecek ilerlemenin kaydedildiğini gösteriyor. 

Gantz’ın ziyareti ile savunma bakanlıkları arasındaki işbirliğinin ordular arasındaki yakınlaşmayı tetikleyeceği ve iki ordu arasında ortak tatbikatların yeniden yapılabileceğini işaret ediyor. Öte yandan henüz silah satışına ilişkin bir anlaşma gerçekleşmedi. 

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, ilişkilerin tepetaklak olduğu yıllar boyunca, güven hasar aldı ve iki ülke birbirine yabancılaştı. Bu nedenle ikili ilişkilerde altın dönem olarak anılan 1990’lardaki müttefiklik ilişkisinin yeniden kurulması ve zedelenen güvenin yeniden tesis edilmesi için çokça çaba ve sağlam zemine oturması için de biraz zaman gerekiyor. 

Ayrıca İsrail ikili ilişkilerde ticaret konusunu ön plana çıkarırken, Türkiye için öncelik enerji. İsrail için doğalgaz elde ettiği en önemli stratejik kozlardan biri ve deyim yerindeyse ‘yumurtaları aynısepetekoymayacağını’ en başından beri söylüyor. Ankara ile bir enerji anlaşmasını Yunanistan’a rağmen yapmayacağını da bir çok kez telaffuz etti. Bu durumun kabul edilerek, taraflar arasında hayal kırıklığı hissiyle yeniden duygusal çıkışların egemen olduğu bir döneme geri dönülmesinin önüne geçmek gerekir.

1 Kasım’da İsrail yine ve yeniden masraflı, muhtemelen oy oranlarını fazla değiştirmeyecek ve hükümet kurmak için söylemin bir hayli sertleşeceği masraflı bir seçime gidiyor. Netanyahu’nun geri gelmesi olasılık dahilinde. Ancak Erdoğan-Netanyahu arasındaki uyuşmazlık dikkate alındığında dahi bu durum ikili ilişkilerdeki normalleşmeyi doğrudan etkilemeyecektir. Erdoğan kendisine ana muhatap olarak Devlet Başkanı Herzog’ı seçti. Bu nedenle, seçim sonucundan bağımsız olarak üst düzey diyalogun bu ikili arasında süreceğini söylemek mümkün. 

Son olarak, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz önemli değişimlere gebe. Bugünden  sadece birkaç yıl önce ne İbrahim Anlaşmalarını, ne Doğu Akdeniz Gaz Forumunu, ne de Negev Forumunu hayal edebilirdik. Teknik olarak halen savaşan iki ülke olan İsrail ve Lübnan’ın deniz yetki alanları konusunda bir anlaşmaya varması ise her şeyin mümkün olabileceğini gösteriyor. Anlaşma sonrasında İsrail Kariş platformundan doğalgaz üretimine başladı bile. Kim bilir belki İsrail-Lübnan anlaşması Kıbrıs konusuna da bir ilham kaynağı olur ve olumlu bir gelişme yaşanır… 

Karel Valansi, T24, 31 Ekim 2022 https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/yunanistan-turkiye-israil-iliskilerini-dogrudan-etkiliyor,37282

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları ...

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different cou...

'İlk Yüzyılı Biterken Cumhuriyet' kitap lansmanı

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından Cumhuriyet´in 100. yılı için Nisan 2023´te düzenlenen üç günlük konferansa katkı sunmuş, aralarında yazarımız Karel Valansi´nin de bulunduğu akademisyenlerin çalışmalarını okurlarına sunuyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından kitap ve açık erişim olarak yayınlanan ‘İlk Yüzyılı Biterken Cumhuriyet: Demokratikleşme Momentleri, Sıradan İnsanlar ve Siyaset’ kitap lansmanı 24 Ekim’de Santral İstanbul Kampüsünde gerçekleştirildi. Cumhuriyetin 100. yılı kapsamında Nisan 2023’te Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından düzenlenen konferansa katılan konuşmacıların bu kitaba da katkı sunmaları ile demokrasinin ilk yüzyılını farklı açılardan ele alan kapsamlı bir eser ortaya çıktı. Bilgi Üniversitesi hocaları Gencer Özcan, Ömer Turan, Büke Boşnak ve Tuğçe Erçetin’in derlediği kitapta Karel Valansi, ‘Sevr Sendromu ve Cumhuriyet’in Daha Az Eşit Vatandaşları Olarak Türk Yahudileri’ (Sayfa 625-636)...