Ana içeriğe atla

Bianet - “İsrail’deki seçim sonuçları Türkiye ile normalleşmeyi etkilemeyecektir”

İsrail’deki erken genel seçim sonuçlarını değerlendiren akademisyen ve köşe yazarı Karel Valansi, Netanyahu’nun kuracağı tahmin edilen sağ koalisyon hükümetinin “sağın da sağı” bir hükümet olacağını söylüyor. 

İsrail'de 1 Kasım'da yapılan erken genel seçimlerin ardından oyların sayımı sona erdi. Sonuçlar, eski başbakan Benjamin Netanyahu'nun Likud Partisi'nin seçimleri birinci sırada bitirdiğini, Netanyahu liderliğindeki sağ bloğun hükümeti kuracak çoğunluğu elde ettiğini gösteriyor.

Peki, İsrail'i sağ partilerin öne çıktığı bu seçim sonucuna götüren neydi? Beklendiği gibi Netanyahu liderliğinde kurulacak bir sağ koalisyon hükümeti, iç ve dış siyasette politika yönelimleri açısından ne anlama gelecek?

İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi ve Şalom Gazetesi ile T24'te köşe yazarı Karel Valansi'ye göre, "Benjamin Netanyahu'nun kuracağı tahmin edilen hükümet sağın da sağı" bir hükümet olacak.

"Neden böyle oldu?" sorusuna cevaben yüzde 3,25'lik seçim barajına ve Arap seçmenlerde yıllar içinde yerleşen "Nasılsa bir şey değişmiyor" düşüncesine atıfta bulunan Valansi, vaatlerin, yani seçimlerden sonra iç ve dış siyasette ne olacağının pek konuşulmadığını söylüyor ve ekliyor:

"Burada asıl bir kutuplaşma var; o da şu: Bir blok Netanyahu'yu istemiyor, bir blok istiyor. Netanyahu'yu istemeyenlerin - mesela geçen hükümetin - herhangi bir politika ya da görüşte ortak bir yanları yoktu. Tek ortak noktaları Netanyahu'nun başbakan olmasını istememeleriydi."

Devamını Karel Valansi'nin kendisinden dinleyelim...

Bir haftalık istişare süreci: Hükümeti kim kuracak?

Oy sayımının tamamlanmasıyla birlikte eski başbakan Benjamin Netanyahu liderliğindeki sağ bloğun İsrail'deki erken genel seçimleri kazandığı kesinleşti. Sizce İsrail'i bu seçim sonucuna götüren neydi? Kimler, hangi sebeple sağ partileri destekledi? Ya da sol partilerin başarısızlığının sebebini nerede aramak gerekiyor?

İlk önce şunu söylemek istiyorum: Evet, İsrail'de seçimlerin sonucu açıklandı ama İsrail seçim sistemi biraz daha karmaşık.

Bundan sonra sonuçlar Resmi Gazete'de yayınlanacak ve Devlet Başkanı Isaac Herzog'a teslim edilecek. Herzog, ondan sonraki bir hafta boyunca meclise girmeye hak kazanan partilerin liderleriyle görüşecek ve hükümeti kimin kurması gerektiği ile ilgili onlardan tavsiye alacak.

Yani, en çok oyu alana hükümeti vermek gibi bir zorunluluğu yok. Ama tabii genelde öyle oluyor. Şu anki duruma bakarsak sağ blok diyebileceğim blok zaten daha yüksek oy aldı. Herzog da büyük ihtimalle hükümeti kurma görevini Benjamin Netanyahu'ya verecek.

"Netanyahu'nun sağcılığını da aşan bir durum"

İsrail'deki sol partiler çok uzun zamandır zaten düşüşteler. Bu, İsrail tarihini bilenler için tabii ki üzücü bir şey çünkü İsrail sol eğilimli bir ülkeydi, sosyalist düşüncelerle kurulmuş bir ülkeydi. 

Fakat bugün görüyoruz ki İsrail gittikçe daha sağa kayıyor. Hatta şu an Netanyahu'nun kuracağı tahmin edilen hükümet sağın da sağı. Netanyahu, kendisinin de daha sağında bulunan, radikal diyebileceğimiz bir partiyle koalisyon kurmak üzere.

Dini Siyonizm Partisi ile üç partinin birleşimi olarak seçimlere giren partilerin liderlerinin meşruiyet sorunları var. Biri homofobik, biri radikal ve aşırı sağcı, nefret söylemiyle ilgili davaları var. Yahudi Gücü (Otzma Yehudit) partisi lideri Itamar Ben-Gvir, avukat ve radikal İsrailli Yahudilerin davalarını takip eden bir kişi. Yani, bu Netanyahu'nun da sağcılığını aşan bir durum.

Netanyahu'nun bu durumda onları bir şekilde frenlemesi lazım. Yoksa uluslararası topluma bunu anlatması gerekir. İsrail'de basın ve muhalefet de çok güçlü. Onlara da bunu bir şekilde anlatması gerekiyor.

Seçim barajının etkisi

Neden böyle oldu? İki sebepten dolayı: Yüzde 3,25 gibi düşük bir seçim barajı var. Dolayısıyla, küçük küçük partiler meclise giriyor. Bazen de liste yaparak giriyorlar. Mesela daha önce liste yaparak seçime birlikte giren Arap partiler, bu sefer üç ayrı parti olarak girdi. Bir tanesi barajın altında kaldı.

Aynı şekilde, sol partiler zaten kıtı kıtına geçebiliyorlar genelde. Bu sefer de iki ayrı parti vardı; bir tanesi geçti, biri kaldı. Dolayısıyla, aslında oy farkı çok fazla olmamasına rağmen sandalye olarak baktığımızda bu partilerin barajın altında kalması sonucu ve sandalye sayısını etkiliyor.

Arap seçmende "Bir şey değişmiyor" düşüncesi

Bir de; İsrail vatandaşı Araplar'ın seçimlere katılımı genelde İsrail'in genel katılım oranından daha düşük çıkar. Bu sefer de böyle oldu.

Bunun da sebebi şu düşünce: "Sonuç ne olursa olsun bizde bir şey değişmiyor. Bizim sorunlarımıza kimse eğilmiyor." Bu düşünce son hükümetle de pekişti. Çünkü o zaman ilk defa bir hükümette bir Arap partisi vardı: Raam Partisi. Buna rağmen çok fazla bir şey değişmedi.

Bunun bir de sağın yükselmesinde bir etkisi var. Bir Arap partisinin ilk defa hükümete girmesi de "Vatan elden gidiyor" gibi bir düşünceyle sağ partilere oy verenleri daha çok oy vermeye yöneltti. Son seçimlere katılım çok yüksekti: Son 20-25 senenin en yükseği.

Yani, sağcılar oy vermeye giderken Araplar "Nasılsa bir şey olmuyor" diye oy kullanmaya gitmedi. Sonuçta da böyle bir manzara oluştu.

"Bütün ipler, Netanyahu'nun elinde"

İsrail'de beklendiği üzere Netanyahu liderliğinde sağ koalisyon hükümeti kurulursa, bu İsrail'in iç ve dış siyasetini nasıl etkiler? Özellikle Filistin, Türkiye ve Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında düşünürsek ne gibi değişimler veya devamlılıklar beklemeliyiz?

Netanyahu'nun kuracağını tahmin ettiğimiz hükümette Netanyahu aslında bütün ipleri elinde tutuyor. Çünkü o koalisyonda bir önceki hükümetten kimse olmayacak. Dolayısıyla, ona baskı yapacak, onu taviz vermeye zorlayacak bir isim yok.

Mesela, daha önceleri hep "dönüşümlü başbakanlık yapalım" diye bir yaklaşım vardı. Ya da bunun gibi isteklerde bulunuluyordu.

Şu an bu, Netanyahu'nun isteyebileceği en iyi koalisyon görüntüsü veriyor. Herkes sağda. Zaten İsrail'deki sıkıntı şu an vaatler. İç ve dış siyasette ne olacağı konuşulmadı. İki devletli çözüm süreci olup olmayacağı ya da ne yapılacağı fazla konuşulmadı.

Burada asıl bir kutuplaşma var; o da şu: Bir blok Netanyahu'yu istemiyor, bir blok Netanyahu'yu istiyor. Netanyahu'yu istemeyenlerin - mesela geçen hükümetin - herhangi bir politika ya da görüşte ortak bir yanları yoktu. Tek ortak noktaları Netanyahu'nun başbakan olmasını istememeleriydi.

Türkiye-İsrail normalleşmesi

Diğer partilerin ne kadar etki edeceklerini bilemem. Ama Netanyahu'yu bildiğim ve tanıdığım kadarıyla bu durum, İsrail-Türkiye normalleşmesini etkilemeyecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Benjamin Netanyahu'nun birbirlerinden hazzetmediklerini biliyoruz. Fakat şöyle bir durum var: Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine Devlet Başkanı Herzog'u muhatap aldı. Mart ayındaki görüşmeler de ikisinin Ankara'da bir araya gelmesiyle başladı.

İsrail'de önemli olan başbakandır; bizim eski sistemde olduğu gibi cumhurbaşkanının o kadar bir rolü yoktur. Fakat Herzog farklı bir isim. Dış politikada çok aktif ve bu konuda da başarılı. Dolayısıyla, Herzog'u önceki devlet başkanları gibi düşünmemek lazım.

Bu nedenle bir sıkıntı olduğu durumda Herzog kanalıyla bu görüşmeler devam edecektir gibi düşünüyorum.

Rusya-Ukrayna savaşı

Bir yandan da Rusya-Ukrayna savaşının sürdüğünü biliyoruz. Seçim öncesi yapılan yorumlarda Netanyahu'nun seçilmesi durumunda Ukrayna'ya silah sevkiyatı yapılabileceği görüşü dillendiriliyordu. Sizce böyle bir şey beklemeli miyiz?

Sanmıyorum. Bence İsrail'in Ukrayna savaşındaki tutumu biraz Türkiye'nin tutumunu andırıyor. İki tarafla da ilişkileri var ve Rusya'yı da kızdırmak istemiyor.

Suriye savaşının başından beri olmasa da Rusya'nın olaya müdahil olmasından bu yana İsrail Suriye hava sahasına girerek İran'a yönelik hava saldırılarında bulunabiliyordu. Burada Rusya'nın bir oluru vardı.

İran'ın İsrail için en önemli varoluşsal tehdit olduğunu düşününce, Rusya'yı kızdıracak, İran'ın yolunu açacak bir hareket yapacağını düşünmüyorum.

Tabii Ukrayna'ya da desteğini sürdürecektir ama yine orta yolunu bulmaya çalışarak... Dengeyi sağlamaya çalışacaktır. O yüzden çok emin değilim: Ne ölçüde silah yardımı yapacak? Ya da teknolojik olarak ne kadar gelişmiş silah yardımı yapacak? Onu şu anda kestiremiyorum.

Filistin

Peki, beklendiği gibi Netanyahu'nun başbakanlığında İsrail'de sağ koalisyon hükümeti kurulursa bu Filistin açısından ne anlama gelecek? Örneğin, bölgede şiddetin artmasını bekliyor musunuz?

İsrail-Filistin görüşmeleri ve barış süreci çok uzun zamandır rafa kaldırıldı zaten. Çok zamandır duymuyoruz bunları. Bence bu devam edecek. Hele ki yerleşimleri destekleyen bu kadar parti varken, bunun olacağını sanmıyorum.

Fakat bu şiddeti arttıracak demek de değildir. Yerleşimler ve baskı artacaktır. Yani, yerleşimler konusunda daha atak davranacaklardır - "atak" doğru kelimeyse eğer burada...

Yerleşimler konusunu destekleyen, Batı Şeria'nın tarihi Yahudi toprakları olduğunu destekleyen, Arap karşıtı partiler var burada. Bu bahsettiğimiz radikal parti örneğin... Dolayısıyla, yerleşimlerin artacağını ve yerleşimler konusunda sıkıntı yaratacağını biliyorum.

Ama İsrail'i her zaman frenleyen uluslararası toplum var. Amerika Birleşik Devletleri var. O yüzden bunun çatışmaya döneceğini düşünmüyorum.

Karel Valansi hakkında

Şalom Gazetesi ve T24'te Orta Doğu ve dış politika konularında analizler yapan köşe yazarı ve İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi. Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora çalışmalarına devam ediyor. Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine yüksek lisans tezini aynı üniversitede tamamladı. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi mezunu olan Valansi, lisans eğitimini Koç Üniversitesinde tamamladı. Şubat 2018'de ilk kitabı Hamilton Books tarafından yayınlandı; "The Crescent Moon and The Magen David, Turkish-Israeli Relations Through the Lens of the Turkish Public". İstanbul ve Türk Yahudileri konusunda dört ayrı kitaba katkıda bulundu. 2017 yılında 10. Altındağ öykü yarışmasında birinciliği var. Çeşitli TV ve radyo programlarında Orta Doğu ve dış politika konusunda programlara yorumcu olarak katılıyor.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutmayacağız

Unutmayacağız... Bu sözü ne kadar da çok tekrarlıyoruz. Oysa çok değil birkaç yıl sonra her şey gibi o unutulmaz denen şey de unutuluyor. Zamanın akışına bırakılıyor. Bir tek anne-babalar, eşler, çocuklar hatırlıyor, acısını en derinde hissediyor. Bir tek onlar için o yangın devam ediyor. Ateş bir tek düştüğü yeri yakıyor. Bu söz bir kere de hatalı çıksın istiyorum, olmuyor, çıkmıyor. Bu sene 15 Kasım’da bir yazı aradı gözlerim. Ama kuru kuru bir haber değildi istediğim, bulamadım. Fark ettim ki  bu konuyla ilgili sosyal medyada paylaşabileceğim yazılar ya daha önce kendi yazdıklarım, ya Şalom Gazetesi’nde çıkanlar, ya da geçen sene ben dahil dört kişiyle röportaj yapan Agos’un söyleşisiydi. Bu kadar. Aradan geçen 13 sene, 15 ve 20 Kasım saldırılarının vahşetini, korkunçluğunu, kayıplarını unutturmuş olmalı.  Çok daha önemli görülen konular olmalı ki, El Kaide terör örgütünün İstanbul’un göbeğine gerçekleştirdiği bu saldırılar konuşulmadan, kurbanları anılmadan geçilebiliyor. Ya

Survivor Hayim’in gerçek dünyası - Söyleşi

Hayim, çok sevdiğim bir arkadaşımın kuzeni. Aklı başında, ne istediğini bilen biri. Askerlik dönüşünde ani bir kararla Survivor yarışmasına katıldığını duyduğumda çok şaşırmıştım. Pek spor yapmayan, atletik olmayan biri neden zor koşullarda, dayanıklılık, irade ve güç isteyen bir televizyon programına katılır? Bunları konuşurken, sayesinde takip etmeye başladığım Survivor ile ilgili tüm merak ettiklerimi de sordum; kameralara yansımayan gizli bir tuvalet var mıydı, ya da yayın bitince gidilen lüks bir otel? Begüm’le arasında bir yakınlaşma oldu mu, Merve neden pişman oldu yarışmaya katıldığına? İşte Sabah Gazetesinden Yüksel Aytuğ’un teşekkür ettiği, seyircilerin filozof olarak tanımladığı Hayim ve Survivor yarışmasının bilinmeyenleri… Survivor maceran nasıl başladı? Katılmak nereden aklına geldi? Arkadaşlarımla uzun süredir Survivor’u takip ediyorduk. Hep katılmak istiyordum ama televizyona çıkmak beni korkutuyordu. Geçen sene iki yakın arkadaşım Dominik’e gittiler. Yarışmacıları

“We are Beyond What I Had Dreamed of When I Moved to Dubai”

Cem Habib  We talked about how the peace deal between Israel and the United Arab Emirates affected the Jewish life in the Emirates, with the investment manager Cem Habib, who has been living in Dubai since 2016, and who is one of the founding members of the Jewish Council of Emirates (JCE), the first officially recognized Jewish community of the UAE. How long have you been living in Dubai? What influenced you in deciding to live here? I moved to Dubai in 2016, before I had been living in London. My customer base at that time was in Kazakhstan and it had gotten harder commuting there from London every month after 6 years. There were three direct flights between Dubai and Kazakhstan, every day, with a flight time of less than 4 hours. To improve our quality of life and to spend more time with the kids, we moved to Dubai. When moving, how could you overcome the thought “As a Jew, will I be comfortable living in an Arab country with my family?” I talked to my friends from different countri