Geçtiğimiz hafta medya zirvesi için İsrail'deydim. Birçok farklı ülkeden yüz kadar gazetecinin bir araya geldiği zirvenin programı bir hayli yoğundu. İsrail'in dış politikasına yönelik İran tehdidi ve İbrahim Anlaşmaları gibi konuları karar alma mekanizmasının içindeki isimlerden ve bu politikayı sürdüren yetkililerden dinlemek bir hayli bilgilendiriciydi. İsrail'in toplumu, kurumları ve bu kurumların işleyişi birçok gezi ve söyleşiyle bizlere anlatıldı. Ancak tüm bu zengin içeriğe rağmen, her konu eninde sonunda İsrail'de son yapılan ve yeniden Binyamin Netanyahu 'yu başbakanlık koltuğuna oturtacak olan seçim sonuçlarına kilitlendi. İsrail tarihinin en sağ koalisyonunun üyeleri kendi aralarında bakanlık kavgası yaparken, verdikleri demeçler ve basına sızan vaatleri, kritik bir dönemde gerçekleşen bu zirvenin ana konusunu oluşturdu. Hem konuşmacıların, hem de katılımcı gazetecilerin dönüp dolaşıp geldiği ana konu, koalisyonun yeni üyeleri ve İsrail'in geleceğin