Son yıllarda katıldığım en etkili ve duygusal Yom Aşoa töreni pazartesi gecesi Aşkenaz Sinagogunda gerçekleştirildi. Jilda Abravay ve İgal Mevorah´ın sunumları, Sarah Chitrik´in müziği ve Bilgi Üniversitesinden Dr. Mehmet Ali Tuğtan´ın konuşması bu önemli törene damgasını vurdu
17 Nisan pazartesi akşamı Aşkenaz Sinagogunda düzenlenen törende 1,5 milyonu çocuk 6 milyon Holokost (Şoa) kurbanı anıldı. Tam adı Yom Hashoah Ve-Hagevurah (Holokost kurbanlarını ve kahramanlığı anma günü) olan bu önemli günde hem Holokost’ta hayatını kaybeden Yahudiler, hem de Varşova gettosu ayaklanmasıyla Nazilere ve onları bekleyen korkunç sona karşı çıkan kahramanlar anıldı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr.Mehmet Ali Tuğtan törende gerçekleştirdiği etkili konuşmasından bazı bölümler şu şekilde;
“Şoa, Nazi rejiminin ve işbirlikçilerinin ırkçı ideolojik tahayyüllerini Avrupa çapında hayata geçirme çabalarının en korkunç sonucudur. Romalar başta olmak üzere yüz binlerce başka insanı da hedef almış olsa da Şoa, aslen Avrupa’daki Yahudi halkının ortadan kaldırılması hedefine yönelik bir ‘nihai çözüm’ olarak düşünülmüş; sistematik ve endüstriyel yöntemlerle uygulanması sonucu altı milyon insanın öldürülmesiyle sonuçlanmıştır.”
“Şoa, insanlığın sınır tanımlayan olaylarından biridir: Siyaseten benzer başka eylemlerin referans ve kıyas çizgisini teşkil eden, ahlaken insanlık hafızasında taze tutulması benzer felaketlerin engellenmesi için elzem, evrenselleşmek suretiyle tarihsel bağlam ve kıyastan azade hale gelmiş, bir kategoridir. Nitekim, 2. Dünya Savaşı sonrası galiplerin eliyle Avrupa’da siyasa, faşizmle yüzleşme üzerinden yeniden kurulurken, Şoa’nın bir insanlık suçu olarak tarifi ve sorumlularının yargılanarak cezalandırılması önemli temel taşlarından birini teşkil etmiştir.”
“Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’na girmemiş olması, sadece bir kuşak önce savaş ve işgal nedeniyle harap olmuş ülkemizi ve halkımızı büyük yıkımlardan korumuştur. Ancak, Türkiye’nin, savaş sonrası Avrupa’da siyasanın yeniden yapılanmasında temel öneme sahip bu süreci bir paydaş değil, daha ziyade bir gözlemci olarak tecrübe etmiş olması, sadece Soğuk Savaş dönemi değil, sonrası ve günümüze de uzanan bir etki yaratmıştır.”
“Türkiye’de lise seviyesinde öğretilen tarih, İnkılap Tarihi ve erken cumhuriyet döneminden ibarettir. Bu tarih anlatısının kapsamı ulusal siyasetle sınırlıdır, kronolojik izleği ise Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ölümünden, dolayısı ile iki savaş arası dönemin sonundan ileri gitmemektedir. Bu sebeple, Türkiye’de sadece siyasal iklim Avrupa siyasasının temellerini oluşturan önemli unsurlardan yoksun olmakla kalmamakta, milli eğitim müfredatımızdaki eksiklikler nedeniyle ülkemizin en prestijli olanları dahil tüm okulları, modern siyasal bilincin zeminini oluşturan 20. yüzyıl siyasal tarihi bilgisinden yoksun nesiller yetiştirmektedir.”
“Türkiye, Cumhuriyet’in yüzüncü yılı itibariyle Batı İttifakının köklü ve önemli bir üyesi, Avrupa Birliği ile süregelen bir adaylık ve gümrük birliği içerisinde, dünyanın 21. büyük ekonomisine sahip, bölgesel ve küresel düzeyde etki sahibi bir ülkedir. Ancak, cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken Türkiye, girift ilişkilerle bağlı ve cumhuriyetin kurucu idealleri ile ait olduğu Avrupa siyasasının temel hassasiyetlerinden bihaber nesiller yetiştirmekte, üstelik bu nesillerin üyeleri, köşe başındaki herhangi bir kitapçıdan Adolf Hitler’in Kavgam’ının pek çok ve pek ucuz çevirilerinden birini satın alabilmektedir. Sosyal medyanın en bayağı ve banal ortak bileşende eşitleyen algoritmaları sayesinde küreselleşen neo-nazi, faşist ve antisemit akımlar, eleştirel bir süzgeçten geçmeksizin bu nesillerin ekranlarına ve beyinlerine ulaşmaktadır. Son günlerde gençlerimiz arasında yaşanan, burada bulunan herkesin malumu tatsız olaylarda, bu durumun da önemli bir etkisi olduğunu söylemek mümkündür.”
“Filozof Avishai Margalit, düzgün bir toplumda kişi ve grupların birbirlerini aşağılamadıkları bir düzenin hakim olduğunu belirtir. Düzgün bir toplum, adil bir topluma kıyasla daha gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedeftir. Zira adalet ve iyiliğin tezahür edip etmediği görece ve öznel bakış açılarından sürdürülen bir tartışmadır. Oysa aşağılama, ayrımcılık ve onlara eşlik eden kötülük evrensel biçimde barizdir ve dolayısıyla hem teşhisi, hem de engellenmesi çok daha kolaydır. İkinci yüzyılına giren cumhuriyetimizin, adil bir toplum idealini korurken öncelikle düzgün bir toplum olması için atılması gereken adımlardan biri de, çağdaş siyasanın sınır belirleyici ve temel bir taşı olarak Şoa’nın topluma, ama özellikle de genç nesillere öğretilmesidir.”
Tören Rav Mendy Chitrik’in Ani Meamin ilahisini okumasının ardından Hahambaşı Rav Isak Haleva’nın okuduğu Kadiş duası ile tamamlandı.
Karel Valansi, Şalom Gazetesi 18 Nisan 2023 https://www.salom.com.tr/haber/127233/yom-asoa-askenaz-sinagogunda-anildi
Yorumlar